Bu neyin kafasıydı?

Bu neyin kafasıydı?

İnternet medyasında "Ahmet Altan'a soruşturma şoku" başlıklarını
görünce.

Ben de sandım ki.

Türk ordusuna kurulan "kumpas"ın sayfaları tek tek açılıyor.

Sandım ki, Altan'a açılan soruşturma, o sürecin önemli aktörü
olmasındandır.

Altan'gillerle ilgili her haberi es geçen ben, tıkladım soruşturma
başlığının üstüne.

Yanılmışım. Türkiye'ye kurulan "kumpas"tan değil, "Cumhurbaşkanına hakaretten" soruşturulacakmış.

Yaşadığım hayal kırıklığının derinliğini sormayın, içimde fil geziyor gibi
şangır şungur.

Bu adam değil miydi, pat diye çıkmaya başlayan Taraf'ın başına, ellerine yapışmış romanları yazmayı çat diye bırakıp da gelen?

Altan'a milyarlarca liralık yayınevi sözleşmelerini bir kenara ittirip, gazete yönetme hevesine iten neyin kafasıydı?

Ergenekon, Balyoz ve bilâhare dosyalarının, abuk sabuk, sapır saçma belgelerin yan yana getirilip yayınlanması onun döneminde olmadı mı?

Sayfa sayfa attığı çamurlara karşı, kimseye kendisini savunma şansı tanımayan bu Altan değil miydi?

Süreç beklendiği gibi gitmeyince, (kimbilir belki de beklenen olmuştur), gemiden ilk atlayan da o değil miydi?

Şimdi kimsenin hatırını bile sormadığı Mehmet Baransu, Altan'gillerin bu üyesine güvenip esip gürlememiş miydi?
Ülkemize kurulan bir kumpas eğer varsa, Ahmet Altan'ın rolü soruşturulmadan ortaya çıkarılabilir mi?

Medyanın bu karanlık yakın tarihi Ahmet Altan-Taraf ilişkisi açıklığa kavuşmadan aydınlatılabilir mi?

Hatırladığım kadarıyla, bir kez ifadeye çağrılarak işin içinden çıkıverdi.

Belki de kendisine "kumpas" konusunda da soruşturma açılmıştır da gündelik koşuşturma içinde ben atlamışımdır.

Türk ordusuna karşı oynanan oyunlarda medyanın rolü, en çok da Ahmet Altan'ın rolü soruşturulmadan o dönem aydınlanabilir mi?

Karanlık medya tarihinin bu kısmı da, bu adamın üzerinden teflon gibi akıp gidecek mi?

Tamam, cumhurbaşkanına hakaret etmişse soruşturulsun.

Ama. Kimse de bu adamı cumhurbaşkanının dava ettiği gazeteciler havuzuna atmasın. O havuzdan payelenmesine izin verilmesin.

ADAY LİSTELERİ

Erdoğan ve Davutoğlu'nun yaptığı listeye bakınca. 17 Ağustos'da yazdığım "Erdoğan 'sonradan olmalar'ı gönderip, 'önceden gelmeler'i yeniden etrafına topluyormuş" cümlesinde haklı çıktığımı görüyorum.

Ve diyorum ki bu liste 1 Kasım'da, 7 Haziran'dan fazla oy alır.

Kılıçdaroğlu'nun listesine bakınca. Diyorum ki, bu liste 1 Kasım'da, 7 Haziran'dan fazla oy alır.

HDP'nin listesine bakınca. Diyorum ki, bu liste 1 Kasım'da, 7 Haziran'dan fazla oy alır.

MHP için bir şey demekte zorlanıyorum.

Ve fakat. Onca yıl okudum, tanık oldum. Sandık sonuçları tek başına aday listeleriyle belirlenmiyor. Bir de duruş gerekiyor.


SİYASET UZUN SOLUKLU BİR İŞ...

Sayın Bahçeli. Meral Akşener'i, milletvekili listesine almadınız.

Böyle yaparak kazançta mısınız, kayıpta mısınız?

Geçen dönem TBMM'de partinizi en iyi şekilde temsil eden Meral Akşener değil miydi?

7 Haziran'dan sonra TBMM başkan vekili yapmayışınıza en küçük bir sitemde bulundu mu?

Seçim hükümetinde bakanlık teklifi geldiğinde, Davutoğlu'ndan önce size kabul etmeyeceği haberini gönderen Meral Akşener değil miydi?

Madem medyatikliğini sorun ettiniz, lider olarak kendisine "Televizyonlara çıkınız" diyen siz değil miydiniz?

Sizin onayınız olmadan bir iş yaptı mı?

Size ve ideolojinize sadakatte kusur etti mi?

Ne oldu, size ne dediler de böylesi duygusal (!) bir karar aldınız?

Ne oldu da, MHP fotoğrafında gülmeyen yüzünüzün gülen tarafını kestiniz?

Sorularımı dikkate alır mısınız bilmiyorum, ama aklımı dikkate aldığınızı bildiğimden soruyorum.

Neyse. Bu yazıyı Meral Akşener'in sık söylediği bir sözle bitireyim:

"Siyaset uzun soluklu bir iş..."

SADECE ADI DEMİR

Oldum olası bu Demir Demirkan denen adamı sevmedim.

Ne iş yapar, neden ünlüdür hiç bilemedim.

Şarkı söylemesi, "kapat şu gürültüyü" hissinden başka his vermedi bana.

Ünlü bir kadının sevgilisi olarak var oldu. Ünlü kadını çocukluk aşkı için bıraktı. Olabilir. Herkesin başına gelebilir.
Sadece. İçine itildiği yalnızlıktan, kendisine alınan tavırdan "ayrılmasaydım ölecektim" türü yapış yapış, vıcık vıcık arabesk bir sırnaşmayla kurtulacağını sanmasına gıcık oldum.

Adın gibi ol, çek git kardeşim. Böyle saçma sapan açıklamalarla Sertap Erener gibi antipatik bir kadını bile sevimlileştirme gözümüzde.


AKLIMDA KALAN

İki güzel söz: Birini TED Üniversitesi'nden öğrencim Seçil söyledi. Ders arasında ayaküstü sohbet ederken ağzından çıktı: "Yukarı çıkarken bastığın dalları kırarsan, aşağı düşerken tutunacak dal bulamazsın."

İkincisini ise Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş'ten öğrendim.


Sohbetimiz sırasında "Aliyev İzzet Begoviç'in bir sözü var" dedi ve ekledi: "Her şey bittiğinde düşmanların çığlığını değil, dostların sessizliğini hatırlarız."

İşte budur!