Ahmet Hakan bugün Hürriyet’teki köşesinde Suriye meselesinde aklıselim tavsiye edenleri ‘diktatörcü’, ‘Baascı’ ilan etmiş.
Şöyle diyor Ahmet Hakan: “Birileri Emperyalizmin kirli oyunlarından söz ediyorsa bilin ki katile soluk aldırmaya çalışıyorlardır (…) Suriye yönetimi 9 bin kişiyi katletmişken birileri 'düne kadar dosttuk, ne oldu da düşman olduk' diyorlarsa bilin ki ya safa yatarak ya da konuyu çarpıtarak katile arka çıkıyorlardır.”
Ahmet Hakan bu tutumuyla, Suriye meselesinde silahtan, savaştan, fitneden, ortalıkta dönen oyunlardan uzak bir şekilde sorunun çözümünü isteyenleri töhmet altına koydu.
Ahmet Hakan’ın eleştirdiği sözlerin hepsini ben de söylüyorum. Ama amacım ne Esad’a destek olmak, ne Baas rejiminin devamını sağlamak, ne de orada öldürülen mazlum halkın kanının görmezden gelinmesini sağlamak.
Benim yapmaya çalıştığım Türkiye’nin tutumundaki yanlışlıklara, hırslara, 'stratejik' başarısızlığa dikkat çekmek.
Suriye meselesini daha sakin, daha sorumlu, daha hesaplı ve bölge ülkeleriyle beraber ele alınmasının gerekliliğinin altını çiziyorum.
Farzımuhal, benim söylediklerim yanlış. Ben durduğum yerden olayın bütününü göremiyor ve mantıklı analizler yapamıyorum.
Peki benim bu ‘yanlış değerlendirmem’, beni bir tarafın adamı yapar mı?
Mesele samimiyet değil midir? Mesele hesap yapmamak değil midir? Mesele düşünmek, yorumlamak, düşündüklerimizi cesurca yazmak değil midir?
Başbakan Erdoğan’ın NATO’yu operasyona çağıran son çıkışını eleştirdiğimizde Esad’ı savunmuş mu olacağız?
Müslüman bir ülkenin başbakanının NATO bombardımanı ile ölüm çağrısı yapmasındaki tuhaflığı, akıl tutulmasını “orada insanlar ölüyor” diye sineye mi çekeceğiz?
Ölüm, işgal, yakma, yıkma üzerine kurulu bir strateji mi olur Allah aşkına? Eğer siyasilerin yaptığı her şey doğruysa biz niçin varız ki? Niçin düşünelim ki? Niçin zihnimizi çalıştıralım ki?
Ahmet Hakan’ın en belirgin özelliği ne? Tarafgirlikten uzak olması değil mi?
Peki Suriye meselesinde farklı düşünenleri bir tarafın adamı ilan etmesini nereye koyacağız?
Yakıştı mı Ahmet Hakan'a?
Daha düne kadar Ergenekon’u eleştirenlere Ergenekoncu damgası vuruluyordu. Bundan en çok şikayet eden de Ahmet Hakan’dı.
Peki Ahmet Hakan’ın yaptığının, Ergenekon’da yapılandan ne farkı var?
Hepimiz Suriye meselesinde aynı çizgide olmak zorunda mıyız?
Ahmet Hakan şu sorunun cevabını verebilir mi:
Niçin Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de öldürülen milyonlarca insanın acısında, dramında vicdanımız kabarmadı/kabarmıyor da şimdi Suriye’de kabarıyor?
Geçmişte olmadı bu sefer olsun diyebilir miyiz?
Birden vicdanımızın varlığını mı hatırladık? Vicdan nöbetle bazen gelen, bazen kaybolan bir duygu mudur?
Ne yani bölgede olan biten meselede ‘Emperyalizmin’ hiç mi müdahilliği yok? Her şey kendiliğinde mi oluyor?
Çelik çomak oyunu mu ki ‘Dünya Sistemi’nin varlığını yok sayalım.
Ahmet Hakan’ın aldığı bu tutumu başka biri almış olsaydı tenezzül edip -yazı günüm de olmadığı halde- iki kelam etmezdim, görmezden gelirdim.
Ne yalan söyleyeyim Ahmet Hakan’ın bu toptancı, yakışıksız ithamı beni çok şaşırttı.
Peki Ahmet Hakan bu meselede Suriye meselesine dair açıklamaları ile beraber Sezai Karakoç’u nereye koyuyor? Bir zahmet onu da yazar mı? twitter.com/acikcenk