Medyanın bir kesimindeki görevden almaları görmezden gelmek olmaz.
Üç adam. Biri Mustafa Karaalioğlu. Biri Yusuf Ziya Cömert. Biri Mehmet Ocaktan. Görevlerinden alındılar.
Neden? Bilmiyorum. Pek çok insan da bilmiyor, fikir yürütüyor. En akıllı geçinenimiz bile "çok ilginç" deyip geçiyor.
Haklarında değil cümle kurmak, aklımdan sözcük bile geçirmek istemediğim bu kişiler için sadece iki noktaya değinip geçeceğim.
Birincisi yaptıkları açıklamada geçen cümle. Başlarına gelenin ardından "medya tarihinde bir benzerine rastlanmayan, ağır, mesnetsiz ve tamamen itibarsızlaştırmaya yönelik bir saldırının hedefi oldukları."
Oysa. Medyanın yakın tarihi, bizzat bu insanların yönetiminde, benzerine rastlanmayacak kadar çok itibarsızlaştırma saldırısına tanıklık etmemiş midir?
İkincisi, köşe komşum Levent Gültekin'in belirttiği "Bu kadar da olmaz ki" diyenlerin gönderildiği gerekçesine de katılmam mümkün değil. Bu üç adamın böyle bir tavrını ben hatırlamıyorum. Hatırlayan?
Bütün kalbimle dileğim Ethem Sancak'ın haklı olmasıdır. Yani. Üçünün birden habercilik yaklaşımlarının ticari bir kurumun gereklerine uygun olmadığı için gönderilmiş olması.
"SAHTE"NİN YÜKSELİŞİ
Bir dizide Kanuni Sultan Sülayman'ı taklit eden aktör, sultan kostümlü kendisine benzeyen balmumu heykeliyle selfie çektirmiş.
Heykel için kullanılan ifade "gerçeğinden daha gerçek" olduğu.
Böylece.
Kanuni'yi taklit eden (oynayan) aktörün heykeli, Kanuni heykeli muamelesi görmüş.
Yani.
Gerçek kişinin taklidinin de taklidi, gerçeğinden daha gerçek olarak sunuluyor!
Cümle biraz karışık mı oldu? Yeniden okuyun o zaman.
ERKEĞE TUTKUNUN "ÖZ"Ü
Yüksek lisans dersinde. Paul Bloom'un "Hazzın Bilimi: Sevdiğimiz Şeyleri Neden Severiz" kitabını tartışıyoruz.
Kitabın önermelerinin özeti şu: Bir nesneden aldığımız haz, o nesnenin "öz"üyle ilgilidir.
Konu karmaşık. Girmeyeceğim.
Diyor ki Bloom "Kadınların tercihleri zenginlik ve statünün (ikisi de güçle ilgili) etkisi altındadır!"
Kitapta bu konuda örnek yok ama ben vereyim: Fransa Cumhurbaşkanı Hollande'a aşık olan ve onun tarafından kenara itilen güzel kadınlar, bu çirkin adamda ne bulmuş olabilirler?
Karakter mi? Kadınların hepsi birden mi? Güldürmeyin.
Ya da.
Yakışıklı erkek sıralamasında kendisine yer bulamayacağı kesin olan Sarkozy gibi biri neden hep güzel kadınlarla anılmıştır?
Siyasetten uzaklaşalım. Yine Fransa'da. Yıllar önce. "Kaldırım serçesi" Edith Piaf'ın birlikte olduğu sayısız erkekler arasında tek tutkusu olan Marcel'in çirkin ama güçlü bir boksör oluşuna ne demeli?
Yalnızca Fransız kadınlar değil elbette. Genellikle kadınlar, iktidar sahibi erkeklerin çekim alanına girerler. Güç/iktidar kadar etkili başka afrodizyak yoktur onlar için.
Etrafında pervane olmuş kadınlar gören erkekler, ilginin kendilerinin çok matah olmalarıyla ilişkisini kurmasınlar. Keramet kendilerinde değil, oturdukları koltuklardadır. Ne acıklı.
ERGİN ATAMAN DA KİM!!!
Programı açtığımda adam "Ben Ergin Ataman'ım" diyordu. Neden kendi adını tekrarlıyordu ki? Durdum, dinledim.
Galatasaray Kulübünün konuşma yasağı koyduğu basketbol teknik direktörü. Yasağı koyup bir yana, kulüp borçlarından söz ediyordu!
Basket takımının 14 milyon bütçesi, 4 milyon geliri varmış. 10 milyon açık nasıl kapanacakmış falan. Sanırsınız adam kulübün mali sorumlu yöneticisi!
Teknik adamların kulüp sözcülüğüne soyunması şık da değil, profesyonelliğe de uymaz.
Programda Ataman, iletişim problemlerinden söz ediyordu!
İzlediklerimden çıkardıklarım;
Bir, Ergin Ataman'ın iletişim problemi, çok konuşma problemidir.
İki, Galatasaray sadece parasız değil, aynı zamanda sahipsizdir.
AKLIMDA KALAN
Yazarın ödülü: Internette gezinirken rastladım. Hoşuma gitti bu söz: "Yazarın ödülü özgürlüktür, kâr değil." Bildiğin gibi yazmak. Kim ne der, neye kızar düşünmeden yazmak. Hemen arkasından. Fatih Terim'i eleştirdiğim yazının hurriyet.com.tr'deki yorumlarından birini gördüm. Okur, Terim'i eleştirdiğim için patronun kesin beni kovacağını söylüyor. Demek ki Terim onun dokunulmazlar listesinde. Bu ülkede dokunulmazlar algısına dair liste ne kadar uzun. Terim bile dahil edilmiş :)