Nemliydi gözler... Tayyip Erdoğan'ın üzerindeki bakışlar gururluydu ama. Bir gelen, bir de giden iki yürekli "adam"a verilebilecek en güzel hediyeydi salondaki alkışlar... Mesajlar, şarkılar, türküler, sloganlar ve sinevizyon gösterileri trübünlerdeki ve Arena'nın dışındaki "sabırsızlar"ı teskin etmiyordu.
Tayyip Erdoğan'a kavuşmaktı tek istedikleri...
"Akıl ve gönül birliği" içinde olan Erdoğan-Yıldırım ikilisiydi görmek istedikleri. "Kibir düşmanı" ikiliye biran önce ulaşmaktı istedikleri...
Az sonra dışarıdaki otobüsün üzerinde belirdi ikisi de.
Salon çıldırdı!
Erdoğan çılgınlığı...
998 günlük hasretin bitmesiydi çığlıkların çılgınlığa dönüşmesine sebep.
Kelâma hacet
kalmadı.
Zira gözler konuştu gün
boyunca.
Erdoğan-Yıldırım ikilisi Arena'yı bir baştan bir
başa turlarken, ellerin buluşması da zor olmadı.
Gönüllerdeki coşkuyu ben anlatmayayım, varın
siz tahmin edin...
Koltuğa veda vakti gelmişti
artık!
Bir çok kişinin ömür boyu kurulmak istediği koltuğa...
Baba ile oğulun arasını açan, kardeşi kardeşe
kırdıran, dostlukları yerle yeksan eden koltuğa... Binali
Yıldırım, hiç bir zaman ve hiç bir dönemde tamah etmediği bu
koltuğa...
22 Mayıs 2016 günü oturduğu koltuğu, bir yıl bir gün sonra Tayyip Erdoğan'a iade eden Binali Yıldırım'ın yaptığının bir benzeri dünyada var mı bilmiyorum. Ama böylesi asil bir davranış Türkiye'de görülmüş şey değil!
Ayakta ve alkışlarla uğurlanması bu yüzden işte!
Bundan böyle...
Nerede olur bilemeyiz!
Lâkin...
Binali Yıldırım'ın, hesap kitap yapmayan duruşu ve
herkesi sarıp sarmalayan dokunuşu ile bir ömür boyu hatırlanacağını
biliyoruz.
Hiçbir sorumluluktan kaçmadığı gibi, istikrarını da bozmadı
çünkü.
Başkan Vekili...
Başbakan... ya da başka bir isim.
Önemli değil...
Onun için esas olan hizmettir...
Bilen bilir, bilmeyen de bilecek zamanla...
Binali Yıldırım'ı ayakta uğurlayanlar, Tayyip Erdoğan'ın
gelişini bekledi, oturmadı kimse yerine. Kulakları sağır eden bir
uğultu ve alkış tufanı... Tek bir slogan vardı aynı anda herkesin
ağızdan çıkan...
"Recep Tayyip Erdoğan..."
Erdoğan'ın gelişiyle birlikte, zihnimizden sökülüp atılmak istenen 15 Temmuz gecesini bir kez daha yaşadık. 249 şehidimizi hasretle yad ettik. İnançlı insanlarımızın kanını içerek yaşayan Pensilvanya'daki "İslam vampiri"nin yaptığı her kötülüğü yeniden yaşadık.
Tayyip Erdoğan'ın yürüdüğü "Uzun İnce bir yol"un güzergahı şimdiden belli:
-FETÖ mücadele kararlılıkla sürecek.
-AK Parti'nin "çatkapı" geleneği devam
edecek.
-Yorulanlar, yollarını kaybedenlerle AK Parti arasına
kalın bir duvar örülecek...
-AK Parti'de gençleşme süreci başlatılacak...18-20 yaş
arası gençlere, teşkilatlarda yer açılacak.
Özetle...
Tayyip Erdoğan seçim barajının yüzde 10 olmaktan çıktığını,
AK Parti'ye gönül veren herkesin yüzde 51'e ulaşması için, yapması
gerekenleri sıraladı Arena'daki konuşmasında.
Anlayan anladı tabii... Anlamayanlar ise sorup soruşturmaya
başladı şimdiden. Onlardan biri "Bundan sonra ne
olacak?" deyince...
'Tayyip Erdoğan, "Tek adam mı, yoksa "halkın
inandığı adam mı?' yazımı koydum
önüne...
"Oku" dedim... Evine vardığında, Erdoğan'ı
bir kez daha dinlemesini önerdim.
"Nasıl?" deyince...
Koptum!
"İyi yolculuklar..." dedim sadece...
AK Parti'ye veda vaktinin geldiğini söylemek istedim
şimdiden...
"Sağol" dedi
ama..
Ne demek istemediğimi anlamadı
galiba...