Ulemaya sorularıma geçmeden önde THY’nin içki servisi düzenlemesi ve TRT’nin kadın omuzu sansürlemesi ile başlayan tartışmalarla alakalı birkaç cümle edeyim.
THY’nin bazı hatlarda artık içki vermeyeceğini açıklaması ile AK Parti iktidarının ilk günlerinde beni çok rahatsız eden bir hadiseyi hatırladım.
Olay şu: Başbakan Erdoğan daha AK Parti genel başkanıyken - Abdullah Gül’ün başbakan olduğu dönemde- AB ülkelerine seyahat ediyordu.
Bir Ramazan günün de Berlusconi ile görüşmek üzere yolu İtalya’ya düşmüştü. O gün gazeteciler seyahatin asıl amacından ziyade AK Parti’nin hassasiyetlerini ölçen haberlerine yer vermişti: Berlusconi ile yenilecek yemeğin Ramazan dolayısıyla akşam saatine alınıp alınmayacağı gündeme geldi. Erdoğan ise “buna gerek yok, bir mahsuru yok” dediği yazılıp çiziliyordu.
Büyük bir gazeteci ordusu ve Başbakan Erdoğan, THY’nin o seyahat için tahsis ettiği özel bir uçakla İtalya’ya doğru yol alıyorlardı. THY’nin o seyahate özel uçağı olmasına rağmen herkesin istediği içkiyi içebildiği bir ortamın oluşması bazı gazetecileri şaşkına çevirmişti. Birçoğu "Tayyip Erdoğan hakikaten bu kadar hoşgörülü mü?" Sorusunu sormuş, köşe yazarları günlerce bunu tartışmışlardı.
O zamanın şahin tutumlu, günümüzde ise korkuyla sığırcığa dönüşen gazetecilerinden biri Tayyip Erdoğan’a soruyor: Efendim uçaklarda içki servisi hep böyle devam edecek mi? İleride güçlendiğinizde bu servisleri kaldırmayı düşünüyor musunuz?
Başbakan Erdoğan: “Referanslarının din olmadığını, dindarların partisi olmadıklarını, özgürlükçü, başkalarının yaşam tarzına, tercihlerine ne kadar saygılı olduklarını anlatıyor ve “burada sizi temin ederim ki asla öyle bir şey olmayacak” mealindeki güvenceyi gazetecilere dolayısıyla tüm topluma vermekte bir beis görmüyordu.
Bunu niçin anlattım. Bu tür hesaplı tutumlar beni her zaman rahatsız etmiştir. Asıl niyetini erteleyen, sinsilikle; korktuğu dönemde başka türlü, gücü eline geçirdiği dönemde başka türlü davranarak bir makam, bir paye elde edilmesi beni her zaman itmiştir.
Hiçbir dinin, hiçbir ideolojinin hiçbir ahlaki anlayışın buna cevaz verdiğini düşünmüyorum.
Başbakan Erdoğan o gün o insanlara bir söz verdi.
Bugün ise tek başına iktidar. Hem de güçlü bir iktidar. İtiraz edecek, sesini yükseltecek, gözün üstünde kaşın var diyebilecek ne bir kurum ne de bir kişi kaldı.
İşte bu tablonun verdiği rahatlıkla şimdi THY’de içki servisini, hosteslerin etek boyunu, TRT’de ise kadın omuzlarını sansürleme gibi işlerle uğraşıyorlar.
Gündemi bunlarla dolduruyorlar. Tüm milletin şahitliğinde söyledikleri sözlerinden dönüyorlar.
Tartışmanın bir tarafını tutacak değilim. Derdim içkinin yasaklanması ya da serbest bırakılması üzerinden bir tutum belirlemek de değil.
Her alanda sefaletin sarıp sarmaladığı bir ülkede THY içki servisi yapsa ne olur yapmasa ne olur düşüncesindeyim.
Hele bu yapılanla verilen din ve dindarlık algısı ile zerre kadar alakalı değilim.
Bu meselenin beni rahatsız eden birkaç yönü var.
Birincisi: Bu icraatlara dini bir bilinçle yapılıyor havası verilmesi. Kendi kişisel yetersizliklerini, zevksizliklerini, zeka düzeylerini, ahlak anlayışlarını ve tabi ki tutarsızlıklarını dini tercih diye ortalığa sürmeleridir.
İkincisi ise: İktidarın bu halkı kısır, kendi başına karar veremeyecek; neyin doğru neyin yanlış olduğunu seçemeyecek kadar akıldan ve iradeden uzak bir toplum olarak algılamasıdır.
Her adımında “siz düşünemiyorsunuz, sizin aklınız yok, siz ancak yasaklarla, kurallarla bir düzene sokulacak topluluksunuz” mesajı veriyor. Topluma “Siz Allah’ı, kitabı, dini bilmiyorsunuz. Dünyada size hizmet ediyoruz yasaklarımızla da sizi cennete yönlendiriyoruz” diyor.
THY’de içki kısıtlama numarası çeken Hamdi Topçu’nun bu ülkede yaşayan herkesten daha ahlaklı, daha zeki, daha iradeli, daha dindar, daha yüksek kültürlü, daha şahsiyet sahibi biri olduğuna ve bizim için ‘en iyi’sini seçebileceğine bizi inandırmak istiyorlar.
Buna inanacak olan, aklını idaresini iktidarın tekeline verecek olanlara bir sözüm yok.
Şimdi geleyim ulemaya soracağım sorulara.
1 Ey hocalarım, söz verip sözünden dönmek mi, muhatabını yanıltmak mı daha büyük günah yoksa içki talep edildiğinde içki servisi yapmak mı?
2 Adam kayırmak, ihaleye fesat katmak, başkasının hakkını hukukunu görmezden gelmek, mi daha öncelikli sorun yoksa uçaklarda yolcuların içki içmesi mi?
3 Bir TV kanalında yalan, seviyesizlik, kültürel felaket, haberlerinde yalakalığa varan tarafgirlik, bütün programlarına sinen sığlık ortadayken o TV kanallarında kadın dekoltesiyle uğraşmanın, omuzları sansürlemenin hükmü nedir?
4 TV kanallarının şahsiyet yoksunu, ahlaki ve sorumluluktan nasibini almamış erkekleri ekrana çıkarması mı daha büyük günah yoksa dekolteli kadınlara ekranda yer vermesi mi?
5 Toplumda bir kişilik ve kimlik kalmamışken, yaşadığımız
şehirler birer gecekonduya dönüştürülmüşken; rüküşlük bir tarz
halini almışken uçaktaki içkiyi, ekrandaki dekolteyi manşetlere
taşımak iş midir?
6 Allah'ın insanlara neyin iyi neyin kötü olduğunu söyledikten
sonra iyiyi ya da kötüyü seçme iradesi vermişken bu iradeye bazı
kurumların ambargo koymasının dini bir temeli var mıdır?
Şimdi ben bunları yazdım diye bu eleştirdiğim düzeydeki kimseler hemen müfteri refleksiyle bayağı bir şekilde benim içkiyi, alkolü, alkolizmi savunduğum, birilerine şirin görünmeye çalıştığım gibisinden saçma sapan şeyler söyleyecekler.
Halbuki ben dürüstlüğün, ahlakın, mertliğin, delikanlılığın, yüksek kültürün, toplumsal bütünlüğün öncelikli temel olduğunu ve yasaklarla bir yerlere varılamayacağını anlatmaya çalışıyorum.
Anlayan var mı peki? Elbette, siz varsınız. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın