Bu yazıda Zaman gazetesi yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı’ya tercümanlık etme çabasında değilim.
Dumanlı’nın dün kaleme aldığı yazıdan ne anladığımı sizinle paylaşmak niyetindeyim.
Dumanlı’nın Pazartesi günleri yayınladığı yazıları önemsiyorum. Çünkü Gülen cemaatinin ne düşündüğünü, ne yapmaya çalıştığını, neyi hedeflediğini az da olsa bu yazılardan anlıyorum.
Ekrem Dumanlı’nın yazılarını benim için meraka değer kılan elbette sadece Gülen cemaati hakkında fikir veriyor olması değil.
Özellikle yargı ve poliste neler olup bittiğini de kısa yoldan bu yazılardan öğrenebiliyorum.
Savcılar bir adım attıklarında aslında ne yapmak istediklerini anlamak için Ekrem Dumanlı'ya ve Zaman gazetesi yazarlarına bakıyorum.
İşte Ekrem Dumanlı’nın dünkü yazısı da bu tür bir işleve sahipti.
Geçtiğimiz hafta patlak veren MİT krizini ve aslında ne yapılmak istendiğini en sarih biçimde Ekrem Dumanlı’nın köşesinden öğrendim.
Yargının ne yapmaya çalıştığını, polisin KCK operasyonları ile neyi amaçladığını, MİT elemanlarının KCK’daki varlığının ‘korkunçluğunu’, savcıların MİT müsteşarı Hakan Fidan ile beraber dört kişiyi şüpheli sıfatı ile ifadeye çağırmalarının gerekçesini o yazıda bulmak mümkün.
Dumanlı’ya göre savcıların ‘MİT iddiaları çok vahim’, mutlaka üzerine gidilmeli.
Bütün bu tablo ortadayken, yani iddialar herkesten önce Ekrem Dumanlı tarafından görülmüş olmasına rağmen, meselenin cemaatle ilişkilendirilmesi Ekrem Dumanlı’nın canını sıkıyor.
Ne kadar tuhaf bir durum.
Ekrem Dumanlı’nın bu yazısını okuduğumda bir an zekamdan şüphe ettim.
Çünkü Ekrem Dumanlı’nın ileri sürdüğü görüşlerin birçoğuna katılmama rağmen operasyon beni Dumanlı gibi mutlu değil, rahatsız ediyordu.
Mesela MİT’in temizlenmesi gerektiğini ben de düşünüyorum. Çetelerle mücadelenin kesintiye uğramamasını ben de istiyorum. Ergenekoncuların yeniden meydana inmemesini ben de arzuluyorum. Yıllardan beri ileri sürülen PKK’yı MİT kurdu tezinin netlik kazanmasını ben de istiyorum.
Peki ben niye bu işin bu hale getirilmesinden rahatsızım? Çünkü asıl amacın MİT’i temizlemek olmadığını, başka hesapların döndüğünü düşünüyorum.
Gerçekten yargı ve polisin cemaatle ilgisi yok mu?
Gerçekten yargı ve polis MİT’i temizlemek istiyor da biz bunu göremiyor muyuz?
Bunu bir tek Gülen cemaatine mensup arkadaşlar mı görüyorlar?
Benim derdim “Bağcıyı dövmek değil, üzüm yemek.” Bu meseleyle alakalı ortalıkta dolaşan onlarca soru, onlarca iddia var. İşte bunları bugün madde madde sıralayıp en azından mesele benim bulunduğum yerden nasıl görünüyor onu göstermek niyetindeyim.
İşte kafama takılan sorular:
1 Yargı ve polisin yaptıkları cemaati bağlamıyorsa, biz neden yargının ve polisin el attığı meselelerin ayrıntılarını hep cemaatin kontrolündeki medyadan öğreniyoruz?
2 MİT’le alakalı iddialarının ‘çok korkunç’ olduğunu ileri sürüyorlar. Peki bunları nereden biliyorlar? Bu “korkunç iddialar”la ilgili bilgiler niçin sadece cemaate mensup üç- beş arkadaşta var?
3 Niçin yargının her kararı, polisin her icraatı Gülen cemaatinden destek buluyor? Yargı veyahut polis yanlış yapamaz mı?
4 Eğer amaç MİT’in içindeki Ergenekoncuları temizlemek ise bu temizliğe niçin önce Hakan Fidan’la başlandı?
5 Uludere olayı patlak verdiğinde, cemaate yakın gazeteciler alelacele MİT adını ortaya attılar. Bu tez canlılığın sonraki MİT operasyonuyla bir irtibatı yok muydu? Buna tesadüf mü diyeceğiz?
6 MİT’i temizlemek isteyen savcı niçin Hakan Fidan’a yardım almak niyetiyle değil de, şüpheli sıfatıyla yaklaştı? Önceden niçin Fidan’a bilgi verilmedi? Medyaya sızdırılmadan yol kat edilmez miydi?
7 İsrail’in, ABD’nin Hakan Fidan’ı istemediği ortada. Peki savcıların bu durumu bilerek daha hassas davranmaları gerekmez miydi?
8 Ortalıkta dolaşan ‘Gülen cemaati ABD ve İsrail istediği için Hakan Fidan’ı yemeye çalışıyor’ iddiasına rağmen niçin bu ithamlar göz ardı edildi? Bu ithamlara rağmen bu gözü kararlılık niye?
9 Diyelim ki savcılar bu hassasiyeti göstermediler. Cemaate yakın yayın organlarının olayı bir kampanyaya dönüştürmelerine ne diyeceği? Kriz sürecindeki 3 günlük gazete manşetlerinde gerçekleştirilen infazı nasıl yorumlayacağız? Nedir bu medyayı bu kadar istekli kılan gerekçe?
10 Eğer yargı ve polisin yapıp ettikleri cemaati ilgilendirmiyorsa MİT aleyhine kampanya niçin sadece cemaate yakın yayın organlarından var? Niçin yargının adımlarına bir tek cemaate yakın yayın organları destek veriyor?
11 Ergenekon’da, Balyoz’da, İrtica Eylem Planı’nda, yüzlerce generalin tutuklanmasında, Kozmik Oda’ya girilmesinde yargıya ve polise her türlü desteği veren çevreler bu meselede niçin ayrı düştüler?
12 Daha önce yol arkadaşlığı yaptığınız insanların bugün sizi ‘eski Türkiye alışkanlıklarına dönmekle’ suçlamaları niçin sizi rahatsız etmiyor?
13 Daha düne kadar her türlü temizlik operasyonunda size destek olanları bugün MİT meselesinden dolayı 'Ergenekon’a prim vermekle’ suçlamak ayıp değil mi? Bu nasıl bir kararlılıktır ki yol arkadaşlarınızı harcamaktan imtina etmiyorsunuz?
14 KCK içine yerleştirilmiş MİT elemanlarını bu kadar hoyratça deşifre etmek PKK’ye değilse kime hizmettir?
15 Devletin onca yıllık emeğini bu şekilde heba etmenin, bunca insanın adını deşifre ederek canlarıyla oynamanın arkasında ne var? Bu nasıl bir temizlik anlayışıdır?
16 Cemaate yakın yayın organları son dönemde İran, Suriye meselesinde tam da ABD’nin izlediği politikayı izliyor. Hakan Fidan meselesi bundan bağımsız düşünülür mü?
17 Yargı ve polisin yaptıklarının cemaatle irtibatı yoksa, görevden alınan savcılar ve polisler niçin herkesten çok cemaat yayın organlarının canını acıtıyor? Bu görevden alınanlara açıkça destek vermek için nasıl bir gerekçe var?
Evet, Gülen cemaati herkesi kendine itaat etmeye davet ediyor. İstiyorlar ki kimse onlardan farklı düşünmesin. Hepimiz Ekrem Dumanlı’nın peşine takılıp hiçbir sorgulama yapmadan her şeye katıksız destek sunalım.
Fakat kazın ayağı öyle değil. Herkesin bir aklı var. Ne olup bittiğini herkes görüyor. Ekrem Dumanlı ne kadar inkar etse de, bu olup biten Cemaat-AK Parti kavgası olarak görülüyor. Bunda şaşılacak bir durum yok. Cemaate mensup gazetecilerin diline sinen muhalif öfkeye baktığımızda bu ayan beyan ortada.
Ekrem Dumanlı’nın son yazısından anlıyoruz ki MİT operasyonu yürüyecek. Her türlü algıya, itiraza, kayba rağmen bu operasyon yürüyecek. Yıllarca beraber yürüdükleri insanlarla yollarının ayrılmış olması bile bu hedeften caydırmayacak.
Doğrusu Hakan Fidan operasyonu üzerine sinen ABD-İsrail gölgesine rağmen cemaatin kararlı tutumu beni hayrete düşürüyor. Cemaat bu ithama rağmen bildiğini okuyacaksa, çıldırmış olmalı.
Eğer iktidar kendini koruma refleksiyle hareket edip MİT’in temizlenmesinin önünü tıkarsa, bu tablonun tüm sorumluluğunun Cemaate mensup arkadaşlarda olduğunun bilinmesi gerekiyor. Çünkü onların zücaciye dükkanına giren fili andıran tutumları nedeniyle MİT gerçekten temizlenemeyecek. Biz gerçek MİT-PKK ilişkisini öğrenemeyeceğiz. İddialar ne kadar sağlam hiçbir zaman göremeyeceğiz Çünkü Gülen cemaatinin meseleyi kan davasına döndüren tutumu bu hakkı bizden aldı.
Bir çift sözüm de Zaman yazarı Ali Bulaç’a.
Ali Bulaç dün Zaman’daki köşesinde ‘Fitne’ başlığı ile bir yazı yayımladı. Yazının başlığı fitne ama içeriği başka.
Yazıda Ali Bulaç’ın iktidara din kılıflı bir çağrısı vardı. Ali Bulaç AK Parti’ye paylaşmayı öneriyor. Fitnenin ortadan kalması için iktidar imkanlarını diğer cemaatlerle, yapılarla paylaşmasının gerekliliğini anlatıyor.
Hükümete yaptığı çağrıdaki pervasızlığı görüyorsunuz değil mi? Üstelik bunu ‘fitnenin kalkmasına’ için koşul olarak sunuyor. Kimse de sormuyor ki siz neyi paylaşıyorsunuz? Kimin malını kime veriyorsunuz? Bu ganimet paylaşımı değil de nedir? Paylaşımdan hakkınıza düşeni aldığınızda mı başbakana muhalefeti keseceksiniz? Bütün bu gürültü paylaşım olmadığı için mi? İktidar olmayı ülkenin sahibi olmak mı sanıyorsunuz?
Amacınız bu maldan bir pay kapmak ise niçin buna dini bir kılıf uyduruyorsunuz? Ne zaman dinden diyanetten elinizi çekeceksiniz? Her bayağılığı sunarken dini bir kılıf bulmak zorunda mısınız?
Gerçekten çok merak ediyorum. Böyle bir yazı yazmak entelektüel sefalet değilse nedir? Ali Bulaç sanırım İran ve Suriye konulu son yazılarında cemaate ters düşen fikirler ileri sürdü. Şimdi de bu çatlağı kapamaya çabalıyor. Cemaat nezdinde güven tazeleme çabasında. Resmen bir akıl tutulması yaşıyoruz.