Ethem Sancak’ın sahibi
olduğu 360'ta yayınlanan "Quo
Vadis?”te; Mehmet Uçum, Markar
Esayan ve
Cem Küçük'ü izledim.
Sevgili Ethem Sancak...
Değerli kardeşim...
Çok başarılı bir işadamısın...
Bu konuda seni seven sevmeyen, sana muhalif veya senin muvafığın
herkes aynı fikirde...
Ama...
Sen önce bir iş adamısın...
Sonra medya patronu...
En son da "Ak Partili seçmen"... İşadamlığın
her dakika...
Medya patronluğun zaman zaman...
Seçmenliğin ise dört/beş yılda bir...
Sevgili kardeşim...
Seni Pazar Gecesi Balkon'da (Tabii ki Ak Parti
Genel Merkezi'nin balkonunda, Başbakan'ın arkalarında bir yerde)
gördüm...
Lütfen bir yerlere not et...
Meslek hayatının "en büyük hatası" o balkona
çıkışındı...
İsteseydiler; Aydın Doğan, Ferit Şahenk, Turgay Ciner ve
Erdoğan Demirören de o balkona çıkabilir ve Başbakan asla
itiraz etmezdi...
Aksine mutlu bile olurdu...
Ama çıkmadılar; asla çıkmazlar da...
Değerli kardeşim...
Bizim ülkede bugüne kadar hiç şaşmamış bir kural vardır...
İş hayatlarında siyasetçilerle yükselenler, siyasetçilerle
giderler...
Onlarca isim sayıp; çoğu da dostum olan değerli işadamlarımızı
incitmek istemem...
Ama...
Kural bu...
Demirel, Özal, Yılmaz, Çiller ve hatta Ecevit'le
birlikte yıldızı parlayanlardan bana bir tek işadamı
gösteremezsin...
Ayakta kalan birkaçı ise karakter erozyonuna uğramış; kendisini
"Servet sahibi yapan" dönemin başbakanlarına
düştükten sonra hakaret etmiş, yattıkları yerde bir tekme de
kendileri vurmuş olanlardır ki; ikisi de sonradan bankalarını satıp
yollarına devam etmek zorunda kalanlardır...
Sen onlara benzemiyorsun...
Sen...
Kendilerini "büyük işadamı" yapan liderler
siyaseten kaybedince onlara sırtını dönmeyen
"vefalı" işadamlarına benziyorsun...
Sana ille ve tam da "NTV kadar, CNNTÜRK kadar tarafsız
ol" dediğim yok...
HaberTürk kadarı da yeter...
Ama...
Tartışma programlarının "Körler sağırlar birbirlerini
ağırlar" modunda olmasına da izin verme
lütfen...
|
Sakin, kavgasız, gürültüsüz bir program...
Neden?..
Çünkü...
üçü de aynı şeyleri söylüyorlar...
Aslına bakarsanız o açıdan mükemmel…
Ama…
Kanalın prestiji açısından sağlıklı değil…
Tamam...
Seçim öncesi
“bizim misyonumuz Ak Parti’ye seçim
kazandırmak” gibi bir savunma kabul edilebilirdi…
Oysa...
Artık seçimler bitti...
Bundan sonra; yanlarına ara sıra üçüne de itiraz edebilecek birini
almalarını tavsiye ederim.
Dün gece gördüğüm kadarıyla, üçü de zaman zaman son
derecede
"vicdanlı"tespitlerde
bulunuyorlar...
Ak Partili olmayan kimi siyasetçilerin de haklarını
teslim ediyorlar...
Ama...
Genelde üçü de aynı şeyi söyledikleri için
Ak Parti'yi
savunur,
CHP'yi (Hem de çok ağır)
eleştirirken
"inandırıcı" olamıyorlar...
Aralarında bir de muhalif olsa...
Ya da
"muhalif" olmasa
bile
"tam da ortada duran" bir
meslektaşlarını katsalar...
Yahu gençler!..
Şu memlekette kavgasız, gürültüsüz tartışacak tek bir muhalif ya da
merkez medya gazetecisi yok mu?..
Bu arada unutmadan...
Cem Küçük seçim sonuçlarının analizini yaparken çok
haklı bir itirazda bulundu...
Neyeydi itirazı?..
Söyleyeyim...
Okumuş ya da duymuşsunuzdur...
Kimi meslektaşlarımız seçim sonuçlarını analiz
ederken;
Ak Parti'nin aldığı oyun
dışında
kalan % 55'lik seçmen
kitlesinin
Erdoğan'a karşı olduğunu
savunuyor...
Evet...
Yani; sıradan bir söylem olarak bence de bu tespit doğru...
Zira...
Eğer karşı olmasaydılar oylarını Ak Partili adaylar için
kullanırlardı.
Ama...
Ama...
Ama...
Cem bu söyleme itiraz ederken haklıydı...
Çünkü...
Böyle bir yorum demokrasi ve sandık sonuçlarının uygulanması
açısından tehlikelidir de...
Zira...
Sevgili Cem…
Sana bir noktada
itirazım var…
İtirazım “medya
analisti” olarak değil…
Bir iktisatçı olarak…
O da yıllık % 4 büyüme
hızına yaptığı övgü…
Gelişmiş ülkelerde yıllık % 4 büyüme hızı
normaldir…
Ancak…
Gelişmekte olan ülkelerde büyüme hızı
% 7’nin altına düştüğünde, kısa bir süre sonra toplumsal
sorunlar çıktığı, rekabet gücünün gerilediği bir
gerçektir…
% 3’ün altında bir büyüme ise iktidar
partisini adeta eritmektedir… Bu
nedenle; % 4 yıllık büyüme hızı çok
düşüktür ve ekonominin geleceği
için “tehlikedir”… Acilen üretime dönük
büyüme modeline geçilmezse Türkiye’nin ekonomik geleceği çıkmaz sokaktır…
|
Demokraside sandık sonuçları tescil
edilirken "Falancaya karşı oylar" diye
tescil edilmez...
"Falancanın oyu" diye tescil
edilir...Eğer genel seçim yapılmışsa, hükümeti kurma
görevi…
Yok değil de yerel seçimse, belediye başkanlığı
görevi "Falancaya karşı oy" sahiplerine
verilmez...
"Falanca" eğer kendisine karşı olanların her birinden
ayrı ayrı fazla oy almışsa ona verilir...
Yani...
Seçim sandığı sonuçları "karşı
olmak" ile analiz edilemez...
Son olarak...
Bu üç kardeşime naçizane tavsiyem
şu...
Dinlediğim kadarıyla üçü de entelektüel birikimi
yüksekarkadaşlar...
Aralarına girecek bir muhaliften korkmalarına gerek
yok...
Denesinler...
Görecekler ki hem kendi inandırıcılıkları aratacak...
Hem de destek verdikleri iktidar
partisi ve Başbakan’a olan güven
artacak…
Ve tabii reytingleri
de...
Kaldı ki…
İktidara yakın olduğu bilinen bir televizyon
kanalı daha yansız, daha objektif, daha
hoşgörülü ve daha çok renkli olursa; gelecekte
saygınlığı artacağı için yayınlarının itibarı ve haliyle
inanılırlığı da yükselecektir.
Benden söylemesi…