Açlık grevine başlayanların 3 şartı var. Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması, anadilde savunma hakkı ve anadilde eğitim.
İlk ikisinin uygulanmasında pek sorun yok gibi.
Çünkü hükumet zaten anadilde savunma hakkını veren yasanın hazırlığına başlamıştı.
Başbakan’ın “gerekirse İmralı ile görüşülür” demesi Abdullah Öcalan’a tecrit olayının çözülebileceğine işaret.
Kaldı ki Öcalan’ın ailesine verilen izin kamuoyu önünde bir inatlaşma olmasa, avukatlar ile görüşmeye de dönüştürülür.
Bana göre tartışma anadilde eğitim meselesinde düğümleniyor.
Bayramdan önce yazdığım bir yazıda anadilde eğitimin uygulanabilirliğini irdelemiştim.
Bayram tatili boyunca bu konuyu enine boyuna araştırdım. Hem anadilde eğitimle alakalı raporları okudum, hem de dünyadaki uygulamalara baktım.
Sadece okumakla kalmadım, Türkiye’de belki de bu konuda ilk sıkı bir çalışma yapan Diyarbakır Sosyal Araştırmalar Derneği –DİSA- uzmanlarından Sabancı Üniversitesi’nden Şerif Derince ile uzun bir sohbet yaptım
Bir kere daha anladım ki Türkiye’de anadilde eğitimin nasıl uygulanacağı konusunda bir önceki yazımda ileri sürdüğüm belirsizlik had safhada.
Bu konuda ilk çalışmayı Şerif Derince’nin de içinde olduğu DİSA yapmış.
“Kimsenin bu konuda derli toplu bir bilgisi yok” diyorum, çünkü Anayasa Komisyonu bile ilk bilgiyi Şerif hocanın komisyonda yaptığı sunumundan edinmiş.
DİSA’nın hazırladığı rapora göre Türkiye’deki her çocuk hem anadilini, hem Türkçe, hem de bir yabancı dil öğrenecek. Örneğin İngilizce.
Kürtçe demekle bitmiyor, çünkü Kürtçenin lehçeleri Kurmancca ve Zazaca var ve bunların çevresinde birçok farklı lehçe var. Mesela Kurmancca anlayan Zazacayı anlamıyor. Zazaca ders gören de Kurmancayı. Kurmancca konuşanlar da Soranca anlamıyor.
Sadece Kürtçe bile bu kadar karışıkken, Türkiye’deki diğer anadilleri kattığımızda tablonun ne hale geleceği ortada.
Benim Şerif Derince ve DİSA’nın raporlarından anladığım çalışmalar salt Kürtler için yapılmış değil. Sınıflardaki öğrenci sayısından, derslik ve öğretmen sayısına kadar eğitimin bütününe dönük bir çalışma.
Çünkü benim “Daha İstanbul’da bile sınıfları 80 kişilik olan, yıllardır öğretmen açığını kapatamamış bir devlet bu kadar okulu nasıl yapacak? Farklı dillerde ders verebilen en az 300-500 bin öğretmeni nereden bulacak?”, sorularıma “Bizim de önerimiz bütün bunları hep beraber bir düzene koyulması” diye cevap veriyor.
Dünyadaki örneklerini sordum. Almanya’da yok, Fransa’da yok, ABD’de yok, İtalya’da yok, İngiltere’de yok, Hollanda’da yok. Yani dünyada ciddi devlet sayılabilecek ülkelerin büyük kısmında yok. Örnekler Tayland, Papua Gine ve Kamboçya gibi ülkeler.
Hükumet “anadilde eğitim’i yasal bir statüye kavuşturuyoruz” deyip bütçesini hazırlasa ve çıkacak kargaşayı göze alarak başlamaya niyetlense bile en iyi ihtimalle 15-20 yıla ihtiyaç var. Zaten Şerif Derince’ye göre de pilot bölge uygulaması ile başlanırsa 4-5 yılda başlanabilir.
Star yazarı Eser Karakaş'ın Pazar günkü yazısında önerdiği Amerikan Koleji tarzı özel okullarda anadil eğitimi ise zaten kabul görmeyen bir teklif.
Şimdi tablo böyleyken anadilde eğitimi şart olarak ileri sürüp açlık grevine gidenlerin bu talebi nasıl karşılanacak? Oyun mu oynuyoruz bu hayatlarla?
Devletin istese bile yerine getirmeye güç yetiremeyeceği bir talebi “tamam kabul ediyorum” diyerek zamana yayması bu süreci durduracak mı? Birbirlerine insan hayatı üzerinde numara mı çekiyorlar?
Teknik olarak mümkün olmayan bir talebe devletin “evet” demesi midir bütün mesele?
Bu kadar insanın canının bu şarta bağlı olmasını benim aklım almıyor.
Bu meselenin bir yönü. Bir diğeriyse medyada anadilde eğitim şartını devlete kabul ettirmeye çalışanların anlaşılmaz çabaları.
Bu gazetecilerin neyi niçin istediklerini gerçekten bildiklerini sanmıyorum. Bu gazetecilerin neye çabaladıklarını bu topluma anlatmaları gerek. Bu böyle gitmez. Uygulanması mümkün olmayan bir taleple alakalı PKK’yı cesaretlendirip, devleti sıkıştırmanın nasıl bir mantığı var?
30 yıldır bu ülkeye sağlam karakol yapmayı başaramamış bir devlet böyle devasa bir işi nasıl başaracak? Söyler misiniz Allah aşkına!
Daha tek dilli eğitim sisteminde bile 80 yıldır öğretmen açığını gideremeyen bir devlet 3-5 dilli bir eğitim sisteminde bu açığı nasıl giderecek? Bu gazeteciler bu soruların cevabını topluma ve o açlık grevi yapanlara vermeli.
Tablo bu kadar vahim. Açlık grevleri ise bu şarta bağlı. Nasıl olacak peki?
Hem medya, hem BDP’liler, hem de bu talebin teknik olarak karşılanamayacağını sarih bir şekilde izaha çalışmayan bu devlet hep beraber neyin inatlaşmasını yaptıklarını izah etmeliler.
Geçtiğimiz hafta ‘anadilde eğitim’i yazdığımda Mehmet Bekaroğlu hoca sosyal medyada bana: “Bu bir hak ve hakkın da mantığı olmaz” diye sitem etti.
Şimdi siz söyleyin Allah aşkına, mantığı olmayan bir hak için mi bu insanlar ölüyor ve daha da ölecek?
Gerçekten esas dert ne? Çünkü bu insanlara yazık.. twitter.com/acikcenk
Bu yazıya Facebook'ta yorum yapmak için tıklayın