Dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu geçtiğimiz hafta bazı gazetecilerle bilgilendirme toplantısı yapmış.
Katılanların yazdıklarına göre Davutoğlu Suriye sürecinde olup biteni uzun uzun anlatmış.
Fakat bu yazıların satır aralarından edindiğim izlenimlere göre Davutoğlu ‘tereddütlü’, ‘daha çok ikna çabasında olan bir akademisyen’, 'işin nereye varacağını kendisinin de bilmediği bir ruh hali içinde’ ve ‘sıkıntılı’ bir profil çizmiş.
Kuşkusuz izlenen Suriye politikasının verdiği tahribatı en fazla hissedenlerin başında Davutoğlu geliyor.
Bunu hepimiz görüyor, gözlemliyoruz. Ne yapacağını bilmez bir durumda.
Oluşturduğu politikalar istediği sonucu vermedi. “En iyi ben biliyorum” dediği bir alanda ciddi bir başarısızlık yaşıyor.
Peki geldiğimiz tablo AK Parti kadroları arasında nasıl değerlendiriliyor?
Daha birkaç yıl öncesine kadar Tayyip Erdoğan sonrası genel başkan adayları arasında adı geçen Davutoğlu’nun AK Parti grubundaki portresi nasıl?
İşte son birkaç gündür bunun araştırmasını yaptım.
İlginç bir tabloyla karşılaştım.
İlk edindiğim izlenim Ahmet Davutoğlu’na karşı AK Parti grubunda inanılmaz bir öfke var.
Suriye politikasının geldiği noktanın esas sorumlusu olarak Ahmet Davutoğlu görülüyor.
Çünkü Ahmet Davutoğlu dışişleri bakanı olduğu ilk günlerden itibaren kendisine yöneltilen her eleştiriyi, her uyarıyı, her yorumu, her endişeyi “Siz karışmayın ben bu işleri çok iyi bilirim” tutumu ile değersizleştirmiş.
Kısacası “ben bu işin teorisini yazdım, bu işlere ömrümü verdim, ne yaptığımın farkındayım” içerikli yüksek bir özgüven gösterisine de dönüşen bu tavır birçok AK Partilinin eleştiri yapmasının da önüne geçmiş. Canlarını yakmış.
Öfkenin en büyük nedenlerinden biri bu.
İkincisi, Davuoğlu’nun çevresine de sinen ‘yüksek kibir.’
Birçok kişi bu ‘kibirli’ tutumun yakıcılığından nasibini almış.
Şimdi geldiğimiz noktada Suriye politikasının durumu ortada.
Bu politikanın Türkiye’yi bir açmaza soktuğu konusunda neredeyse herkes hemfikir.
Bunun en büyük sorumlusu olarak yukarıda da dediğim gibi zamanında yapılan eleştirilere, uyarılara, yorumlara sırtını dönen Ahmet Davutoğlu görülüyor.
Birçok milletvekili şimdi şu soruları soruyor: Nasıl olur da kendinden bu kadar emin, bu işi bu kadar iyi bildiğini iddia eden birinin bütün öngörüleri yanlış çıkar?
Nasıl olur da İran ve Rusya’nın alacağı tutumu baştan tahmin edemez?
Nasıl olur da Suriye’nin yapısını, rejimin gücünü, bölge dengelerini bu kadar hafife alır?
Nasıl olur da ‘stratejik derinlik’le uyguladığı politikalar bu kadar hüsranla sonuçlanır?
Zamanında kendi eleştirilerini, önerilerini bu kadar değersizleştiren birinin vardığı nokta başarısızlık olunca kuşkusuz öfkenin boyutu da büyük oluyor.
Aldığım izlenime göre Başbakan Erdoğan üzerinde yoğun bir Ahmet Davutoğlu baskısı var.
Davutoğlu’nun politikalarına dönük eleştiriler en çok da Başbakana iletiliyor.
Konuştuğum kişiler arasında Ahmet Davutoğlu’na olumlu bakan kimse görmedim dersem abartmış olmam.
Herkesin ortak kanaati: Başbakan Erdoğan eğer zaafa düştü görüntüsü vermekten endişe etmemiş olsaydı Davutoğlu şimdiye çoktan bakanlığı kaybetmiş olurdu.
Buna kanıt olarak da ABD seyahatinde Hakan Fidan’ın gölgesinde kalmasını gösteriyorlar.
Herkes Esad’ın kalması durumunda Davutoğlu’nun gideceğini düşünüyor ama parti içerisindeki yorumlara göreyse tam tersi.
“Esad kaldığı sürece Başbakan Erdoğan zafiyet görüntüsü vermemek için Davutoğlu’na dokunmayacak. Ama Esad devrildiğinde Davutoğlu’nun yerinde kalması çok zor.”
Öyle ki parti içerisinde Yaşar Yakış profilindeki bir dışişleri bakanı hem Türkiye, hem de dış politika için bir kurtuluş olarak görülüyor.
Bunlar edindiğim izlenimler.
Kabul etmek gerekir ki Ahmet Davutoğlu’nun geldiği nokta siyaset yapan biri için zor.
Kendi adıma gerçekten çok üzülüyorum. İlk yıllarda yakaladığı yüksek performansın herkesi nasıl heyecanlandırdığını biliyoruz.
Bir amacı vardı. Bir rüya görüyordu. Gece gündüz bir çaba içerisindeydi. Büyük hayaller kuruyordu.
İlk başlarda bütün bunların sonucunu da alıyordu. Dost düşman herkes Ahmet Davuoğlu’unun iyi bir dışişleri bakanı olduğu konusunda hemfikirdi.
Fakat Suriye politikasının hem Türkiye’ye, hem de Ahmet Davutoğlu’na bedeli ağır oldu.
AK Parti genel başkanlığına adı geçerken şimdi siyasette kalıp kalamayacağı konuşuluyor.
Bu kadar sevdilen, bu kadar güvenilen, bu kadar umut bağlanan, yaptığı işlerle bu kadar övünülen birinin bu kadar kısa sürede tahrip olması, siyasi geleceğinin tehlikeye girmesi gerçekten büyük bir hayal kırıklığı.
Kendi adıma bu hayal kırıklığını çok fazla hissediyorum. Twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın