Zaman yazarından AKP tarifi: Post modern otoriterlilk!
Taraf'a konuşan İhsan Dağı, AKP'yi "post modern otoriter" kavramıyla eleştirirken yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi...
GAZETECİLER.COM
Son dönem yaptığı AKP eleştirileriyle dikkat çeken Zaman yazarı İhsan Dağı, Taraf gazetesinden Murat Şevki Çoban'a verdiği hükümete yönelik analizleriyle yein bir tartışmanın kapısını araladı.
SİVİL DİKTA'DAN SONRA YENİ BİR KAVRAM: POSTMODERN OTORİTERLİK!
Daha önce Nuray Mert'in hükümet politikalarını tanımlamak için kullandığı "sivil dikta" kavramına benzer yaklaşım gösteren İhsan Dağı hükümetin son bir kaç yılda girdiği yolu "post modern otoriterlik" kavramıyla tanımladı. AKP'nin merkez sağ taban ve merkez sağ siyaset üzerindeki dönüştürücü etkisini analiz eden İhsan Dağı hükümetin kimlik ve hizmet siyasetini harmanladığını vurguladı. Hükümetin Kemalistler gibi toplum mühendisliği yaptığını ama Kemalistlerden farklı olarak bunu çoğunluğa dayanarak yaptığını söyleyen Dağı "amaçlanan özerk ve özgür bireyler değil sadık destekçiler yetiştirmek." dedi.
İşte Taraf'ın Dağı röportajındaki ilgili bölüm:
MUHAFAZAKAR TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ ÇOĞUNLUĞA DAYANIYOR
Kemalist devletin toplum mühendisliğinde kazanan toplum oldu. Mevcut kültür ve eğitim politikaları için “postmodern otoriterlik” diyorsunuz. Ne fark var?
Bütün toplum mühendisliklerinin doğası ve işleyişi aynıdır, çıktıları, ürünleri farklı olabilir. Kimisi Kemalist, positivist, sekülerist bir toplum yaratmak ister, kimisi de dindar, muhafazakâr, milliyetçi. Toplumu, üzerinde mühendislik yapılabilir bir nesne olarak görürler. Amaçlanan özerk ve özgür bireyler değil sadık destekçiler yetiştirmek. Bütün bu açılardan Kemalist ve muhafazakâr toplum mühendislikleri arasında bir fark yok. Fark, muhafazakâr toplum mühendisliğinin çoğunluk desteğiyle uygulanma potansiyeli taşıması.
HEM DEMOKRATİK HEM OTORİTER, HEM MODERN HEM GELENEKSEL
Demokrasi içinde toplum mühendisliği projesi uygulanabilir mi ama?
Demokrasi içinde devletin toplumu, toplumun değerlerini, tercihlerini yadsıyan bir mühendislik yapması mümkün olmaz. Siyaset sosyolojiyi uzun vadede baskılayamaz. Ancak kimlik siyasetinin mobilize edici ve meşrulaştırıcı işlevi elementer bir demokrasi altında da toplum mühendisliği yapmayı mümkün kılabilir.
Anlamadım...
Demokratik meşruiyet kadar dinsel meşruiyete de yaslanan, katı ideolojik bir toplum vizyonu yerine çoğunluğun değerlerini devlet eliyle yeniden tanımlayıp toplumun tümüne üst değer olarak sunan bir anlayıştan söz ediyorum. Buna postmodern otoriterlik diyorum. Tanımlaması zor bir şey bu; hem demokratik hem otoriter, hem modern hem geleneksel. Çoğunluğun sağladığı demokratik meşruiyet, dinsel referanslarla devşirilen dinî meşruiyet ve zorlayıcı bir güç olarak devlet aparatı biraraya geldiğinde tedrici bir kimlik inşası ince bir işçilikle mümkün. Son birkaç yıldır iktidar partisinin yöneldiği yol bu.
AKP HEM KİMLİK HEM HİZMET SİYASETİ YAPIYOR
Ama bu da AKP’nin merkez sağ iddiasıyla çelişmiyor mu? Hangi AKP, diyeceğimiz bir noktaya mı geldik?
AK Parti klasik bir merkez sağ parti olmaktan çıktı zaten. Yeni bir toplum inşa etme fikri klasik merkez sağ partilerde yoktur. Aksine Demokrat Parti’den itibaren merkez sağ toplum mühendisliğine karşı hizmet siyasetini öne çıkararak iktidar oldu. Oysa AK Parti, CHP’nin tarihsel toplum mühendisliği misyonuyla DP’nin hizmet siyasetini birleştirdi. Hem hizmet hem kimlik siyaseti yapıyor. Gücü de burada.
AKP, MERKEZ SAĞ TABANI KİMLİK SİYASETİNE YAKLAŞTIRDI
Güç dediğiniz toplumdan aldığı destek, değil mi?
AK Parti, hizmet ve kimlik siyaseti kollarıyla çok geniş kesimlere ulaşabiliyor. Hizmetler eleştiri aldığında kimliğini öne çıkararak taban buluyor, kimlik siyaseti tepki yarattığında hizmet diline dönüyor, genelde de ikisini aynı anda kullanıyor. Dahası AK Parti bu yaklaşımıyla bildik merkez sağ tabanını da yıllar içinde dönüştürdü, kimlik siyasetine yatkın hâle getirdi.
Son dönem yaptığı AKP eleştirileriyle dikkat çeken Zaman yazarı İhsan Dağı, Taraf gazetesinden Murat Şevki Çoban'a verdiği hükümete yönelik analizleriyle yein bir tartışmanın kapısını araladı.
SİVİL DİKTA'DAN SONRA YENİ BİR KAVRAM: POSTMODERN OTORİTERLİK!
Daha önce Nuray Mert'in hükümet politikalarını tanımlamak için kullandığı "sivil dikta" kavramına benzer yaklaşım gösteren İhsan Dağı hükümetin son bir kaç yılda girdiği yolu "post modern otoriterlik" kavramıyla tanımladı. AKP'nin merkez sağ taban ve merkez sağ siyaset üzerindeki dönüştürücü etkisini analiz eden İhsan Dağı hükümetin kimlik ve hizmet siyasetini harmanladığını vurguladı. Hükümetin Kemalistler gibi toplum mühendisliği yaptığını ama Kemalistlerden farklı olarak bunu çoğunluğa dayanarak yaptığını söyleyen Dağı "amaçlanan özerk ve özgür bireyler değil sadık destekçiler yetiştirmek." dedi.
İşte Taraf'ın Dağı röportajındaki ilgili bölüm:
MUHAFAZAKAR TOPLUM MÜHENDİSLİĞİ ÇOĞUNLUĞA DAYANIYOR
Kemalist devletin toplum mühendisliğinde kazanan toplum oldu. Mevcut kültür ve eğitim politikaları için “postmodern otoriterlik” diyorsunuz. Ne fark var?
Bütün toplum mühendisliklerinin doğası ve işleyişi aynıdır, çıktıları, ürünleri farklı olabilir. Kimisi Kemalist, positivist, sekülerist bir toplum yaratmak ister, kimisi de dindar, muhafazakâr, milliyetçi. Toplumu, üzerinde mühendislik yapılabilir bir nesne olarak görürler. Amaçlanan özerk ve özgür bireyler değil sadık destekçiler yetiştirmek. Bütün bu açılardan Kemalist ve muhafazakâr toplum mühendislikleri arasında bir fark yok. Fark, muhafazakâr toplum mühendisliğinin çoğunluk desteğiyle uygulanma potansiyeli taşıması.
HEM DEMOKRATİK HEM OTORİTER, HEM MODERN HEM GELENEKSEL
Demokrasi içinde toplum mühendisliği projesi uygulanabilir mi ama?
Demokrasi içinde devletin toplumu, toplumun değerlerini, tercihlerini yadsıyan bir mühendislik yapması mümkün olmaz. Siyaset sosyolojiyi uzun vadede baskılayamaz. Ancak kimlik siyasetinin mobilize edici ve meşrulaştırıcı işlevi elementer bir demokrasi altında da toplum mühendisliği yapmayı mümkün kılabilir.
Anlamadım...
Demokratik meşruiyet kadar dinsel meşruiyete de yaslanan, katı ideolojik bir toplum vizyonu yerine çoğunluğun değerlerini devlet eliyle yeniden tanımlayıp toplumun tümüne üst değer olarak sunan bir anlayıştan söz ediyorum. Buna postmodern otoriterlik diyorum. Tanımlaması zor bir şey bu; hem demokratik hem otoriter, hem modern hem geleneksel. Çoğunluğun sağladığı demokratik meşruiyet, dinsel referanslarla devşirilen dinî meşruiyet ve zorlayıcı bir güç olarak devlet aparatı biraraya geldiğinde tedrici bir kimlik inşası ince bir işçilikle mümkün. Son birkaç yıldır iktidar partisinin yöneldiği yol bu.
AKP HEM KİMLİK HEM HİZMET SİYASETİ YAPIYOR
Ama bu da AKP’nin merkez sağ iddiasıyla çelişmiyor mu? Hangi AKP, diyeceğimiz bir noktaya mı geldik?
AK Parti klasik bir merkez sağ parti olmaktan çıktı zaten. Yeni bir toplum inşa etme fikri klasik merkez sağ partilerde yoktur. Aksine Demokrat Parti’den itibaren merkez sağ toplum mühendisliğine karşı hizmet siyasetini öne çıkararak iktidar oldu. Oysa AK Parti, CHP’nin tarihsel toplum mühendisliği misyonuyla DP’nin hizmet siyasetini birleştirdi. Hem hizmet hem kimlik siyaseti yapıyor. Gücü de burada.
AKP, MERKEZ SAĞ TABANI KİMLİK SİYASETİNE YAKLAŞTIRDI
Güç dediğiniz toplumdan aldığı destek, değil mi?
AK Parti, hizmet ve kimlik siyaseti kollarıyla çok geniş kesimlere ulaşabiliyor. Hizmetler eleştiri aldığında kimliğini öne çıkararak taban buluyor, kimlik siyaseti tepki yarattığında hizmet diline dönüyor, genelde de ikisini aynı anda kullanıyor. Dahası AK Parti bu yaklaşımıyla bildik merkez sağ tabanını da yıllar içinde dönüştürdü, kimlik siyasetine yatkın hâle getirdi.