Gazeteciliğin, "prestij
kaybı"nı tartışıyoruz. Kadir Has
Üniversitesi'nin yaptığı
araştırmada, "en prestijli
meslekler" sıralamasında,
gazetecilik 26. sıraya gerilemiş...
Şaşırdık mı?
Hayır!
Görünen köye, kılavuza hacet yok; her şey gün gibi ortada
çünkü... Fehmi
Koru ve Nedim
Şener üzülüyor
ama, ben 36. sırada yer almadığımıza
şükrediyorum.
Peki neden?
Kalemin gücünü kullanarak, yazdıkları yalanlarla
gazetecilik mesleğini
kirletenler... Debelendiği
çukurda mesleğimize
sıçrayan müptezellerden
geçilmiyor da ondan...
Bir düşünün...
Sabahattin Önkibar diye
biri, gazeteci sıfatıyla ahkâm kesebiliyor hâlâ. Başka
ülkede olsa, değil yazmak hem vallahi hem billahi bu adamı tuvalete
bekçi yapmazlar. Ama o "Yarrabi
şükür" modunda üfürüklerine devam
ediyor. Dikkatli bir İnternethaber
yorumcusu tarafından nasıl rezil edildiğine bir bakın Allah
aşkına... Rezil rüsva olmasına rağmen, hiç ara
vermedi üfürüklerine. Hâlâ yazıyor, her kapağın altından
o çıkıyor, her yalanın, her iftiranın, her çamurun altında onun
imzası var...
Can Ataklı bile...
Su dökemez bunun eline...
O kadar yani... okuyun ne demek istediğimi
anlayacaksınız.
"Başbakan Erdoğan'ın dosya fırlattığı MGK
toplantısı"nda önemli (!) bir ayrıntı yakalamıştı
Yeniçağ'ın eskisi. Klavyesinden şu sözler dökülmüştü bir sonraki
günün gazete yaprağına:
- Oramiral Erdil, son
toplantısında AKP'nin irticai faaliyetleri üzerine uzun uzun
konuşuyor ve Başbakan Erdoğan'da çok kızarak ayağa fırlıyor ve
Erdil'in önüne bir dosya
fırlatıp, “Sen bırak onları da bu
yolsuzluklarının hesabını
ver...” diyor.
Tayyip Erdoğan, askerin en kudretli olduğu zamana söylemişti bu
sözleri!
Nasıl?
Büyük bomba değil mi?
Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil'in
katıldığı son MGK
toplantısının hangi
tarihte yapıldığını hatırlayalım şimdi...
Paşa, 24 Ağustos
2001 yılında emekli olduğuna göre,
katıldığı son toplantı, daha önce yapılmış olmalı öyle değil
mi?
Peki...
Tayyip Erdoğan ne zaman Başbakan olmuş?
AK Parti, bildiğiniz gibi, 2002
yılında iktidara geldi. Tayyip Erdoğan
ise, 14 Mart 2003 yılında Başbakanlık görevini Abdullah Gül'den
devraldı.
Yani...
Erdoğan'ın İlhami
Erdil'in de dahil olduğu bir MGK
toplantısına katılması mümkün değil...
Eeee?
E'si yok!
Rezil oldu!
Ama, "Yarrabi şükür" moduna girdi
ve bir gün sonra suç ortağını açıkladı. Tayyip Erdoğan'ın eski özel kalem müdürü Turan
Çömez'in kendisini yanılttığını yazdı
utanmadan.
Allah gurur ihsân etmeyince böyle oluyor
işte...
Şerefli bir davranış
sergilemek yerine...
Gazetecilik mesleğini kirletmeye devam etti, ediyor...
Bir değil gazeteci kılıklı müptezellerin sayısı. Aramızda çok var bu tiplerden. Normalde çöp olması gerekenlerin, hâlâ yazıyor, konuşuyor olmalarıdır mesleğimize prestij kaybettiren. Kadir Has Üniversitesi'nin "En prestijli meslekler" araştırması, biz gazetecilerin flu gördüğü fotoğrafı netleştirmiş oldu.
Nedim Şener niye şaşırdı anlamadım!
Sabahattin Önkibar'ın bir ikizi de CHP'de
var.
Özgür Özel...
Yalan ağzında yuva
yapmış sanki. Sabahattin gibi o da
sürekli üfürüyor... Süleyman Soylu ile ilgili 4 Şubat
tarihini
üfürmüştühatırlayın. "Fetullah'la
görüştü" dediği Süleyman
Soylu, o tarihte Umre'de çıktı...
Bizimkisi, ikizi gibi işin üzerine ve yattı bir daha 4 Şubat'ı
ağzına almadı.
Özgür Özel, dün yeni bir yalanla
karşımızdaydı. AK Parti'ye kurultay için gönderilen davetiyenin
yırtıldığını ve çöpe atıldığını söyleyince...
Mahir Ünal'ı aradım...
"Asla" dedi...
"Biz nezaketten yoksun bir parti
değiliz" dedi...
Özgür Bey, yalanı alışkanlık haline getirmiş. Yalan söylüyor,
inanan inanır inanmayan zaten bana inanmaz diyor
herhalde... Erdoğan'ın genel başkan
seçildiği AK Parti kongresine CHP'lilerin katıldığını
söyleyince muhabir itiraz etti:
- Bildiğim katılmadınız...
-Ha evet, katılmadık katılmadığımızı da yazılı bir metinle
bildirdik...
Mahir Ünal'a bunu da sordum...
"Yalan, bize herhangi bir yazılı metin
gelmedi" dedi...
Dedim ya...
Sebahattin'in ikizi...