Cem Yılmaz’ın kayınpederi olmak...

Cem Yılmaz’ın kayınpederi olmak...

Düşünün bakalım...
Kendinizce “dünyalar güzeli” bir kızın babasısınız...
Doğumu sırasında karınızın çektiği fiziksel acıya yakın ölçüde ruhsal acılar çekmişsiniz...
Sonrasında da günlerce gecelerce;
“konuşabilecek mi?..
“yürüyebilecek mi?
“zekâsı yerinde mi?” ve benzeri kuşkularla hayatı kendinize “zindan” etmişsiniz...
Az biraz öksürse kucağınıza alıp doktor doktor dolaşmışsınız…
Öyle ya;
Belki de kötü bir salgın hastalığın pençesine yakalanmıştır...
Doktor kızınızın bir şeyi olmadığını; sadece biraz üşüttüğünü söyleyince gözleriniz sevinçle parlamış;
kalbinizin ısınmasıyla birlikte doğan mutluluk bütün yüzünüze yayılmış…


Onu bırak benim canımı al

Her çocuğun geçirdiği bildik hastalıklar sırasında ateşi kırkı geçince bir odaya kapanıp;
“Allah’ım bir can alacaksan eğer onu bırak benim canımı al” diye yakarmışsınız…
Daha sonra eğitim sorunlarıyla yüz yüze kalmışsınız...
Okula gönderirken sizin cebinizde olmasa da onun cebinde para olması için her şeyi yapmışsınız...
Bu arada unutmadan;
Kızınız reşit olduğunda en çok duymak zorunda kalacağınız bir başka özelliğiniz daha var tabii ki:
Siz, kızınızın ve evleneceği adamın tabiriyle,
“Eski Kuşak”sınız...
Yani;
Geleneklerinize, örf ve âdetlerinize bağlısınız...
Sizin kuşağınızda kızlar nikâhtan önce “gebe” kalmaz;
kalmamalı...
Öyle öğretmişler size...
Ama...
Kızınız sizin geleneklerinizi, göreneklerinizi, örf ve âdetlerinizi hiçe saymış...
“Gebe” kalmış…
Olsun…
Çocukluğunda ateşi kırkı geçtiğinde;
“Allah’ım bir can alacaksan eğer onu bırak benim canımı al” diye yakaran siz değil miydiniz?..
O halde ne geleneği, ne örfü, ne âdeti?...
Önce “kızınızın mutluluğu”…


Siz kimin umurundasınız ki?..

Damat adayı evinize kızınızı istemeye gelmeden önce siz “haber konusu olmak istemeseniz” de O, dünya medyasına bile haber vermiş;
“gündeme gelecek, reklâmı olacak” ya…
Sesinizi çıkarmamışsınız…
Hafif bir “itiraz” etmeye kalksanız evlâdınız telefonun öbür ucunda incinecek:
“Baba yaaaa… Sen beni hiç sevmiyorsun”…
Kızınızı sevmiyorsunuz ha!..
Vay anasını sayın seyirciler!..
“Allah’ım bir can alacaksan eğer onu bırak benim canımı al” diye yakardığınız kızınızı sevmiyorsunuz; gördünüz mü?..
Bunu hem de onun ağzından duymak ne feci!..
Peki siz başka ne olacak sandınız sahi?..
Karınızla birlikte doğurup, büyüttünüz diye;
Üstünde emeğiniz var diye;
sizi adam yerine koyacağını mı sandınız?..
Siz kimsiniz ve kimin umurundasınız Allah aşkınıza?..
Siz kızınızı, ana babasının üstüne titreyecek “Pakize Suda” modeli mi zannettiniz?..


Kocca adam

Neyse…
Sesinizi çıkarmamalısınız…
Çünkü siz;
yeni dönem gençlerine göre;
“müthiş zeki, acayip para kazanan, garajındaki otomobillerin sayısını kendisi bile bilmeyen bir komik” adamın kayınpederi olacaksınız…
“Ama” diyeceklerdir sizin gibi “eski kafalılar” ise;
“kocca adam, çocuk sayılacak yaştaki kızını nikâhtan önce gebe bırakmış”…
Çünkü;
yeni dönem gençlerine göre “müthiş zeki, acayip para kazanan, garajındaki otomobillerin sayısını kendisi bile bilmeyen bir komik” adam, sizin döneminize göre;
“anlattıklarına önce kendi gülen sulu zırtlak bir tuhaf adam”...
Buna rağmen siz değişimi kabulleniyor; örf âdetlerinizi rafa kaldırıyor, kızınızı nikâh yokken “gebe” bırakan adamın onu sizden gelip istemesine hoşgörüyle bakıyorsunuz…


Ve derken…

Beklenen gün geliyor…
Kızınız gebeydi ya;
doğuruyor...
Ama…
Nikâhtan önce kızınızı gebe bırakan, "müthiş zeki, acayip para kazanan, garajındaki otomobillerin sayısını kendisi bile bilmeyen komik damadınız size, kızınızın tehlikeli olarak kabul edilen bir tıbbi operasyon sonrası doğum yapacağı haberini bile vermiyor…
Allah korusun...
Kızınız ameliyat masasında kalsa;
onu son bir defa öpüp koklamadan kabir çukuruna yerleştireceksiniz kendi ellerinizle…


Yine neyse...

Kötü ihtimal gerçekleşmiyor ve kızınız nur topu gibi bir erkek çocuk dünyaya getiriyor...
Adını, ataerkil ve erkek egemenliğinin üstün olduğu bir ailenin ferdi olan damadınızın arzusuyla dünürünüzden alıyor torununuz...
Buna da;
“olabilir” diyorsunuz…
Ve…
Bütün gelenekselliğinizi, örflerinizi, âdetlerinizi yıkıp geçerek kızınızı ellerine teslim ettiğiniz, bağrınıza bastığınız damadınızın yaptığı saygısızlıklara, sizi değersiz kılmalara ve küstahlıklara sonunda;
“olur ama bu kadarı da fazla artık!” diye “haklı” olarak isyan ediyorsunuz...
Ve fakaaat!..
Hiç beklemediğiniz bir tepkiyle karşılaşıyorsunuz…
Damadınızın “gönüllü askerleri” birden saldırıveriyor üstünüze…
Bir baba olarak sizi hiç anlamamış, anlayamayacak, ruh ve duygu fukarası ama “medyada etkin” olmuş ne kadar zibidi varsa köşelerinde, ekranlarda sizi rezil rüsva ediyorlar...
Kızınız ve damadınızın açmadığınız özelini açmışsınız gibi kamuoyuna şikâyet ediyorlar…
Yetmiyor bir de;
“sus be adam!” diye azarlıyorlar sizi...
“Kızının özgürlüğünü çalan baba” konumuna düşürüp itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar...
Kendi babalarını adam yerine koymayıp, başkalarının aşklarını çalarak “mutlu” olamaya çalışan ama başaramayınca kıç üstü düşenlerden biri;
“böyle babaya yazıklar olsun” diyor köşesinde...
İlk defa “dede” olmanın mutluluğunu yaşama arzunuzu hiçe sayıp yüzünüzün gülmesine izin vermeyenleri ayıplayacaklarına sizi ayıplayıp;
”ilk bebeğini kucağına alan kızının yüzünün gülmesine müsaade etmedin” diye sizi azarlıyorlar hiç utanmadan…


“Kötü baba!”

Ve sizin bu yaygaracı akıntı çağanozlarına cevap verebilecek hiçbir platformunuz yok…
“Kötü baba!”
“Kızının mutluluğuna kan doğrayan baba!”
“Dedikoducu baba!”
“Kızıyla damadının özel hayatını ayaklar altına seren baba!” olarak medya arşivlerine çivileniyorsunuz...
Geçmiş olsun ünlü komik Cem Yılmaz’ın kayınpederi(!) olarak tarihe geçecek olan şanslı(!) baba Neşet Yağtu…
Geçmiş olsun…
Belli ki “eski kafalı” bir baba olarak kızınızın doğup eğitimini de bitirinceye kadar sizin; ondan sonra elin olduğunu unutmuşsunuz...
Bunu kabul edeceksiniz kardeş!..
Sadece o kadar değil...
Sesiniz soluğunuz da çıkmayacak…
Susacaksınız…
Çünkü siz;
“müthiş zeki, acayip para kazanan, garajındaki otomobillerin sayısını kendisi bile bilmeyen bir komik” adamın kayınpederi olma şerefine eriştirilmiş bir pir-i fânisiniz…
Susacak ve medyamıza çöreklenmiş bu “Cem Yılmaz” yalakalarının karşısında “aciz” olduğunuzu kabulleneceksiniz…

[email protected]