Ertuğrul Özkök vampir mi, arkeolog mu?

Ertuğrul Özkök vampir mi, arkeolog mu?

Ertuğrul Özkök’ün son kitabım Aşk Yüzyılı Bittiyi hakkını vere vere köşesine taşımasından müthiş keyif almıştım. Kitabımın dibine kadar inmiş, tıpkı bir arkeolog gibi içine doğru derin bir kazı yapmıştı.

Yoksa doymak bilmez bir vampir gibi kitabımı emmiş miydi dibine kadar, bilemedim. 

Birkaç gün önce de muhafazakâr kadınlara çıkma teklif ediverdi. ( Bu “muhafazakâr” tanımını hep riskli bulurum, muhafazakârlık verili değildir, eylem sırasında kendini kurar.)

Özkök’ün muhafazakâr kadına çıkma teklifi bir çıkıntılık hali olarak da okunabilir, snopluk olarak da.

Başlığı görür görmez “Özkök’ün ağzının suyu akıyor yine” deyiverdim. O kadınlarla çıkmaya değil, onları bir arkeolog gibi eşelemeye can atıyor adam.

Ya da bir vampirin kan emiciliği gibi o kadınların ruhlarını emmeye hevesli de olabilir.

Son yıllarda, 40’lı yaşlardaki kadınlara methiyeler dizmesi de arkeoloji ile vampirlik arasında bir yerde. 

Onun 40’lı kadınlarında buruşmaya başlamış tenden eser yok. Hepsi de etine dolgun, arkeolojinin binbir emek isteyen işçiliğine de, kan dolu damarlarıyla vampirlerin iştahına da uygun tipler. 

Bu özgüven yumağı adam kan emici bir vampir mi, yoksa kazıya hevesli bir arkeolog mu bilemedim. 

GAZETECİLERİ AFYON’DA NE BEKLİYOR?

Bu hafta sonu, iktidar camiası Afyon’da toplanıyor. Erdoğan’ın aday olacak mı olmayacak mı tartışmaları bitti.

Gazeteciler için ön Afyon özeti;

Bir, Erdoğan partisine veda (kanımca bir süre için) konuşması yapacak.

İki, camia bunu bildiği için hüzünlü. Bol gözyaşı olacak. Arınç kesin ağlayacak.

Üç, olası Başbakanın kim olacağı sorusu yine cevapsız kalacak.

CHP İÇİN İYİ, MHP İÇİN KÖTÜ HABER

Nihayet CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, başarısızlığın faturasını kesmeye başladı. 

Hem seçim kaybedip hem de taltif bekleme tuhaflığı bir tek CHP’de vardı. Can sıkıcıydı.

İyi haber, seçim kaybetme hesabının MYK’daki değişimle (kısmen de olsa) birlikte görülüyor olması. 

Tekin Bingöl gibi deneyimli bir siyasetçinin örgütlerden sorumlu olması umut verici. Emel Yıldırım gibi okuldaşım birinin medya ilişkilerini yürütecek olması da öyle.

Gelenlerden çok daha önemlisi, Adnan Keskin, Umut Oran, Perihan Sarı, Bihlun Tamaylıgil ve Gökhan Günaydın gibi isimlerin gitmiş olması. Keşke Kemal Bey gidenlere Erdoğan Toprak ve Sencer Ayata’yı da dahil etmiş olsaydı.

Kötü haber MHP’den. MHP yönetimi, aday belirlemede az biraz özenli olsa oylarına oy katar ama yapmıyor.

Devlet Bey nedense seçim kazanmada gönülsüz hallerde.

Şimdi de cumhurbaşkanlığı adaylığına Meral Akşener’i koymayacakmış. Çatı aday arayışında. Tayyip Erdoğan’ın adaylığı kesinleşmişken, neyin çatısı olacaksa bu?

Bahçeli, tıpkı Ankara büyükşehir adayı yaptığı Mevlüt Karakaya gibi var ama yok birini aday gösterirse şaşırmayız. 

MHP için kötü haber bu.

AKLIMDA KALAN

Ölümle yaşam arasında gelen telefon: Bazen güç, görünende, altı çizilende değil daha derinde bir yerdedir. Vefa gücü doğurur. Vicdan gücü doğurur. Değer bilmek de öyle. Bir zincirin halkaları gibi birbirine eklenir hepsi. Mücahit Aslan. Başbakanın en yakın iki danışmanından biri. Geçen hafta ciddi mi ciddi bir kaza geçirdi. Kendi deyimiyle ölümle yaşam arasında ince bir kıl kalmıştı. Oradan oraya savrulan arabadan çıkarılıp ambulansa alınırken kendine geliyor. Tam durumu anlamaya çalışırken, kafasından “ben kimim, bana ne oldu” soruları geçerken biri telefonu kulağına doğru uzatıyor, “Sayın Başbakan telefonda” diyor. Başbakanın sesi, Mücahit’i kendine getiriyor. Düşünün, kaza anıyla ambulansa alınma arasında geçen sayılı dakikalar içinde haber, Mücahit’in ailesinden önce Başbakana ulaşıyor. Başbakan Erdoğan da hemen telefona yapışıyor. Danışmanı, dostu, sırdaşı ve yoldaşına sesini duyururken, ölümle yaşam arasında asılı duran adamı kendine getiriyor. Konuşmaktan hazzetmeyen, suskunluğuna çok saygı duyduğum Mücahit’in kazayı bana anlatırken aktardığı bu olay, beni etkiliyor.