Bu kafalarla barış mı olur yaa?..

Bu kafalarla barış mı olur yaa?..

Varsayımlar üzerinden siyaset olmaz tabii ki…

Hele fantastik varsayımlar üzerinden siyaset hiç olmaz…

Ama…

Bir an için…

İçinde bulunduğumuz ya da içine sürüklendiğimiz durumu daha net anlatabilmek amacıyla ve izninizle fantastik bir varsayımda bulunacağım…



Meselâ…

Olmaz ama…

Bizim Ak Parti ile kafatasçı Yunan Partisi Altın Şafak arasında bir tercih yapmak zorunda kalsa tereddütsüz Altın Şafak'ı seçecek milyonlarca “Atatürkçü” olduklarını söyleyen vatandaşla karşılaşabilirsiniz bizim sokaklarımızda…

İşte bu insanlar facebook’larda, twitter’larda Başbakan’a ve Diyarbakır buluşmasına öfke saçıyorlar günlerdir...

 

Ey güzel insanlar!..

Sanmayın ki bunun için o milyonları gerçekten suçlayacağım…

Asla suçlamam…

Suçlayamam…

Zira…

Ak Parti’nin 2002 yılı sonunda Hızır gibi gelip çıkmazdan kurtardığı toplumu son 4-5 sene içinde bizzat gere gere bu sefer de başka bir çıkmaza sürüklediğini akıl tutulması yaşamayan, vicdan ve izan sahibi herkes gibi ben de görüyorum…

 

Efendim…

İtirazlarınızı duyar gibiyim…

Haklısınız da…

Altın Şafak elbette abartılı bir örnek...



Ama…

Cahillik, yobazlık ve siyasi öcü hikâyeleri sadece basmakalıp muhafazakârlara özgü kavramlar değil ki…

Atatürkçüler içinde de kendi siyasi öcülerine bakarak kuduran cahil ve yobazların sayısı en az karşı mahalledekiler kadar çok…

Ve…

Pek çoğuna da “Ak Parti’den mi daha çok nefret ediyorsun, Altın Şafak’tan mı?” diye sorulsa tereddütsüz “Ak Parti’den” diyecek kıvama gelmiş durumdalar...

Tabii ki demokrasi, (Eğer sağlıklı işletilirse) her zaman dengeyi sağlar.

Elbette seçim sandığı bazen suskunların çığlığı olurken azgınları da teskin edebilen mucize bir ilaçtır…

 

Ama ey güzel insanlar!..

Bu yarı şaka – yarı ciddi senaryonun ardında, başta Ak Parti kurmayları ve kendine “Kemalist” diyen kesim olmak üzere herkesin iyi düşünmesi gereken çok ağır bir ders var...

Bu, günümüz dünyasında artık basit bir garabet değil…

Ak Parti’nin şahin kesiminin bizzat hizmet edip körüklediği ve Kemalistlerin de aynı hırs ve iştahla düşman neferi haline geldiği sefil bir “Medeniyetler Çatışması”dır…

Ve en acısı da…

Bu çatışma her şeyden çok Ak Parti’nin muhafaza etme iddiasında olduğu İslâmiyet’e…

 

Ve…

Kemalistlerin muhafaza etme iddiasında olduğu millî değerlere zarar veriyor…

Ne yazıktır ki…

Bu acı gerçeği ne iktidar partisi ve medyası kabul ediyor…

Ne de muhalefet partileri ve destekçisi medya…

Ama onlara sorarsanız iki taraf da barış için can atıyor…

Bu nasıl barış anlayışıysa?..

Kendi aralarında barışamıyorlar…

Ama…

Sınır dışındaki yandaşlarıyla/yoldaşlarıyla barışmak; yasadışı, katil, ipe sapa gelmez kendi mahalleleriyle sarmaş dolaş olmak için; karşı mahalleden milyonlarca insanın ölmesini/öldürülmesini bile isteyebilirler…

Yere batsın barışları…