Suriye'de işler gittikçe içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bir
tarafta ayak takımından oluşan muhalif cephe, diğer tarafta
diktatör Şam yönetimi. Bir tarafta ise kirli siciliyle dünya
medyası…
Masum halk bu birbirinden kötü üç taraf arasında can veriyor.
Silahlı muhaliflere ayak takımı demem bazı arkadaşları fena halde
kızdırıyor, bunun farkındayım.
Muhaliflerin bir kısmının islamcılardan oluşuyor olması onları ayak
takımı olmaktan kurtarmıyor.
Geçtiğimiz günlerde yapılan Suriye'nin Dostları toplantısında
Suriye muhalefetinin kendilerine destek karşılığında Suriyeli
Kürtlere özerklik vaadinde bulunmalarına bakılırsa, bu tanımlamamda
pek haksız olmadığım daha iyi görülür.
Silaha sarıldıkları ilk günden itibaren çeşitli meselelerde
takındıkları tavra baktıkça ayak takımı tanımı daha bir yerinde
görünüyor.
Sağlam ayakkabı olsalardı en azından kendi aralarında bir anlaşma
sağlayabilirlerdi. Hala anlaşabilmiş değiller.
Suriye meselesi büyük bir çıkmaza doğru gidiyor.
Görünen o ki bu iş Türkiye'nin başına bela olacak.
Zaten bela olsun diye içeride ve dışarıda bir hayli çaba gösteren
var.
Arap Baharı denen bu kirli oyunda dünya medyasının rolü
büyük.
Resmen catışmayi körükleyen, işgale zemin hazirlayan haberler
ürettikleri ortada.
Dezenformasyon artık açıktan yapılıyor.
İstese de saklayamiyor medya.
Yalan haberlerin arka planları, gerçek halleri, montaj oncesi
durumları internet ortamında dolaşıyor.
Bu iş o kadar belirgin hale geldi ki El Cezire'nin Beyrut muhabiri
"El Cezire yalan haber yapiyor, hem de çok fazla"
diyerek istifa etti.
İstifa ederken de El Cezire'nin 'şaibeli'
durumunun giderek netleştiğinin altını çizdi.CNN, uydurma
haberlerinin montaj öncesi görüntülerinin ortaya çıkması uzerine
kendini temize çıkarmaya çalışıyor. Bu videolar internette
dolaşıyor ama medyanın ilgisini nedense çekmiyor.
Peki durum bu kadar ortadayken bizimkiler ne yapıyor?
Ciddi bir dezenformasyon var ve bu dezenformasyonun da bir amacı
var.
Peki nedir o amaç?
Bu soruya cevap aramamız gerekmiyor mu?
Arap Baharı meselesinde bu kanallardan gelen haberlere bakarak
tutumunu belirleyenler bir muhasebe yapma aşamasına gelmediler
mi?
Bunca yalan haber iddiası ortalıktayken, meseleye sağlıklı bir
gözle nasıl bakacağız?
Irak ve Afganistan meselelerinde medyanın dezenformasyonu canımızı
sıkıyordu, bizi rahatsiz ediyordu. Peki bu defa niçin
sıkmıyor.
Yoksa bu defa bu yalan haberler Türkiye'deki arkadaşların da
işine mi geliyor?
Türk medya mensuplarını El Cezire ve CNN gibi tetikçi medya ile
aynı safa getiren neden nedir? Ben gerçekten çok merak
ediyorum.
Mesela geçtiğimiz aylarda "Diktatör Esad Mevlid kandilinde
300 masum sivili öldürdü" diye ortalığı ayağa kaldıranlar,
sonradan bu haberin bir hava oluşturulmak için abartıldığını
görünce niye durumu sorgulama ihtiyacı hissetmedi?
Bu abartılı ve yalan haberlerle Türkiye Suriye meselesinde
"bir adım" atmaya zorlanıyor.
Peki bu hesabı kim bozacak?
Katar'ın, Sudi Arabistan'ın, onlarin yaninda El Cezire'nin, CNN'in
yapmaya çalıştıkları ne? Bizim yapmaya çalıştığımız ne? Bu ayrımı
nasıl ortaya koyacağız? Bugün Suriye meselesinde bu kirli yapılarla
aynı çizgide görünen Ahmet Davutoğlu ve genelde Turk medyası,
özelde de muhafazakar medya niçin kendilerini gözden geçirme
ihtiyacı hissetmiyorlar?
Tüm bu hengâmede bana göre gözden kaçan bir durum da var. El
Cezire'nin 'şaibeli' olduğu iddiası yeni değil. Bu
kanal Arap dünyasında ABD için CNN'den daha işlevsel.
Şimdi aynı kanalın Türkiye ayağı kurulmaya çalışılıyor. Yaklaşık 2
yıldır El Cezire Türk'ün yayın hazırlığı sürüyor. Yani vazgeçmiş
degiller.
Ben bir kanal kurulumunun 2 yıl sürdüğünü hiç görmedim. Karar
verildiğinde 3 ayda yayına çıkabilecekken aylardır burada istihdam
edilen yüzlerce elemana her ay maaş ödeyip yayına
başlamamaları midemi bulandırıyor.
Niçin her ay milyonlarca dolar harcama yapıp bir adım yol
almıyorlar? Neyi bekliyorlar? Ne tür bir hesap var?
Burada sizi de rahatsız eden bir durum yok mu gerçekten? Yoksa ben
mi çok şüpheciyim?
Buna ''beceriksizlik'' deyip geçebilir miyiz?
`Arap Baharı` dene bu oyuna destek verenlerde bir
samimiyet olsaydı, Libya'da gelinen durum bu arkadaşları rahatsız
ederdi. Libya'da Kaddafi'den sonra hersey günlük gülistanlık
olmadı. Her gün onlarca insan birbirini öldürüyor.
Libya'nın 3'e bölünmesi hazırlığı yapılıyor. Siz Turkiye'de Arap
Baharı'ndan heyecana kapılanlarda bu durumdan dolayı bir üzüntü
görüyor musunuz? Suriye'de vicdan üzerinden savaş çağrısı yapanlar
Libya'daki ölümlere neden sessiz?
Mesela NATO saldırıları sırasinda "Masum halk ölüyor, o
yuzden NATO gerekli" diyerek sahnede yerini alan Ahmet
Davutoglu'ndan, son dönemde Libya'da ölen masumlarla ilgili tek bir
cümle duydunuz mu?
Libya'nın 3'e bölünmesi Ahmet Davutoğlu'nu nasıl
etkiliyor?
Sadece Ahmet Davutoğlu mu? Her gün mutlaka İran ve Suriye
meselesinde tam da El Cezire gibi abartılı bir haber bulup
manşetine taşıyan Zaman grubu? Libya'nın son durumu hakkinda ne
düşünüyorlar?
Bu gruba mensup gazetecileri hükümetin Suriye'ye bir an önce
müdahale etmesi konusunda bu kadar heveskar ve heyecanlı kılan
ne?
Bu arkadaşlar belki farkında değiller ama heveslerini çok belli
ediyorlar.
Belli ettikleri bu heves ve heyecan "İran ve Suriye
meselesi Gülen cemaatine ihale edildi" dedikodularına da
haklılık veriyor.
Ortalıkta dolaşan bu iddialar dedikodudan ibaret olsa bile
Türkiye'de dindar kesimi yıllarca silahtan uzak tutmayı
başarmış bir yapının Suriye'de silahlı bir harekete bu kadar açık
destek vermesini anlamıyorum.
Eskiden Türk medyasında bu tür kirli işlere bulaşan üç beş gazeteci
olurdu. Onların da kime ve neye çalıştıkları bilindiğinden, halk
nezdinde etkileri olmazdı. Bu sefer durum tersi.
Bu kirli ortaklığın dışında kalan üç beş kişi var. Bunlar da
gidip Suriye'yi gezip görenler.
Ne yalan söyleyeyim, Suriye'de olanları yakından görenler,
'görev icabı vicdanı kanayanlardan' daha
samimi geliyor bana.
Tuhaf bir ilişki ağı olduğu açık.
www.twitter.com/acikcenk.