Bildiğim ne kadar hatırı sayılı gazeteci varsa hepsine soruyorum:
- Aydınlık'ta yayımlanan o haber siz egelseydi 16 ay sonra yayımlar mıydın?
Can'ı sevenler, sevmeyenler.. herkes.
"Hayır" diyor!
O haber bana gelse.. Aydınlık'tan önce bile gelse.. "Yayımlar mısın?" derseniz, tabii ki yayımlamam..
Karşımda avukatlar.. gazeteciler.. Dışarıda dost düşman. Diyorlar ki, "Yapma!" Tepemdeki insan "riskli" diyor, sonuçlarını önceden hatırlatıyor. "Devlet sırrı" diyor..
Peki ben neyin peşindeyim?
Kime inat çıkıyorum bu yola?
Bilgilendirmek için mi?
Yoksa bitirmek için mi?
Sen bu haberi yayımlamadan bir veya iki gün önce, twitter'da "Sonunuz geldi" diye ahkâm kesersen, avukatların tüm uyarılarına rağmen, Aydınlık'ta 16 ay önce yayımlanan bir haberi inadına yeni gibi yayımlarsan, kusura bakma kardeş, kendi sonunu getirmiş oldun.
"Tutuklandık" diyor Can; kitabına bu adı vermiş.
O geceyi anlatıyor. Cumhuriyet'in tepe ismi Akın Atalay'ın önüne koyduğu "bomba haber"i anlatıyor ballandıra ballandıra. Ve nasıl direndiğini... Kitapta her ayrıntı var, Aydınlık hariç..
Yahu 7 kişiden dördü gazeteci olan o toplantıda sabaha kadar konuştunuz da, aklınıza hiç mi Aydınlık gelmedi? Bir tekiniz, dönüp sorma gereği duymadınız mı, "kardeş bu haber 16 ay önce yayımlanmadı mı?" diye.
Doğan Satmış "Konuştuk" diyor..
"İki haber aynı değildi" diyor...
Ha, işte orada duracaksın... Madem farklı iki haberden söz ediliyor. Daha dün, duruşma salonunda Aydınlık'ın haberini niçin referans aldınız. Bu haberin daha önce Aydınlık'ta yayımlandığını aylar sonra niçin hatırladınız? Kurtuluş reçetesi olarak Aydınlık yeni mi aklınıza geldi?
Ben sözümün arkasındayım, hainlikle, casuslukla tek kelime etmeyeceğim. Nedim Şener'in de dediği gibi bir çete Türkiye'yi kasıp kavuruyor, o çetenin servis ettiği görüntüler tekraren Cumhuriyet'te çarşaf çarşaf yayımlanıyor.
Can Dündar, son duruşmada, kendi haberlerini değil, Aydınlık'ın haberini koyuyor hakim ve savcıların önüne. "Onlar yaptı, ben de yaptım" demeye getiriyor sözü.
"Kötü niyetli gazetecilik"in itirafı bu!
Nedim Şener'i, Ahmet Şık'ı... bu ülkenin polisini, askerini alaşağı edip, yerle yeksan eden bir çeteye hizmettir Can'ın yaptığı. Casusluk değil, hainlik değil, "kötü gazetecilik" değil, "kötü niyetli gazetecilik"tir yaptığı.
Ödül aldığı bir habere, aylar sonra "Aydınlık'ın haberi" diyor Can, adliye koridorlarında savunmasını böyle yapıyor.
Haklı...
Haberi Aydınlık yaptı ve ses getirdi.
O zaman Aydınlık değil de, niye Can ödüllendiriliyor!