Önümüzde yerel seçimler var. AK Parti'nin daha şimdiden yıkım tehlikesine karşı önlem alması gerekiyor. Tayyip Erdoğan'ın şahsında sorun yok, ama AK Parti'de küçük de olsa, oy kaybı yaşanıyor. Bu düşüşün önüne geçmek için, Erdoğan'ın tek başına verdiği mücadele yeterli olmayacaktır. Her iki duvarın da yıkılmaması için, Tayyip Erdoğan'nın mücadelesine takviye şart.
Peki bu nasıl olacak?
AK Parti'de "metal yorgunluğu" önemli ölçüde giderildi. Şimdi sıra, "kibir borsası"nın çökertilmesinde. Şu anda Türkiye "seçim sathı maili"nde. Yerel seçimlerde yapılan hizmetlerin sergilenecek olması elbette çok önemli. Ama, halka dokunmayan, rotayı yanlış güzergaha çeviren, mevki-makam sarhoşluğu ile atılan çığlıkları işitmeyen, herkese tepeden bakan, "biz" demek yerine "ben" diyen... twitter'da yazışmayı hizmetmiş gibi sunan bir çok AK Partili belediye başkanı ve yönetici hâlâ işbaşında... Bunlar AK Parti'den temizlenmedikçe, korkarım yapılan hizmetler karşılık bulmayacak.
Defaatle yazdım, bir daha yazayım.
AK Partili yönetici, belediye
başkanı, il başkanı, ilçe başkanı... kim
varsa... Tayyip Erdoğan her
yere yetişmeyeceğine göre, bu sıfatları taşıyan herkesin halka açık
olması gerekiyor. Ama ne yazık ki kimi genel başkan yardımcısı
dahil, bir çok belediye başkanı veya
yönetici AK Parti'yi 16 yıldır
iktidara taşıyan ahaliye hep kapalı oluyor.
Hazretler tanımadıkları telefonu açmıyorlar...
AK Parti genel başkan yardımcılarından birini aradım geçen. Babamı ziyarete gelmiş, bana haber verdiklerine kendisine yardımcı olmak için arama gafletinde bulundum. Tam da beklediğim gibi, açmadı telefonu. Telefon rehberinde ismim olmasına rağmen, "önemli" notunu düşmeme rağmen geri dönmedi. Aradan iki gün geçtikten sonra, tanımadığım bir numaradan arandım... Arayan kişi, bizim "kibir abidesi"nin danışmanıymış:
- Hadi Bey, buyurun size nasıl yardımcı
olabilirim?
- Sen kimsin kardeşim?
- Ben aradığınız kişinin danışmanıyım buyurun!
- Ya arkadaş seni aramam gerekseydi seni arardım, patronunu
değil.
- Buyurun ben size yardımcı olayım.
"Kapat kardeşim telefonu" dedim
ve patronunun beni aramamasını söyledim. Açtım, derdimi Binali
Yıldırım'a anlattım. Mahir Ünal'ı aradım sonra... Soylu'yu,
Özhaseki'yi, Ahmet Arslan'ı, Fikri Işık'ı... hepsine cep
telefonundan ulaştım, konuştum, anlattım. Bizimki meğer hep böyle
yaparmış, gazeteci arıyorsa "oğlum ara şu
gazeteciyi bak bakalım ne
istiyor" diyormuş. Millet arasa,
danışman yine devrede...
AK Parti'de en kritik görevde...
Halka yakın olması gereken yerde...
Ama millete giden yolda değil, herkese çok uzak...
Bu ve buna benzer kişiler, Tayyip Erdoğan'ı temsil ediyor ha...
Sözün özü şu:
Kemal Kılıçdaroğlu, 24 Haziran'da duvarın yarısını yıktıkları görüşünde. CHP'nin başında kalabilirse eğer, duvarın öbür yarısını yıkacağını söylüyor.
Kemal Kılıçdaroğlu veya bir başkasının buna gücü yetmez ama AK Parti'de "öz"ünden uzaklaşanlar, CHP'nin işini kolaylaştırabilir.
Dost acı söyler!