Biraz uzunca bir mail/mektuptu...
Selam, sevgi ve biraz da "övgü" sözcüklerinden sonra şöyle
diyordu:
"Akılları pazara çıkarmışlar, herkes yine kendi aklını
almış".
Sonra da devam ediyordu:
"Sizin eleştirdiğiniz o akıllar kendilerinden o kadar emin ki, en
doğruyu kendilerinin bildiklerine inanıyorlar çünkü onlar daha
çocukluklarından itibaren 'benim akıllı
çocuğum' diye sevilip övülerek akıllı olduklarına
inandırılmışlar. Şimdi siz kalkıyor adamın aklıyla dalga
geçiyorsunuz ve tabii ki kendinize düşman kazanıyorsunuz.
Daha sonra yine benim aklıma da bazı övgüler yapıp diyor ki:
"Engin Ardıç da akıldan en zayıf insanın bile kendi aklını sevmesi
gibi aklını çok seviyor, kendisini dünyanın değilse de ülkenin en
akıllı yazarı ve hatta inası olarak görüyor çünkü Ardıç gibiler
için akıl=bilgidir. Engin
Ardıç belli ki çok okumuş, çok şey biliyor ama bir
şeyi bilmiyor. Günümüz dünyasında en çok
bilenin Googleolduğunu. Ondan daha çok kimse
bilmiyor ama Google'a bildiğinden ne
anladığını sorarsanız cevap alamazsınız çünkü aklı
yoktur Google'ın. Engin'in
aklı işte öyle bir akıldır. işinize karışmak istemem
ama Engin Ardıç'ı eleştirip okur
sayısını arttıracağınıza Yeni
Şafak'ta Murat Menteş adında
genç bir arkadaş var onu okuyun; eleştirecekseniz de onu eleştirin
ki adı sanı duyulmaya başlansın. Medya tarafından çok sıkı takip
ediliyorsunuz, Murat Menteş'e bir faydanız
olsun bari. Benden daha iyi biliyorsunuzdur mutlaka ama bir kez de
ben anımsatayım; her yazar kendi müşterisini
bulur; Engin Ardıç da o yazarlardan siz
de. Engin Ardıçmüşterilerinden memnun çünkü
küfür ederek rahatlıyor, belli ki müşterileri de memnun, onlar da
güne küfürle başlayarak rahatlıyorlar".
* *
*
Bugün böyle bir mektubu yayımlayıp en azından bir yazı daha az
yazmış olacağım.
Hem zaten yerini alacağı makale için yazıldığından uygun da
düşecek.
Yeni mektuplarla bu mektubun da tartışılması sanırım iyi olacak
[email protected]