Başörtüsü meselesinin rantını yiyenler

Başörtüsü meselesinin rantını yiyenler

Biliyorsunuz, başörtülülerin meclise girip girmemesi tartışılıyor. Bir tarafta dindar muhafazakar erkekler, diğer tarafta ise başörtülü gazeteciler, başı açık hanımlar ve farklı dünya görüşüne sahip erkek yazarlar var.

Doğrusu bu meseleye girmeyi düşünmüyordum. Ali Bulaç'ın tartışmayı kızıştıran yazısındaki  “..başörtüsü mağdurları olarak öne çıkan 'bazı bayanlar', bunu bir ticaret ve statü aracı haline getirdiler..” cümlesini okuyunca  'Eh, Ali Bulaç pekte haksız sayılmaz' deyip meseleden uzak durmaya niyetlendim.

Ama ben kendimi uzak tutmaya çalıştıkça tuhaf bir şekilde medyada her gün bir köşede başörtüsü toto başlatıldı. Her gün yeni bir isim bu meselede hangi tarafta olduğunu açıklayarak tartışmada yerini aldı.

Garip olan, bu tartışmada başörtülülere en açık desteğin bu meseleyle uzaktan yakından alakası olmayan isimlerden gelmesi.

Bu sorunun derin acısını yaşayan Yeni Şafak yayın yönetmeni Yusuf Ziya Cömert sakin duruyor da, meselenin yıllardır muarızlığını yapan Ertuğrul Özkök rahat durmuyor.

Oray Eğin başörtüsü meselesinde Ali Bulaç'a nal toplatıyor. Sizce de tuhaf bir durum yok mu ortada?

Bana kalırsa medyatik başörtülü arkadaşlar meseleyi yanlış yerden ele alıyorlar. Ve bu tutumları da başörtüsüne zarar veriyor.

Türkiye'de başörtüsü 'özgürlük' çerçevesinde ele alınacak bir olgu değildir. Kimse başörtüsüne müsamaha, hoşgörü talep etmeye veyahut dilenmeye kalkmasın. Diğer taraftan kimse de başörtüsüne 'özgürlük' vermeye kendini yetkili görmesin. Başörtüsünün yandaşa ihtiyacı yoktur.

Çünkü başörtüsü bu topraklara kimlik veren yegane unsurdur. Çünkü başörtüsü buranın vatan toprağı olmasına vesile olan bir değerdir. Çünkü başörtüsü Kurtuluş Savaşı'nın başlangıç gerekçesidir.

Bu ülkede başörtüsüne hak verilmez. Başörtüsü hak dağıtır. Hoşgörü gösterilmez, başörtüsü hoşgörü gösterir. Başka kimliklere de, başka değerlere de yaşama hakkı veren, bu konularda söz sahibi olan başörtüsüdür.

Oray Eğin bir gün önce bir yazı yazıyor: 'Eşcinseller de meclise girmeli.” Ertesi gün başka bir yazı yazıyor. “Başörtülüler de mecliste olmalı” diye. Bu mudur? Olaya böyle mi yaklaşacağız? Başörtüsüne eşcinsel hakkı benzeri bir muamele çekilecek? Ve biz de bu tutum karşısında Hilal Kaplan'ın yanında mı yer alacağız?

Meseleyi liberallerin belirlediği çerçevede mi konuşacağız? Bu şekilde meclise girseniz ne olur, girmeseniz ne olur?

Her gün bir başı açık hanımefendi veyahut liberal beyefendi bu meselede başörtülülerden yana olduğunu açıklıyor.

Peki nedir bu taraf olma yarışının altında yatan?

Gidin sorun bakalım Yeni Şafak'ın patronuna veyahut bu mahallede yöneticilik yapmış insanlara: “Bu tip yazar-çizer takımı başörtüsüne iki destek yazısı çaktı diye ne tür taleplerle geliyorlar size?” diye .”Biz aslında size hoşgörülüyüz, sizin de yaşam hakkınız var” diyenler bakın görün bakalım bu meselenin rantını nasıl yiyorlar...  Yıllardır iki destek yazısı çaktı diye, efendiliğimizden, gelen ne tür taleplere 'hayır' diyemedik, hangi köşelerimizi hangi programlarımızı bu arkadaşlara tahsis ettik. Bir sorun da görün olayların iç yüzünü.

Birkaç gündür Alarko Holdingin patronu İshak Alaton'un gazetelerde demeçleri yayınlanıyor, görüyor musunuz? Maşallah beyefendi öyle şeyler söylüyor ki zannediyorsunuz ki beyefendi 'hidayete' erdi.

Gidin bakın bakalım koskoca Alarko Holding'de tek bir başörtülü çalışan var mı? Başörtüsünü bu kadar çok seviyorsanız, niçin sizin hayatınızın da bir parçası olmuyor?

İshak Alaton’a ne oldu ki bir taraftan Abdullah Öcalan’a ev hapsi isterken diğer taraftan da başörtüsüne özgürlük istiyor. Bu tuhaflık da mı dikkatinizi çekmiyor.

Medyada ekmeğini başörtüsünden çıkaran zevat eğer bir hak dilenecekse, kendileri için dilensinler. Başörtüsü adına bu tip bayağı tutumlar içerisine girmesinler. Kendi pespayeliklerini bir camiaya mal etmesinler.

Şimdi bu bilinçten yoksun, ortalıkta dolaşıp başörtüsü üzerinden kendilerine itibar devşirmeye çalışan arkadaşlar meclise girdiklerinde biz “Ohh, çok şükür başörtüsü sonunda meclise girdi” mi diyeceğiz?
Güldürmeyin insanı Allah aşkına! Siz daha taktığınız başörtüsünün ne olduğunu bilmiyorsunuz.

Siz önce meclise gitmeyi değil, bu toplumun sorunlarıyla alakalı fikir sahibi olun. Toplumun düzeyini yukarılara çıkaracak bir dünya görüşü oluşturun kendinize. Çıktığınız TV programlarında, köşelerinizde liberallerin sözcülüğünü yapmayın, esalı görüşler koyun ortaya.

İlginç bir şekilde bu konu üzerinden 'kahramanlıklar' yapılıyor. Her gün birkaç kişi bu meselede ne kadar hoşgörülü olduğunu açıklıyor. Niçin? Nedir bu hoşgörü enflasyonu? Yoksa ortalıkta dağıtılan başörtüsü rantından payınıza düşeni mi almak istiyorsunuz? Benim bu arkadaşların iyi niyetli olanlarına elbette diyeceğim yok, fakat iyi niyetle de olsa netice itibariyle başörtüsünü küçülttüklerinin sanırım farkında değiller.

Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca'ya de bir çift sözüm olacak. Başörtüsü ile ilgili ne zaman dindar muhafazakar bir erkek bu meselenin ele alınma biçimine dönük bir eleştiri ortaya atsa Nihal hanım büyük bir öfkeyle karşı saldırıya geçiyor. “Başörtüsünü bu tip mevzi kapma yarışlarına malzeme yapmayın” diyen herkese “ Yoksa bizi ayak yıkamaya mı mahkum etmek istiyorsunuz” gibi ipe sapa gelmez bir tezle saldırıya geçiyor. Nedir bu öfkenin nedeni?  Nedir bu asabi tutumunuzun kaynağı, doğrusu çok merak ediyorum.

Eğer başörtüsüne hoşgörü gösterilmesi gereken bir değer olarak bakıyorsanız, bilin ki büyük yanılgı içerisindesiniz. Çünkü hoşgörü güçlünün zayıfa gösterdiği bir şeydir. Kim güçlü bu memlekette? Ertuğrul Özkök' mü? Yoksa kerameti kendinden menkul Beyaz Türk takımı mı? Eğer bir zayıflık varsa, bilin ki bu sizin iç dünyanızdaki zayıflıktır.