Sevgili Mustafacığım (Mutlu)
Türkiye medyasında sayısı çok azalmış “iyi niyetli, samimi” yazarlardan birisin…
Ama be Mustafa, ekonomi konusunda (bence) halen çok geçmişe kapılıp kalıyorsun...
Yok yok;
“vahşi kapitalist modeli savun” dediğim de yok...
Ama Mustafacığım, dünkü makalende övdüğün kitap eğer alıntılar yaptığın gibi “absürt” hükümlerle doluysa yazık olmuş büyük Önderimize…
Sevgili Mustafacığım;
Hani diyorsun ya; sözünü ettiğin kitabın yazarına göre ekonomik kalkınmanın üç ayrı “akıllı projesi” varmış…
Onlar da sırasıyla;
Kemalist ekonomi modeli
Sosyal Fabrika Projesi
Demirağ (demiryolu) Projesi, imiş...
Bak canım kardeşim;
Mustafa Kemal Atatürk bir yüce akıl idi…
Ama…
Hayatı boyunca hiçbir zaman “özgün bir ekonomi fikri” olmadı, olamazdı da çünkü “ekonomi” ile ilişkisi kasaptan et, manavdan sebze, bakkaldan peynir, zeytin almaktan ibaret bile değildi zira ömrünün hiçbir döneminde o alışverişleri yapabilecek kadar bile vakti olmadı…
Meselâ, 1929 büyük buhranından 3 yıl kadar sonra Keynes’in dönemin Birleşik Devletler Başkanı Rosevelt’e kabul ettirip uygulattığı “New Deal” plânını merak edip getirtti ve dönemin iktisatçılarına danıştı.
Kendi görüşlerini de söyledi ancak o görüşlerinin hiçbir zaman “Kemalist Ekonomi Modeli” olduğunu savunmadı; hiçbir yerde, hiç kimseye öyle bir açıklamada bulunmadı.
Hem Mustafa;
Öylesine yüce bir akıl, “Kemalist ekonomi modeli” olarak tarif edilen ama hiçbir ekonomik akla uymayan bir modele adının verilmesinden hicap duyardı…
Mustafacığım;
Sevgili Sinan Meydan kitabına “Akl-ı Kemal” adını vermiş ama eğer bütün kitap senin alıntıladığın gibiyse o kitap Mustafa Kemal gibi bir dehanın aklına hakaret ediyor demektir.
Sümerbank’ın kuruluş sözleşmesini lütfen bir yerlerden bul ve Mustafa Kemal’in söylediklerini oku…
Haydi ben yardımcı olayım…
Bir KİT (Kamu İktisadi Teşebbüsü) olarak kurulan Sümerbank için Mustafa Kemal şöyle diyordu:
“Bugün devlet tarafından kurulan bu müessese ileride hisselerinin satışıyla tamamen millete devredilecektir”…
“Özelleştirme” nedir Mustafacığım?..
Söyleyeyim:
Devletin olanın milletin mülkiyetine geçmesidir…
Çünkü “Devlet’in olan” aslında “siyasetçinin, bürokratın olan” demektir.
Bir ülke ekonomisinin en zenginlerinin atadan, dededen, babadan kalma bankalarından çok daha büyük olan devlet bankalarının bir seçim gecesi, kasabalı bir politikacının mülkiyetine geçmesi demektir…
Bak sevgili Mustafacığım;
Şu cümle de büyük Önder’in 1 Kasım 1937’de
Millet Meclisi’nde yaptığı on beşinci
konuşmasından:
“Kesin zaruret olmadıkça, piyasalara karışılmaz; bununla
beraber, hiçbir piyasa da başıboş değildir.”
Muhteşem bir “Liberal Ekonomi” tarifi…
“Müdahale etme ancak denetimi de asla elden bırakma“…
Yok efendim;
Sümerbank’ın ana sözleşmesindeki taahhüdüne ve Meclis’in on beşinci yasama yılını açış konuşmasındaki bir cümlesine bakıp da onun için “iflah olmaz bir Liberaldi” mi diyeceğim…
Tabii ki değil ama şöyle söyleyebilirim:
Yani Mustafacığım;
Atatürk’ün yaşarken önerdiği bir “Kemalist Ekonomi Modeli” yoktur…
Ölümünden sonra uygulanması için de öyle saçma sapan bir model önermemiştir…
“Kemalist Ekonomi Modeli” diye tanımlanan model Atatürk’ün aklının ucuna gelse kendi aklından şüphe edeceği bir modeldir çünkü S.S.C.B ve onun despot egemenliği altındaki Demirperde ülkeleri Sinan kardeşimin “Kemalist Ekonomi Modeli” dediği modele uygun bir ekonomik sistem uygulamış, halklarını perişan etmişlerdir…
Peki…
“Demirağ” projesi var mıydı?..
Vardı Mustafacığım…
Vardı ama kendisinden sonra gelenler onu “asfaltağ” aptallığına döndürdüler…
“Demirağ” projesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün yolundan giden tek iktidar Ak Partisi Hükümeti’dir…
Ancak…
Onaylanamaz bir kibirle kurulmuş, “Demir ağlarla örmüşler... Sen ne ördün, asıl biz ördük” cümlesi hariç…
O cümlenin doğrusu şöyle olmalıydı:
“Atatürk’ün ülkemizi demir ağlarla örme hedefini yerine getirmek için çalışan ve bunu gerçekleştirmek için her türlü azim ve kararlılığı gösteren tek hükümet bizim hükümetimizdir"...
Eğer cümle böyle kurulsaydı hem kibirlenme günahına girmezdi cümlenin sahibi hem de milyonlarca Atatürk hayranının gönlünü kazanırdı…
Başka neydi Mustafacığım?..
Hah, hatırladım…
“Sosyal Fabrika Projesi”…
Mustafacığım be;
Önünde sonunda “Kâr” amacı güden iktisadi bir işletmenin hiçbir yerinde “Sosyal” diye bir kelime geçmez, geçemez…
Geçerse eğer orası sosyal bir fabrika falan değil, politikacıların seçmenlerine karşı kullandıkları arpalıklardır…
Haaa…
Dersen ki “kâr amacı gütmesin”…
O zaman da o kuruma “ticari müessese” denmez, dense dense “hayrat çeşmesi” denir ki gün gelir mutlaka kurur…
Yani Mustafa;
Şimdi yazacağım saçlarını diken diken edecek belki ama bir iktisatçı olarak mutlaka yazmak zorundayım…
Diyorsun ki;
“Atatürk’ün mirasını en çok paraya dönüştüren lider Recep Tayyip Erdoğan oldu çünkü onun başbakanlığı döneminde 13.8 milyar dolarlık özelleştirme yapıldı.”
Yanılıyorsun Mustafa;
Çünkü…
Atatürk’ün mirasının halka en çok dağıtıldığı dönem Recep Tayyip Erdoğan dönemi oldu…
Tabii yatırımcıyı “halktan” saymıyorsan sen haklısın ama Mustafa demokrasilerde en değerli özgürlüklerden biri “teşebbüs özgürlüğüdür”…
Yani Mustafa;
Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in fabrikalarını ve sanayi kuruluşlarını sattılar da parasını alıp kaçtılar mı?..
Yooo…
Bugün rahatça ve en az riskle yolculuk yaptığımız on binlerce km kara yolu yapıldı o paralarla…
Fena mı oldu yani?..
Yani Mustafa;
“Atatürk’ün fabrikalarını özelleştirip, satıp, yok edenler, o fabrikalardaki on binlerce işçinin işsiz kalmasına da neden oldu” derken belki haklısın ama o on binlerce işçinin iktisadi olarak “çok verimsiz” çalışarak milyonların ekmeklerini çaldığını da unutma…
Hâsılı Mustafa,
Sosyal ve siyasal ve ille de dış politika konularında tamamen ters düştüğüm şu hükümetin “en başarılı” (belki de tek başarılı) olduğu konuda beni onları savunmak zorunda bıraktın ya; helâl olsun sana…
Gözlerinden öperim
Adnan Berk Okan