Başbakan’a yakınlıklarını silah olarak kullananlar

Başbakan’a yakınlıklarını silah olarak kullananlar

Türkiye’de “Medyacılık” çıldırmış olmalı…
Ne medya ilkesi kaldı, ne ahlâkı…
Medyacılık “kişisel çıkar kapısı” haline getirildi…
Uğur Mumcu cinayetinden tutun da en son European Tobacco isimli şirketin PKK’yı finanse ettiğine ilişkin haberler kadar kamuoyunu ilgilendiren bütün haberler;
medya guruplarını ekonomik çıkarlarına göre ya görmezden gelindi ya da görenler; hırsızları korudu…
Uğur Mumcu’
nun “en yakın dava arkadaşı” oldukları yalanıyla Türkiye kamuoyunu yıllarca kandıranlar son gerçekler karşısında suspus…
Uğur Mumcu’nun karısının haklı haykırışlarını duymazdan, yazdıklarını görmezden
geliyorlar…
Medya ilkesizlik bataklığında çırpındıkça daha çok batıyor…

Aynı medya reklâm verenleri tehdit ediyor, “bize reklâm vermiyorlar” diye Başbakan’a şikâyet ediliyor…
Ekonomik sistemin temel ilkeleri unutuldu…
Reklâm yapmanın asıl amacı görmezden geliniyor…
Siyasal iktidara destek veren kimi başarısız medya yöneticileri reklâmcılığa kendi amaçlarına hizmet edecek “ekonomik destek fonu” gözüyle bakıyorlar…

Televizyon filmleri ya da dizilerin yapımcılarından, yayınlayıcılarından bir zamanların tek kanallı TRT’sini yönetenler gibi davranmaları isteniyor…
Yani, “sakın ola ticari düşünme”
Ve daha da fenası…
Ticari düşünen, sahibi olduğu televizyon kanalının (ki haber kanalı olmadığı halde) kâr etmesini hedefleyen patronaj aşağılanıyor, küçümseniyor…
Ve dikkat!..
“Bizler de senin ve ailenin hayatını anlatan filmler çekip gösterime sokacağız” denilerek tehdit ediliyor…

Yani, tam bir kepazelik, bir kokuşmuşluk, çürümüşlük, bir şahsiyet erozyonu hüküm sürüyor Medyada…
Elerine geçirdiği bir haber kanalını “scud füzesi” niyetine kullanan bir cinsel taciz sanığı (o nedenle işinden kovuldu) yanına aldığı ve medya ile hiçbir ilgisi olmayan hayal tacirinin desteğinde; ticari televizyonculuğu ve patronları yerin dibine sokuyor…
O televizyon yöneticisinin her dediğine Ahfeş’in keçisi gibi başını sallayıp onay veren bir şahsiyet fukarası televizyon kanallarında yayınlanan reklâmların parasını reklam verenlerin değil, seyircilerin ödediğini iddia edebiliyor…
Ama bunun nasıl olduğunu anlatmıyor, anlatamıyor…
Çünkü…
O da biliyor ki televizyon seyircisinin alıcısı reklâm yayınlanan her saniye için otomatik çalışan bir kontürle, kanalın banka hesabına para falan aktarmıyor…
Aktaramaz...
Çünkü…
Televizyon izleyicisi sadece alıcıyı satın alırken ödüyor vergisini…
Ve bir de bağlı olduğu ana yayın kanalına aylık (kimisi bunu bir defalık ve anten için ödüyor) kira ödüyor ki üç otuz para bir şey…
Ve kaldı ki o üç otuz para da kanal sahibinin kasasına girmiyor…

Aksine, TV kanalı sahibi; uydu sahibine ayda on binlerce dolar frekans kirası ödüyor…

Bütün bu açık geçeklere rağmen adamın biri TV ekranına çıkıyor ve “Muhteşem Yüzyıl” dizisini yayınlayan kanalın sahibi olan gurup için namusu, vicdanı olan hiçbir aklın kabul edemeyeceği suçlamalar yöneltiyor;
“Bizler de senin ve ailenin hayatını anlatan filmler çekip gösterime sokacağız” diyerek tehdit sopası sallıyor…
Kim sallıyor bu tehdit sopasını?..
Yatırım uzmanıymış…
Teknik analizleriyle ünlüymüş…
İnanamadım…
Bir yatırım uzmanı reklamların parasını seyircilerin ödediğini söylüyorsa ya yatırım uzmanı değildir;
ya da hakikatten yatırım uzmanıdır ama Allah bu arkadaşa danışıp da yatırım yapanlara yardımcı olsun…

Yahu efendiler!.
Bu Muhteşem Yüzyıl isimli dizi Show’da yayınlanırken Kanuni her Çarşamba gecesini ibadetle mi geçiriyordu?..
Yooo…
Yine haremdeydi...
O zaman neden çıkmadı sesiniz?..
Yoksa derdiniz Kanuni’nin yanlış tanıtımı değil de dizin yayınladığı kanalın patronajı mı?..
Yazık, yazık, yazık…
Bir kuyumcu TV patronu, bir bankacı medya patronuna karşı sahibi olduğu TV ekranını silâh olarak kullanacak kadar acımasızlaştığına göre ömrümüz, kirlenmiş medya ahlâkının düzelmesini bekleyerek geçecek demektir…
[email protected]