MEDYA KÖŞESİ

Yumuşak Coşkun'a köşe vermem...

"Ben olsam yumuşamış Coşkun'a köşe vermem" diyen de Yavuz Semerci...

Yumuşak Coşkun'a köşe vermem...
GAZETECİLER.COM - Yok yok... Bu "Coşkun", Ahmet Hakan “Coşkun" değil...
Bekir Coşkun...
"Ben olsam yumuşamış Coşkun'a köşe vermem" diyen de Yavuz Semerci...
Yavuz Semerci, "Bekir Coşkun bu haliyle güzel" başlığını koyduğu makalesine, Taha Kıvanç - Fehmi Koru'nun makalesinden yaptığı alıntı ile başlıyor...
Bu arada, eski patronları için “ağza alınmayacak küfürler savuran” bazı yazarları eleştirirken, Bekir Coşkun’u eski patronu Aydın Doğan aleyhinde konuşmadığı için kutluyor…
Bakın nasıl:
 
“Dün ayrıldıkları gazeteleriyle ve patronlarıyla, ‘geçmişte yaşananları deşifre ederek’ hesaplaşan toy yazarlardan olmadı.”
 
Yavuz Semerci’nin tarifine en çok uyan yazarın yönettiği gazetede yazması ise başarılı ve dürüst bir gazeteci – yazarlık geçmişi (bugünü)olan sevgili Yavuz Semerci’nin şanssızlığı olsa gerek…
Ve…
Bekir Coşkun'un kendisini değil de Fehmi Koru - Taha Kıvanç'ı haklı çıkaracağının karinesi olan ilk iki yazısını da umarız ileride çok hatırlamaz...
Neyse…
Yavuz Semerci’nin yazısının tamamı aşağıda…
 
YENİ Şafak'ta Taha Kıvanç (Fehmi Koru), "Bakalım yeni köyünde ne yapacak, neler yazacak" demişti dün köşesinde.
"Bekir Coşkun bugüne kadar ne yazdıysa yine onları yazar" diye düşünenleri de şöyle uyarmış: "Bu iş sandığınız gibi kolay değil." Kıvanç, "Gazetesini değiştiren her yazar yeni yuvasında eski başarısını tekrarlayamıyor, okur uyumu şart" demiş ama asıl tartışmayı şöyle başlatmış: "Göbeğini kaşıyan adamlarla barışmak istiyorum, dedi mesela. 'Kürt açılımı' ve 'Ermeni açılımı' ile gündemi belirleyen bir iktidara doğru bir 'Bekir Coşkun açılımı' neden olmasın? Sizler hatırlamasanız bile, biı ara büro komşuluğu da yaptığımız için kalemini iktidarlar konusunda usturuplu kullandığı dönemleri de hatırlıyorum Bekir Coşkun'un..." Coşkun'un yumuşamış hali işe yarar mı? Bence yaramaz. Okur onu öyle tanıyor, öyle seviyor. Ben patron olsam, yumuşamış Coşkun'a asla köşe vermem. Yumuşadığı an köşesini elinden alırım. Hükümetlerle başımı derde mi soktu, baskıya direnemiyor muyum, Coşkun'a "Yumuşa, üslubunu yumuşat" demem, kapının önünü gösteririm daha iyi. Anlayacağınız, Coşkun gibilerle çalışmak herkes için bir sınavdır...
 
Semerci bunları hatırlattıktan sonra bir köşe yazarının ne zaman hoş görülemeyeceğini de anlatıyor.
 
Okur da, hükümetler de farklı seslere, farklı bakışlara hoşgörüyle bakabilmeli.
Dikensiz gül bahçeleri yaratmaya çalışanlar, aslında bindikleri dalı kesiyor.
Bir yazar nerede sınırı aşar: Yazı, yalan üzerine kurulu bir hakaret içeriyorsa, kişisel bir kavga güdüyorsa, kişisel hak ve özgürlükleri çiğniyorsa...
Özgürlük adına kişilere hakaret edemeyiz ancak başbakanların allıkları adımları kendi dünya görüşümüze göre yargılama ve eleştirme hakkını sonuna kadar kullanabilmeliyiz.
Coşkun'un, benden ya da bir diğer yazardan daha özgür yazdığına asla katılmam. Anı ak Coşkun'u pek çoğumuzdan farklı kılan bir özelliği var.
Kalemini bir kılıç gibi keskin ve etkili kullanır. Bu yüzden onun yazdığının on kalını dile getirmeniz yetmez... Sorun özgür olmanızda değil etkin olmanızdadır... Ve bu özelliğin siyasi iktidarlar açısından hazmedilmesi zordur.
Coşkun yıllardır yazıyor. Müthiş bir birikim ve tecrübe ile olayları, bir fıkra uzunluğunda yorumlayarak okuyucuya sunuyor. Okuması, anlaması kolay.
Coşkun'un pek çok yazarda olmayan bir özelliğini daha keşfettim dün yazısında.
17 yıldır kendisine köşe veren Hürriyet Gazetesi'ne teşekkür etti. Kırgınlık üzerine edebiyat yapmadı. Yaşadıklarını anlatmadı.
Dün ayrıldıkları gazeteleriyle ve patronlarıyla, "geçmişte yaşananları deşifre ederek" hesaplaşan toy yazarlardan olmadı. Kendi yolunda yürüdüğünü gösterdi.
Coşkun'un yolculuğunun bir yerinde aynı gazetede yazmaktan büyük mutluluk duydum. En azından alılıncaya kadar "Hoş geldin" diyorum.
Taha Kıvanç'ın ima ettiği gibi yumuşamadığı sürece bu gazetede yazı hayatının uzun süreceğinden de eminim.
ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar