Son dönemde herkes birbirine “Başbakan ne yapmak istiyor?” sorusunu yöneltiyor.
Bu soruyu sadece başbakanı eleştirenler, ona muhalefet edenler değil eminim ki en yakınındaki yol arkadaşları da soruyorlar.
AK Parti çevrelerinden derlediğim kulis bilgilerine geçmeden önce yaklaşık 7 ay evvel yazdığım “Akit gazetesi tarzı siyaseti rehin alacak mı” başlıklı yazımdan kısa bir alıntı yapmak istiyorum.
“Son dönemde siyasetin dilinin, üslubunun, meseleleri ele alma biçiminin Akit gazetesinin tarzına yenik düştüğünü üzülerek görüyorum. (..) Bu durumun en önce AK Parti’ye zarar vereceğini düşünüyorum. Çünkü bu tarzın siyasette yaygınlık kazanması birçok AK Parti taraftarını da rahatsız edecektir. Zamanla, “Ben AK Parti’liyim” demekten imtina eder hale geleceklerdir."
Şimdi gelelim AK Parti çevrelerinden edindiğim kulis bilgilerine.
Başbakan Erdoğan’ın kimseyi dikkate almayan, Türkiye içi dengeleri gözardı eden bir tutumu benimsemesinin altında yatan nedeni araştırdım.
Gerçekten Başbakan Erdoğan ne yapmak ve nereye varmak istiyor?
Başbakan Erdoğan’ın son tercih ettiği siyaset biçiminin, öncelik verdiği konuların AK Parti içerisinde de ciddi rahatsızlık yarattığını gördüm. Çok farklı alanlarda onlarca insanla konuştum.
Etrafındaki bürokratlar, gazeteciler, milletvekilleri, danışmanlar hatta bakanlar ciddi bir karamsarlık içinde.
Gidişatın hem ülkeye, hem AK Parti iktidarına, en çok da Tayyip Erdoğan’ın kendisine vereceği zarar başbakanın birçok yol arkadaşını ciddi endişeye sevk etmiş vaziyette.
Sadece endişe değil, aynı zamanda büyük bir bezginlik de var. Ne yapacaklarını da bilmiyorlar.
Kırmadan, dökmeden, hem kendine, hem partiye zarar vermeden bu açmazdan nasıl çıkacağını kimse bilmiyor.
Gitmek bir dert kalmak, bin dert...
Bu üslup ve tarz çatışmasından dolayı bazı bakanlar üstü kapalı bir dille Başbakan Erdoğan’dan affını talep etmiş.
“Açıkça söyleyemedim çünkü terk edip giden pozisyonuna düşmek istemiyorum” diyerek sıkışmışlığa dikkat çekiyorlar.
Başbakanın genel olarak etrafındaki herkesi değersizleştiren tutumu sadece bazı bakanlarda değil, sanırım çok yakın çalışma arkadaşlarının önemli bir kısmında da tahammül edilmez boyutta.
Başbakan o sert üslubu sadece ‘öteki’lere karşı değil, en yakın çalışma arkadaşlarına da kullanıyor. Bundan dolayı AK Parti ve çevresinde ‘mutsuz çoğunluk’ bir hayli kalabalık.
AK Parti’nin önemli çoğunluğunda hem Tayyip Erdoğan’ın, hem de partinin selameti için gözler Abdullah Gül’e çevrilmiş vaziyette.
Bu yöneliş iki lider arasında bir tercih değil, Tayyip beyi silkeleyecek, kendine getirecek, dengede tutabilecek tek kişinin cumhurbaşkanı Gül’ün olduğunu düşünüyorlar. “Bir şey yapacak ve bu gidişatı değiştirecek” beklentisi olanların sayısı az değil.
Peki Başbakan Erdoğan niçin böyle davranıyor?
Bu soruya çok çeşitli cevaplar var. Bana en mantıklı gelen, akla en yakın olanı sizinle paylaşayım.
Hem Başbakan Erdoğan’ın değersizleştiren tutumundan yakınanlar, hem de 3 dönem yasağından etkilenecekler AK Parti grubunda bir hayli kalabalık.
Siz ekran önünde başkanlık sistemini göklere çıkaranlara bakmayın. Başkanlık sisteminin önündeki en büyük engelin AK Parti grubu olduğu gizlenmez bir gerçek.
Başbakan Erdoğan’ın AK Parti’nin önerisindeki yetkilerle başkan olduğunda, herkes daha da değersizleşeceğini hissediyor.
Bundan dolayı başkanlık sistemine ‘derinden’ bir muhalefet var.
Diğer bir endişe de “bu yetkilerle Tayyip bey tamam da, ya sonra? Mesela Ahmet Nejdet Sezer veyahut Süleyman Demirel gibi birinin bu yetkilerle başkan olduğunu düşünün, ne olur Türkiye’nin hali” ihtimali...
İşte bu tablo Başbakan Erdoğan için başkanlık sistemini imkansızlaştırıyor.
Sanırım Başbakan Erdoğan da bu durumun farkında.
Peki bir sonraki seçimde oluşacak parlamento yapısı ile başkanlık sistemi gelebilir mi? Bu soruya AK Parti’de “evet” diyen yok denecek kadar az.
Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçimi 2014’te. Başbakan Erdoğan 1,5 yıl sonra cumhurbaşkanlığına çıkıp çıkmayacağına karar verecek.
Diyelim cumhurbaşkanı olmaya karar verdi. 2015’deki, yani bir yıl sonraki genel seçimlere kadar Abdullah Gül dışında bir AK Parti’liye başbakanlığı bırakmak zorunda.
Durum böyle olunca Başbakan Erdoğan’ın başında olmadığı bir AK Parti’nin seçimde bugünkünden daha iyi sonuç alacağına kimse inanmıyor. Çünkü “herhangi bir nedenle Tayyip Erdoğan AK Parti’nin başında olmazsa asla AK Parti’ye oy vermem” diyen AK Partililerin oranı yüzde 13-15 aralığında. Bu AK Parti’nin vekil sayısında ciddi kayba neden olacaktır.
Tablo sıkıntılı.
Başbakan Erdoğan’ın da bütün bu tablonun farkında ve giderek kabullendiği söyleniyor.
Hatta bazı AK partililerde “Başbakan Erdoğan başkan olmayacağına emin olursa, cumhurbaşkanlığından bile vazgeçebilir” görüşü hakim.
Başbakanın öfkesinin, denge gözetmeyen üslubunun, kimseyi dikkate almayan tutumunun, kısacası son dönem benimsediği “Vakit gazetesi tarzı siyasetin” altında bu gerçeğin yattığı görüşü hakim.
Bütün dinlediklerimden benim çıkardığım, başkanlık uzaklaştıkça Tayyip bey için başbakanlık da değersizleşiyor.
Değersizleşen, zaten elde olan bir makam için ince siyaset yapıp kendi ideallerini niçin ertelesin ki? twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın