Ayşenur Arslan sevdiğim, değer
verdiğim gazetecilik bilgisini, birikimini takdir ettiğim bir
meslektaşım.
Eleştirirken kantarın topuzunu kaçırmamaya özen gösterdiğim ancak
aynı zamanda da Mevlâna’nın dediği gibi;
“Yağmur damlaları da çimenleri döver ama onları daha
bereketli kılar... Çimenler için asıl tehlike ve fenalık, yağmur
damlalarının onları dövmeyişidir”… (Mesnevi’nin 1.
cildinin 104. sayfa)
Bugün de yağmur damlalarının çimeni dövüşü gibi birkaç fiske
vuracağım değerli meslektaşıma…
Hepimize hakaret ettiğinin farkında olup olmadığını soracağım
önce…
“Medyanın Başbakan'dan korkusundan yılın bilançosunu bile
çıkartamadığını” iddia edişinin somut kanıtının n olduğunu
göstermesini rica edeceğim…
Zira bizim gurup (İnternethaber Gurubunun bütün kurumları)
Başbakan’ı eleştirirken de desteklerken de tek
kıstasa göre hareket eder: Kamu Yararı…
Eğer
Başbakan kamu yararı gözetmişse bir uygulamasında
veya söyleminde destek veririz…
Yok eğer kamu zararı varsa;
Başbakan’ı ya da bakanlarını eleştirirken gözümüz
hiçbir şeyi görmez, kulaklarımız bütün itirazlara kapalıdır…
Kuvvetler ayrılığı ilkesinin yargı despotizmine ve
yürütme organının icraatlarına pranga olduğuna ilişkin şikâyetinde
yanında yer aldım Başbakan’ın…
Ama…
Ekonomik verilerin iyiye doğru gidişi sırasında bile işsizlik
oranındaki artışın görmezden gelinişine, hatta vurdumduymazlığa
itirazım oldu halen var…
21. yüzyıldaki piyasa ekonomisi ne 20. yüzyılın başındaki
uygulamalara benzemeli ne de 19. yüz yıla…
O dönemlerde demokrasi olmadığı gibi henüz temel insan hak ve
özgürlükleri de garanti altına alınmamıştı…
Dünya küçücüktü…
Piyasa ekonomisi sadece yönetenlerin pencerelerinden görüldüğü
şekliyle ve acımasızca uygulanabilirdi…
Ama 2012’de bu mümkün değil…
Sadece
Erdoğan değil ondan sonra gelecek olan başbakanlar
da işsiz insanların acılarını dikkate almadan yönetemezler
ülkeyi…
Sürekli bedava kömür, yağ, bulgur vererek de susturamazlar…
Öylesi mümkün olsaydı S.S.C.B. isimli komünist imparatorluk
çökmezdi…
Bunları da Başbakan ve hükümetine
yazıp söyleyen biziz…
Bu kadar giriş yeter…
Yine Ayşenur Arslan kardeşime döneyim…
Uykusuz dergisinde yayınlanan bir karikatürü yayın
sırasında izleyicileri ile paylaştıktan sonra Akif
Beki ile girdiği polemikte haksızlık yaptı.
Başbakan Erdoğan'ın kızacağı korkusu ile Medyanın
"Yılın Bilançosu"nu bile çıkarmaktan çekindiğini
ileri sürmesi ise haksızlıktan öte; bizler gibi, gördüğü her şeyi
korkusuzca yazan meslektaşlarına hakaretti…
Ne demekmiş o; “medyanın Başbakan'dan korkusundan ne
yapacağını bilemediği” iddiası…
Hangi medya Ayşenur kardeş, hani medya?..
Eğer Başbakan’a kayıtsız şartsız destek veren;
yanlışına bile “doğru” diyen Star
Gazetesi tipi medyaysa söylemek istediğin, korkma
isim ver…
İsim ver ki bizleri de aynı kefeye
koyma…
Bir TV dizisinde daha önce yüzlerce örtünmüş halde
Hürrem olduğu halde sadece başbakan’ın kişisel
şikâyetlerini söyledikten sonra senaryo gereği örtünen
Hürrem’i örnek verme…
Daha önce de defalarca ibadet halinde görüntülenen
Hürrem’i sadece son bölümde namaz
kılıyormuş gibi aktarma…
Önce “Medya rüştünü ispat etmiş durumda” deyip de
sonradan “Başbakan’dan korkuyor” demendeki
alâkasızlığı unutma…
Medyanın rüştünü ispat ettiği doğruysa, Başbakan’dan
korktuğunu söylemen yanlış değil mi Ayşenur
kardeş?..
Yani; Başbakan’ı eleştir…
Yani,
medyayı da eleştir…
Ama be kardeşim;
at izi ile it izini birbirine karıştırma…
Kuruların yanına yaşları da koyup yakma…