Ertuğrul Özkök ile kavganın arkasındaki asıl neden

Ertuğrul Özkök ile kavganın arkasındaki asıl neden

28 Şubat medyasıyla ‘hesaplaşma’ son sürat devam ediyor.

Hedefteki adam Ertuğrul Özkök.

28 Şubat medyası, Ertuğrul Özkök’ten mi ibaretti? Niçin Hıncal Uluç, Ergun Babahan, Yasemin Çongar, Hasan Cemal, Fatih Çekirge Zafer Mutlu, Oral Çalışlar ve daha bir çok gazetecinin  yapıp ettikleri görmezden geliniyorken bir kişi üzerinden bir kavga yapılıyor?

Doğrusu benim değineceğim, kurcalayacağım asıl konu bu değil.

Herkesin, hepimizin kalbinde, gönlünde yaralar var. Bu ülkeye atılan kazıklar var. Bu doğru. Fakat…

Fakat bir iktidar da çıksın, asaletiyle, derin insanlığıyla şunu desin: “Yapılanları unutmadık. Gene de bu düşmanlık defterini kapatıyoruz.”

Güç kimin eline geçse, eski mağduriyetlerin acısını çıkarmak için operasyona başlıyor.

Söyleyecek sözü, yapacak işi, yeni fikirleri olmayan kimseler; birilerini cezalandırmayı en büyük iş sayıyorlar.

Dünya tarihinin en ilginç olaylarından biri, Mekke’nin Fethi’dir. Peygamberimiz, Mekke’yi kan dökmeden fethetmiştir. Gönülleri kazanmış, itimadı temin etmiş ve doğduğu şehrin hakimi olmuştur. Siyaset tarihinde, insanlık tarihinde bu olayın bir benzeri yoktur. Peygamberimiz, herkesi affederek, asıl davasının cezalandırmak olmadığını göstermiştir. Çünkü onun mesajı, sözü vardı.

Dikkat edin: Kendisine ambargo koyanları, işkence edenleri, taş atanları, iftira edenleri… herkesi affetti. O konuyu kapattı. Peki ya bugün peygamber yolundan gittiğini söyleyenler?

Bugün, hükümete politik destek veren medyaya bakıyoruz. Maalesef yapacak işi, söyleyecek sözü yok. Başkalarının günahlarını sıralamaktan, yazmaktan gayrı hiçbir şey yapmıyorlar.

‘İslam terbiyesi’ almış kişiler; Türkiye’yi içine yuvarlandığı çatışmacı kısırdöngüler bataklığından kurtarmada başrolü üstlenebilirlerdi. Fakat yapmadılar.

28 Şubat medyasının, genelde merkez medyanın ne kadar ‘şantajcı’ ne kadar ‘gayri ahlaki’ ne kadar ‘militan ruhlu’ ne kadar ‘toplum değerlerinden uzak’, ne kadar ‘düşük karakterli’  olduğunu bilmeyen var mı?

Tayyip Bey bu medyaya prim vermediği için seçimlerde halkın iltifatına mazhar olmadı mı? Medyanın bu ‘defosu’ üzerinden millet AK Parti’ye iktidarı verip meşruiyet sağlamadı mı? Halk medyayı bu kirli geçmişinden dolayı siyasetin üzerinde etkisiz kılmadı mı?

Peki durum bu kadar ortadayken 10 yıllık AK Parti iktidarının geldiği bu aşamada aynı halk hala hangi gazeteleri okuyor? Hangi TV’leri izliyor?

Niçin bu kadar yıpranmış bir medya hala en çok müşteriye sahip? Niçin Hürriyet muhafazakar medyanın (Zaman hariç) toplamından daha çok satıyor? Gerçek tirajları kastediyorum şişirilmiş tirajları değil. Niçin bu halk dizi izlemek istediği zaman hâlâ Kanal D’ye bakıyor? Niçin esaslı bir haber kanalı yapamadınız? insanlar hâlâ haber izlemek için niçin ya NTV’yi veyahut Habertürk’ü açıyor? Niçin? Nerede sizin 10 yıllık çabanızın ürünleri?

Gazetecileri içeri tıktırıp, raiting sistemini polis desteğiyle ortadan kaldırarak bütün rakipleri meydandan atın. Sonra?

Geçmişle kavga etmek kolay. O kavgada belden aşağı her türlü yönteme başvurmak ta kolay. Peki enerjinizi neden yeni, sağlam, esaslı, itibarlı, ilgi gören, toplumla barışık, adil bir medya kurmaya harcamıyorsunuz?

Bugün, Ertuğrul Özkök’e vurmak için bir cesarete ihtiyacınız yok.

Ama sağlam, sahici bir medya kurabilmek için cesaret, ufuk, ilke, stil sahibi olmak şart. Öyle değil mi?

28 Şubat’ın üzerinden 15 yıl geçti. Çıkarabildiniz mi esaslı bir gazete? Entertainment kanaldan geçtim tek bir tane itibarlı, izlenen haber kanalı kurabildiniz mi? Bırakın kanalı söyle herkesin gıptayla baktığı bir haber portalı kurabildiniz mi?

Kendi kendinizi 20 binlik tirajınızla ‘amiral gemisi’ ilan ediyorsunuz. Bunu yaparken ne kadar komik, ne kadar olmamış, ne kadar bayağı bir hale düşürdüğünüzü sanırım fark etmiyorsunuz.

“Gazete işi ölüyor artık çok satan gazete yapılamaz” diyerek başarısızlığı genel kural haline getiriyorsunuz. Peki bu kural Habetürk’e niçin işlemiyor?

Üsluptan vazgeçtim, haber dilinden eser yok yayınlarınızda. Methiye ve hakaret arasında gidip geliyorsunuz.

Meğer her biriniz içinizde birer ‘Vakit gazetesi ruhu’ taşıyormuşsunuz da haberimiz yokmuş.

İşte tüm bu kavga, bu sorular sorulmasın diye yapılıyor.

Benim bu tartışmada kafama takılan bir diğer nokta ise meselenin polise taşınmış olmasıdır.

Medyanın düşük profilli elemanlarının elinde ‘tutuklanacak gazeteciler listesi’ dolaşıyor. Bu listelerin varlığına yargıdan “Hayır kardeşim nereden biliyorsunuz kimin tutuklanacağını” mealinden bir yalanlama da gelmiyor. Ne tuhaf.

28 Şubatçı siyasetçiler nasıl sandıkla tasfiye edildiyse ‘eski medya’nın da iyi gazete, iyi TV yaparak, iyi köşe yazarı olunarak tasfiye edilmesi taraftarıyım.

Ertuğrul Özkök gibi sözlerinin ağırlığı kalmamış ,’harcanmış’ gazetecilerle kavga ederek yol kat edilemez.

Yazımın başında niçin hedefte sadece Ertuğrul Özkök’ün olduğuna dikkatinizi çekmiştim. Uzun yıllardır Ertuğrul Özkök’e benzemek için büyük çaba sarf edenler, bu çaba sonunda büründükleri ‘kişiliğin’ farkına varılmaması için Özkök’ü ortadan kaldırmak istiyorlar.

Yaşam tarzı olarak demiyorum kişilik, “O da olur bu da olur türü gazetecilik” tarzı olarak.

Her biri birer Erturul Özkök oldular. Şimdi benzedikleri adamı ortadan kaldırarak rol modellerini yok etmek istediklerini düşünüyorum. Yoksa kime benzedikleri anlaşılacak.

Çok mu abartılı bir yorum? İnanın bana, hiç de öyle değil. Dikkatli bakın, göreceksiniz.

Benim asıl kafama takılan, içinde bulunduğumuz dönemin şantajcı gazetecilerini kim yazacak? Hangi gazetecinin hangi bürokrata ne tür tehditler savurduğu, günü gelince su yüzüne çıkacak mı?

Bence çıkacak. Çünkü gerçeğin ortaya çıkmak gibi bir huyu var. www.twitter.com/acikcenk