Senin en çok bu yönünü seviyorum kardeşim, çakıyorsun önce, sonra
da yanlışını görünce, hiç gocunmadan geri adım atabiliyorsun!
Mahsun'a yaptığın haksızlığı da en nihayet anladın. Klavyene bu
yazıda hakim olmuşsun güzel. Güzel de, fesatlıktan filan dem
vurmuşsun! Ben konuştum ve yazdım Mahsun'un "canı sağolsun"
deyişini... Ne bir fesatlık, ne de kışkırtma niyetim yoktu
asla...
Sohbet ettik Mahsun'la... Bir başka konuda hasbıhal ettik daha
doğrusu. Yazılanları hatırlattım, görüşlerini sordum... "Canı
sağolsun" lafını o zaman kullandı. Bir tek senin için değildi
aslında o laf, Hıncal Uluç'a da aynı olgunluğu gösterdi.
Sevgili Ahmet kardeşim... Seni severim bilirsin... Mahsun'la ilgili
yazın tepki aldı, hem de çok tepki aldı. Doğru değildi yazdıkların
çünkü. Yazında da belirttiğin gibi, klavyende ölçü kaçmıştı. O
yüzden seni eleştirdim, o yüzden Mahsun'un babasının yaşında
olmadığını hatırlattım. O yüzden ona "evladım, çocuğum" edası
takınamayacağını hatırlattım.
Toplu iğnenin ucu kadar fesatlık geçmedi kafamda. Mahsun'un o güzel
sözleri benim çok hoşuma gitti, bil istedim. Bil ki, klavyenin
tuşlarına dokunurkeen, biraz daha sakin ol istedim. Her zaman,
herkese bodoslama dalma istedim.
Sevgili Ahmet kardeşim, hep çakıyorsun ya herkese, her kesime...
Bir de biz yapalım dedik haklı olarak... E ama sen de tuttun bizi
fesat ettin, olmadı böyle...
Fesatlık mesatlık yok bilesin...
Gözlerinden öperim :)