Dün kendimi bu ülkenin imtiyazlı bir vatandaşı gibi hissettim.
Çünkü akşam bir müzik festivalindeydim…
Anadolu'nun batısındaki vali ve kaymakamlar müzik festivallerini bir bir yasaklarken; birtakım sivil toplum kuruluşlar durumdan vazife çıkarıp, bütün festivallerin yasaklanması için ortak bildiri yayınlarken…
Türkiye'nin en doğusundaki bir ilçemizde dün akşam beni şaşkınlıklar içinde bırakan bir festivale yapılıyordu..
Doğubayazıt Müzik Festivali…
Vali yasaklamamış, tam aksine çok yardımcı olmuş.
Güvenlik güçleri hem güvenliği sağlamak hem de trafiğin normal akışını sağlamak için elinden geleni yapıyor.
Ve akın akın insan festivalin yapılacağı stada gidiyor.
Ne bir olay var, ne gerginlik.
Ancak biz binlerce gençle birlikte stada girerken Anadolu'nun batısından bir haber geldi.
Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde Hande Yener'in konseri iptal edilmişti.
Bu haberi alıp, stada yerimi alırken içimden şu geçiyordu.
Acaba konser ve festival yasaklamaları Ankara'daki hükümetin politikası değil mi…
Yani her şehir ve kasabada, kendini mahallenin ahlak zabıtası zanneden üç-beş kişiden ibaret sözde sivil toplum kuruluşlarının, bazı işgüzar vali ve kaymakamların işi mi…
Festivali Dosso Dossi Holding düzenliyor.
Doğu Bayazıt'tan çıkıp bir dünya markası olmuş.
Fashion, tekstil ve turizm alanında çalışan bir grup.
Her yıl Türkiye"nin çeşitli yerlerinde festivaller ve moda showları düzenliyorlar.
Önce konserde gördüğüm seyirci ile ilgili sosyolojik gözlemimi aktarayım.
Başı açık, başı örtülü genç kızların, genç erkeklerden, daha orta yaş insanların yanyana stada akışını seyrederken kendi kendime bir de şunu söylüyordum:
"Hayat tarzları artık bu ülkenin bir böleni" değil.
Bir kere daha anlıyorum ki, Nilüfer Göle 1990'lı yıllarda "Modern Mahrem" kitabını yazarken çok haklıymış.
Ne demişti Göle;
"Başörtüsü tam aksine evindeki muhafazakâr kızı sosyalleştirecek…"
Bütün konser sırasında bir sosyolog gözüyle tek tek incelemeye çalıştım bu gençleri.
Hepsi dans ediyordu…
Daha önemlisi başörtülü kızlarla, başı açık kızların dans etme biçimleri arasında hiçbir fark yoktu.
Festivaldeki beden dili ve koreografisi modern, muhafazakâr ayrımı yapmıyordu.
Bir üçüncüsü;
Türk pop şarkıları artık modern ve muhafazakâr ayırımcı yapmadan bütün ailelerinin çocuklarının ortak şarkıları haline gelmiş.
Mustafa Sandal "Aya Benzer"i söylerken, Türk, Kürt, modern, muhafazakâr, AKP, CHP, MHP, HDP, İyi Parti ayrımı yoktu.
Herkes birlikte ve ezbere söylüyordu şarkıyı.
Şimdi size beni şaşkınlıklar içinde bırakan bu konserden izlenimleri anlatayım.
Mesela statta kaç kişi vardı?
Konseri Türkiye'nin iki ünlü sanatçısının arasında izledim.
Solumda İsmail Acar, sağımda ise Ahmet Güneştekin oturuyordu.
Konsere katılan insan sayısı konusunda bir tahmin yapmaya çalıştık.
Muzip bir arkadaşımız, "Anadolu Ajansı"nın muhalefet mitingi hesaplaması ile 20 bin, AKP mitingi hesaplaması ile 100 bin kişi" dedi.
Sonra şakayı bırakıp ciddi bir hesaplama yapmaya çalıştık.
Ben 30 bin kişi dedim.
Ahmet Güneştekin 40 bin dedi.
Bu rakam bugün Batı'da ancak stadyum konseri yapabilen grupların toplayabildiği rakamlar.
Benim için gecenin ilk şaşırtıcı olayı kurulan sahneydi…
Artık beni tanıyorsunuz. Çok sevdiğim olayları ve insanları abartılı anlatırım.
Ama bunu abartmıyorum.
Bu sahne, Coachella'da gittiğim "Desert Trip" konserleri için kurulan sahneye çok yakın büyüklükteydi.
Desert Trip'de üç gece boyunca, Rolling Stones, Bob Dylan; Paul McCartney, Neil Young; Roger Waters, The Who çıkmıştı.
Burada 70 metre uzunluğunda bir sahne kurulmuş.
Yine abartmıyorum 4 yıl önce Paris'de Stade de France'da Coldplay konseri için kurulan sahneye yakındı büyüklüğü.
Arkadaki dijital video Wall (ekran duvar) ise o konserden bile başarılıydı diyebilirim.
Sahneyi Staras şirketi yapmış. Türkiye'de bu kadar büyük dijital video wall yapılabildiğini bilmiyordum.
Konserin iki bölümü vardı.
Biri katılan üç sanatçının şakı söylediği bölümler.
Öteki çok ilginç.
Çünkü Dosso Dossi Holding'in Yönetim Kurulu Başkanı Hikmet Eraslan aynı zamanda bir DJ…
Sakın öyle amatör bir DJ değil… Tam anlamıyla profesyonel.
Sahne adı Mr. Dosso Dossi…
Muazzam bir DJ şovu yaptı.
Karşımda bir David Guetta vardı sanki.
O çalarken video Wall'da inanılmaz modern, hatta avantgarde bir görsel şov vardı.
Hazır bir programı mı satın aldılar yoksa kendilerini mi yaptırdı, yaptırdıysa Türk programcılar mı yaptı bilmiyorum.
Bildiğim büyük mega şovlar ayarında bir görüntü ve ışık şovu olduğuydu.
Disko müziğin yükseldiği anlarda yapılan havai fişek gösterisi muazzamdı.
Sık sık neredeyim ben diye sordum.
Mr. Dosso Dossi'yi bu şovu nedeniyle kutlarım.
Gelelim konser deyimi ile "Line-up"a, yani katılacak sanatçı listesi ve sıralamasına.
Gecenin tek tatsızlığı bu bölümde yaşandı.
Orijinal Line-Up'ta. Konser UZİ ile başlayacaktı.
Ancak son dakikada "Ben Mustafa Sandal'dan sonra çıkarım" demiş.
Bir de şu söylemiş: "Ekonomi sınıfı ile uçmam…"
Oysa Iğdır'a gelen uçaklarda business sınıfı yok. Ahmet Güneştekin, İsmail Acar, Akif Beki ve ben de ekonomide uçtuk.
Bunun üzerine UZİ'den vazgeçip KADR'ı sahneye çıkardılar.
İkinci sanatçı Zara'ydı…
Ancak bu bizim bildiğimiz Türkücü Zara değil. Rusya'da yaşayan bir Kürt sanatçı.
Kürtçe şarkılar söyledi.
Tabii en son Mustafa Sandal sahneye geldi.
Uçakta beraberdik, karnındaki six pack'i (baklavaları) sordum. Çok hafif gevşemiş, ama yine zımba gibi.
Mustafa Türkiye'nin sanatçısı…
Sahnesi çok iyi.
Şarkıları staddaki herkesin ezbere bildiği şarkılar.
Playback söyledi ve Disko Şov'dan sonra playback sanki biraz zayıf kaldı.
Stadın davranış sosyolojisine ait bir gözlem…
Kürtçe şarkı gençleri motive ediyor, ama dikkat ettim ön sıralardaki coşku arka sıralara geçmiyordu…
Buna karşılık Mr. Dosso Dossi'nin disko müziği patladığı anda, ön sıralardaki coşku, eller havaya hareketi Meksika dalgası gibi arkalara doğru yayılıyor.
Bir başka gözlemim de şu.
Bella Ciao mı, yoksa bir Ahmet Kaya şarkısı mı? Hangisi daha kolektif ve coşkulu haykırışa ve dansa yol açıyor?
Kesin Bella Ciao…
Diyebilirim ki konser boyunca coşkunun zirveye çıktığı an, bu şarkının disko versiyonunun çalındığı dakikalarda.
Anladım ki, küresel disko, yerel Haney'i ezip geçmiş
Konserin başında Hikmet Eraslan, Mr. Dosso Dossi sahne adıyla bir anons yaptı…
"Burada özgürce eğlenmeye hazır mıyız…"
40 bin kişi hep bir ağızdan "hazırız" diye bağırıyordu.
İçim burkuldu, hüzünlendim.
"Biz niye böyleyiz" dedim. Dün akşam 40 bin kişi birarada dans ederek, şarkı söyleyerek eğlendi.
Ne bir olay oldu, ne itişip kakışma…
Hande Yener'in konserinin iptal edilmesi koydu bana.
Bütün dünyada pandemi sonrasında insanlar müthiş bir konser coşkusu yaşıyor.
Bir tür küresel ayinle, toplu terapi bu…
Doğubayazıt'ta da aynen bu hava vardı.
"Festivaller yasaklansın" diye bildiri yayınlayan o 25 derneğin başkanlarını buraya getirip "Bak kardeşim çocuklar ne güzel eğleniyor" demek isterdim.
Dün akşam Doğu'nun Coachella'sından işte bu duygularla ayrıldım.
Bir yanım sevinçli, mutlu, umutlu…
Öteki yanım hüzünlü, eksik ve "niye" diye soruyordu.
"Niye Doğu"da böyle Coachella gibi sahneler kurulup eğlenilirken, Batı'da bazı kaymakam ve valiler, çocuklara bir eğlence gecesini bile çok gören bir haleti ruhiyede…
Neden…
Ama ben bu ülkenin hep birlikte eğlenmek isteyen çocuklarına şunu söyleyeyim.
Arkadaşlar seneye Doğubayazıt'a gelin.
Burada müzik ve konser serbest.
Ayrıca şehrin merkezinde bir abide var ve üzerinde şu yazıyor:
"İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi…"
Altında bunun Kürtçesi de yazıyor.
Üstelik anıtın tepesinde adaleti temsil eden bir de terazi var iyi mi…
Şaka gibi yani…
Güleyim mi ağlayayım mı karar veremedim.