Ayşe Arman'a mektubumdur...
Sevgili Ayşe’ciğim…
Tabii ki ben de seviyorum genç kuşağı…
Kimilerini dinleyemesem…
Birçoğuna yüz olarak aşina olsam da isimlerini hatırlayamadığım o gençlerin emeklerine benim de saygım var…
Kâğıda basılı gazetelerde veya internet sitelerinde hep onlarla yapılmış söyleşileri görmek de sıkmıyor beni…
Hatta…
Yaptığı müziklerin ilkleriyle benim kuşağım sayılabilecek Orhan Gencebay’a bu kadar çok yer verilmesini ve sürekli onunla ilgili bilgilerle yüklenmemizi de olağan karşılıyorum…
Ama be Ayşe’ciğim…
Benim kuşağım için müzik sadece “Orhan Gencebay” demek değil ki…
Hatta benim gibiler için “hiç” değil…
Benim kuşağım için müzik merhumlar:
Ayla Dikmen’dir…
Ayten Alpman’dır…
Ertan Anapa’dır…
Berkant’tır…
Cem Karaca’dır…
Barış Manço’dur…
Tanju Okan’dır…
Dario Moreno’yu Fenerbahçe Orduevi’nin hemen altındaki Goldfinger’da kaçak dinlediğim ve doyamadığım geceler halen gözlerimin önünde…
Ve…
Öldüğü haberini aldığımda çok sevdiğim bir yakınımı kaybetmiş gibi sarsılarak ağlayışlarım…
İlle de, halen Fransa’da yaşadığını bildiğim ama o muhteşem sesini kaybettiğini öğrenince kendi sesimi kaybetmiş gibi kahrolduğum Juanito ve “Param yok diye mi gittin ellere?” deyişi…
Ya da “yanma arkadaş?” diye aldatılmışları sakinleştirişi…
Veya “Arkadaşımın aşkısın” diye arkadaşına ihanet etmekten korkan inceliği…
Ve Ayşe’ciğim…
Türkiye’de yaşayan efsanelerdir benim kuşağım için müzik…
Meselâ Nesrin Sipahi Hanımefendi’dir…
Yok mudur o Endülüs’te Raks?..
Gider geliriz Endülüs akşamlarına…
Zil sesleri ve rengârenk şalların zarif dalgalanmaları arasında…
Gönül Akkor’dur benim kuşağım için müzik…
Biraz Kül Biraz Duman’dır yani…
“Bir gün dönse bana, yıkılmış pişmansa” diyen Gönül Yazar’dır…
Kemancı’yı dillerimize pelesenk eden Behiye Aksoy’dur…
Neşe Karaböcek’tir, “Artık sevmeyeceğim, bütün kabahat benim” diyerek…
Ömür Göksel’dir, “Sevmek istesem de sevemem artık” diyen ama yarım asırdır Hülya’yı sevmekten vazgeçmeyen…
Beyaz Güvercin, Neredesin ve Ayrılanlar için gibi muhteşem eserlerin bestecisi Timur Selçuk’tur…
“Sana rüya diyemem, senden uyanamam ki” diyerek yumuşacık sesiyle sevgilisini arayan Selçuk Ural’dır…
Ayşe’ciğim…
Adlarını saydığım ya da hemen aklıma gelmeyen daha nice değerli sanatçımız henüz bizlerle beraberlerken ne olur sanki bizi bilgilendirsen…
Ne yapıyorlar?...
Ne düşünüyorlar?..
Müziğimizin gelişimi ya da değişimiyle ilgili söyleyecekleri hiç mi bir şey yok?..
Sadece müzik mi Ayşe’ciğim?..
Ya sinemamız?..
Elbette sadece bizim için değil dünyanın bütün erkekleri için güzellikleriyle delikanlı kalplerimizi çalanlar…
Allah uzun ömürler versin:
Muhterem Nur…
Fatma Girik…
Zeki Müren’in adına “Gece kirpikli kadın” şiirini yazıp bestelediği Türkan Şoray…
Filiz Akın…
Hülya Koçyiğit…
Rahmetli Belgin Doruk…
Kaç kişiydiler be Ayşeci’ciğim?..
Kaş kişiydiler ki?..
Gel istersen birlikte aktörlerimizi de sayalım…
Öncelikle Ayhan Işık merhum…
Ve diğer merhumlar:
Sadri Alışık...
Orhan Günşiray…
Ekrem Bora…
Ve…
Karakterleriyle, en kızdığımız sahnelerde bile oyunculuklarına hayranlık duyduğumuz Ulvi Uraz, Cahit Irgat, Ahmet Tarık Tekçe, Öztürk Serengil, Vahi Öz, Hulusi Kentmen, Hayati Hamzaoğlu…
Dünyanın en çirkin ama en güzel iki adamı Erol Taş, Danyal Topatan…
Türk Jerry Lewis’i Cevat Kurtuluş…
Komedi filmlerinin olmazsa olmazı Sami Hazinses…
Ve…
Allah’ın rahmeti üzerlerine olsun daha niceleri…
Ve…
Allah uzun ömür versin, ellerinden öpülesi yaşayan efsaneler…
Nerede, ne yapıyor sinemamızın Altın Çocuğu, canım karıcığımın yakın akrabası Göksel Arsoy?..
İzzet Günay ne alemde?..
Eşref Kolçak ağabeyimiz…
Keskin sirke Fikret Hakan nerelerde?..
Keşke onlarla da konuşuversen de günlerini nasıl geçirdiklerini öğrensek…
Geçmişle bugünü kıyaslıyorlarsa eğer neler gördüklerini anlatsalar sana…
Sen de benim kuşağımla paylaşsan…
Ayşe’ciğim…
Hep gençler hep gençler…
Ya da…
Benim kuşağımın arabeskleri…
Tamam ama ya o günlerin diğer popülerleri?..
Tamam…
Bizlerin de gençlerden öğreneceğimiz çok şey var…
Kabul…
Ama…
Hayat sadece teknoloji değil ki…
Belki birçoğumuz elektronik cihazları onların yardımları olmadan açamıyoruz bile…
İyi ama Ayşe’ciğim…
Onların da geleceğe giden yollarını açabilmek için,bizlerin bizzat yaşayarak sahibi olduğumuz deneyimlerimize hiç mi ihtiyaçları yok?..
Bizlerin kendi kuşağımızla ilgili bilgilere sahip olma hakkımız lüks mü?..
Bizler de çocukluğumuzun masal kahramanlarıyla senin köşende buluşmayı isteyince ayıp etmiş mi oluruz yani?..
“Sana git de artık aramızda olmayanları cennette bul ve bizi bilgilendir” dediğim yok…
Ama Ayşe’ciğim…
Yaşayan efsanelerimizle görüşüp söyleşme imkânın çok…
Haydi Ayşecik…
Lütfen…
Gel biraz da benim gibi yaşı ilerlemiş gençleri sevindir…
Gözlerinden öperim…
Adnan…