Cumhurbaşkanı: 'Üstteki alttakini kontrol edemiyor'

Cumhurbaşkanı: 'Üstteki alttakini kontrol edemiyor'

"Erteleme" üzerine görüşler ikiye ayrılıyor: "Erteleyiciler" ve "hemenciler."

"Hiçbir şeyi erteleme, yarın diye bir şey yok" diyenler ve "Ertele gitsin, böylece zaman kazanırsın" diyenler.

Kendimi "hemenciler" grubuna yazarım. Genel olarak zamanın, lehe işleyen bir şey olmadığına inanırım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı da "hemenciler" grubunda sanırdım, meğer "erteleyiciler"denmiş.

Çok bildik bir politikacıyla konuştuk. Ne kadar bildik derseniz... 10 politikacı ismi saymaya kalksanız listede olacaklardan biri.

Seçimden bir hafta önce. Cumhurbaşkanı Erdoğan bir nedenle kendisini arıyor.

Konu medyanın içler acısı durumuna geliyor. Erdoğan özellikle televizyondaki yandaş programcılardan bir kaçı için "yarardan çok zararları oluyor" diyor ve ekliyor: "Üstteki alttakini kontrol edemiyor."

Politikacı da "Müdahale etmek elinizde" dediğinde, Cumhurbaşkanın cevabı, "Eğer şimdi (seçimden önce) yaparsak, tabanımızı rahatsız edebiliriz. Seçim bitsin bakacağız" oluyor.

Erteliyor.

Seçim, Erdoğan'ın istediği sonuçla bitemeyince. Konu rafa kaldırılıyor.

Gücü yetmediğinden değil. Cumhurbaşkanı, oy kaybından muhalefeti değil, kendi içlerinden birilerini sorumlu tutmaktaymış. Önceliği ise içlerindeki İrlandalılardan kurtulmak.

Kısacası. Yandaşlığı abartan bazı tv yorumcuları, şu anda yerlerini koruyorlarsa, bunu seçim sonuçlarına borçlular(mış).

KILIÇDAROĞLU'NUN FANTAZİLERİ

TBMM Başkanlık seçiminde görüldü ki, mesele oy oranı değil, siyaset bilmekmiş.

Hem sağ, hem sol (hangi solsa) kesime yakın bir isim olan İlhan Kesici'yi aday göstererek hem TBMM'de hem de koalisyon görüşmelerinde elini yükseltebilecekken. Öyle yapmadı.

Birbirine benzemezlerden blok kurmaya kalkacak kadar fantastik düşünebilen biri Kılıçdaroğlu.

Fantazilerinden biri başlıyor, biri bitiyor.

Ertuğrul Özkök sormuş: "Elin Ekmeleddin Beye (TBMM Başkanlığı için) oy vermeye neden gitmedi?"

Oysa. Sorulması gereken şuydu: "TBMM Başkanlığına uygun bulmadığın birini cumhurbaşkanlığına nasıl uygun buldun?"

Kemal Kılıçdaroğlu'nun etrafında bir grup var. İşleri güçleri fantastik fikirler üretmek. Politika gibi en realistik alanda hem de.

BU FIRSAT KAÇMAZDI

Bu köşede yazdım: "Trabzon camdan odadır, Ersun Yanal unutuyor."

Birkaç ay önce de "Trabzon'dan gidici olduğunu" okudunuz yine bu köşede. Gitti.

"Sorunsuz ayrıldık" demesine bakmayın. Fazlasıyla sorunlu durumlar var.

Oysa. Her şey başka türlü olabilirdi.

Eğer Ersun hoca, Ersun hoca gibi davransaydı.

Takımına, teknik kadroya, kulüp yönetimine verdiği sözleri tutmuş olsaydı.

Dostlarının önerilerini dinlemiş olsaydı.

Fenerbahçe krizinden sonra Trabzonspor'da çok şey yapabilirdi.

Trabzon büyük fırsattı. Gösteri için dev bir camekândı.

Yetenekleri, kafası Türkiye ortalamasının çok üzerinde bir futbol adamıyken.

Özel yaşamından iş yaşamına, o kadar çok yanlış karar aldı ki,

Gençlerbirliği'nden tanıdığım Ersun hoca gitti, başka biri geldi.

Hiç kimse kendisine, kendisi kadar kötülük yapmaz.

AKLIMDA KALAN

"İçine mahcubiyet karışan ilişkiler" ifadesi: Doğan Satmış'ın "Bir İşsizin Günlüğü"nde. Sevgili arkadaşım, iyi gazeteci, iyi adam Özay Şendir'in kıskanılası bir ifadesiyle karşılaştım. Özay şöyle diyor: "İçine mahcubiyet karışan ilişkiler yürümüyor." Sonra da açıklıyor. İki kişi arasındaki ilişkide taraflardan birinin diğerine karşı mahcubiyeti varsa, o ilişkiden kaçıyor ve dolayısıyla bağı kopuyor. Kitabı kapatıp Özay'ı aradım. "Bak kardeşim" dedim, "Bir daha müthiş cümleler kuracak olduğunda beni ara, bana söyle. Ruhum doysun." Sıkıldım onca geyikten. Ben Özay'a kızdığımı sanırken, o gülmeye başladı. İstanbul'a yolum düşünce buluşmaya karar verdik.