Özlem Gürses kimlerin gideceğinin sıralı tam listesini tek tek çıkarmış.
Üç binden fazla en üst düzey görevli o sabah ayrılıyor.
Gelin en kritik olanlarını okuyalım:
MİT Başkanı, Diyanet İşleri Başkanı, Milli Güvenlik Genel Sekreteri, Savunma Sanayi Başkanı, YÖK Başkanı, bütün bakanların bakan yardımcıları, TRT Genel Müdürü, TOKİ Başkanı,. Valiler, Merkez Bankası Başkanı, 208 üniversite rektörü, AFAD Başkanı…
Evet, Cumhurbaşkanı Erdoğan 14 Mayıs gecesi seçimi kaybederse, bu saydığım isimlerin hepsi ertesi gün koltuklarını boşaltacak.
Çünkü bizzat Cumhurbayşkanrının çıkardığı 3 numaralı kararname ile bu kişilerin görev süreleri Cumhurbaşkanının görev süresi ile sınırlandırıldı.
Yani eli kılıçlı Diyanet İşleri Başkanı o sabah kılıcını da alıp Diyanet’in kapısından çıkıp gidecek.
Listeyi bir kere daha okuyun.
Devleti devlet yapan bütün önemli koltuklar boşalıyor demektir.
Dünya soruyor…
Eğer seçimi kaybederse Erdoğan koltuğu teslim eder mi?
Şimdi gelin 21 yıl öncesine gidelim.
2001 seçimleri…
Dünya o günlerde neyi tartışıyordu?
Eğer Erdoğan seçimi kazanırsa askerler o koltuğu ona verir mi?
Ne oldu?
Şu oldu.
Erdoğan’ın aldığı hapis cezası nedeniyle devletin ve kamunun hiçbir kurumuna seçilme hakkı yoktu.
O nedenle partisi seçimi kazandığı, üstelik de seçim sisteminin garabeti nedeniyle, aldığı yüzde 34 oyla Meclis’teki koltukların neredeyse yüzde 65’in aldığı halde, Meclis’e girememişti.
Ama partisi hiçbir sorun olmadan, gayet uygar bir devir teslimle hükümeti devraldı.
Orada da bitmedi.
O orantısız Meclis kanunları değiştirerek Erdoğan’ın ara seçimle Meclis’e girip, başbakanlık koltuğuna oturmasını sağladı…
O günü hiç unutmuyorum…
Türkiye demokrasisini küçümseyen Avrupalı arkadaşlarım beni arayıp tebrik etmişti.
Bana göre de o seçim, Müslüman dünyada Türkiye’yi çok farklı konuma getiren bir devir teslimdi.
O dönemin siyasetçileri bunu başardıkları için övünmelidirler.
Çünkü laik hassasiyetleri ile bilinen bir ülkede İslami hassasiyetleri ağır basan bir siyasi parti iktidara seçim yoluyla geliyordu.
İlk yıllar gayet te iyi gitti…
Erdoğan Medeniyetler İttifakı’nın eş başkanı olarak bütün dünyada liderliğin en itibarlı koltuklarına oturdu.
Ne var ki ikinci 20 yıl hiç te iyi başlamadı.
O andan itibaren Türkiyenin ve dünyanın tartıştığı konunun ekseni tersine döndü:
Siyasi İslam seçimle gelir ama seçimle gitmez.
Seçimle gider mi gitmez mi bilmiyoruz…
Ama bildiğim bir şey var.
Seçimle gitmemek için elinden gelen her şeyi yapar.
Bunu son 10 yılda Türkiye’de çok açık biçimde gördük.
Bugün devlet imkanlarının, TRT’nin, medyanın dünyada az ülkede rastlanır biçimde insafsızca iktidar tarafından kullanıldığını hepimiz görüyoruz.
Buna rağmen iktidar için işler iyi gitmiyor.
O nedenle seçime 4 gün kala şu soru, terin bir şüphe olarak, bütün ağırlığı ile gündemde…
Seçimle gelen İslamcı AKP seçimle gider mi?
Göreceği
Müslümanlar 20’inci Yüzyıl’da demokrasi açısından hiç iyi bir sınav vermedi.
Türkiye dışında doğru dürüst seçim yapan bir tek Müslüman ülkesi çıkmadı.
Arap dünyası Reis’leriyle, şeyhleriyle, şıhlarıyla;
İran dünyası mollalarıyla;
Asya’daki Türk dünyası Türkmenbaşları, şu başları bu başları ile sıradan birer “Tek adama” dönüştüler.
Şimdi, 21’inci Yüzyıl’da, bütün dünyanın gözüyle de şunu göreceğiz.
Türkiye’de iktidardaki İslami kesim, seçimi kaybettiği taktirde, sakin biçimde iktidarı devredecek mi…
Bu sadece AKP için değil, sadece Türkiye için değil…
Bütün İslam alemi için muazzam bir sınav bu…
Bir Müslüman için seçimle iktidara gelmek şereftir…
Emin olun seçimle iktidardan ayrılabilmek daha da büyük bir şereftir.
Ülkenin seküler insanları bunu kanıtladı.
Şimdi sıra İslami hassasiyetle siyaset yapanlarda…
Sekülerlerden sonra onlar da başarabilirlerse, hepimiz için muazzam bir başarı olacaktır.