Yüksel Aytuğ kazandı
Hem haklı ve hem de cesaretli olması nedeniyle Yüksek Aytuğ’u “Günün Kazananı” seçtik…
GAZETECİLER.COM-
12 Eylül darbesinin genelkurmay başkanı ve silahların gölgesinde yapılan anayasa oylamasının seçilmiş(!) cumhurbaşkanı Kenan Evren’in görev süresi sona erince dönemin başbakanı Turgut Özal, başbakanlıktan istifa etti…
30 yıl aradan sonra ilk kez bir sivilin cumhurbaşkanı seçilme ihtimali belirdi…
Nitekim…
31 Ekim 1989 günü yapılan üçüncü oylamada Turgut Özal Türkiye Cumhuriyeti’nin 8.
Cumhurbaşkanı seçildi…
Emekli ya da darbeci generallerin silah zoruyla cumhurbaşkanı olmasına alışmış olanlar, meclis özgür iradesiyle kendi içinden ve hem de sivil birini cumhurbaşkanı seçince “alışamayacağız” falan gibi abuk laflar ettiler…
Turgut Özal gülümseyerek, “alışırsınız, alışırsınız” dedi…
Genç bir Teğmen olan Murat Şeref Baba 17 Şubat 1990 tarihinde Turgut Özal’a yolladığı bir telgrafta şöyle diyordu:
“Sizin Cumhurbaşkanı olmanıza alışamadım”…
Devlet de, bir yurttaşın (Devlet memuru da olsa.) bir cumhurbaşkanına “Sizin Cumhurbaşkanı olmanıza alışamadım” demesine alışık değildi…
Bir başka bahane bulundu ve teğmen ordudan uzaklaştırıldı…
Ama biliyor musunuz?..
O dönemlerde bir gazetecinin, köşe yazarının da kendi gazetesini (Özel kanallar henüz yoktu.) eleştirmesine henüz alışılmamıştı…
Halen de pek alışılmış değil…
Ama…
Turkuaz Medya (Sabah & atv) yönetimi belli ki bu konuda çok demokrat…
Çünkü…
Sabah yazarlarından Yüksel Altuğ 13.09.2016 tarihli Sabah’ta “Paran kadar konuş televizyonu” başlığı altında yayımlanan makalesinde kendi çalıştığı medya gurubunun televizyonunu (atv) de eleştirme yürekliliğini gösteriyor…
Ve…
Eleştirisinde çok da haklı…
Hem haklı ve hem de cesaretli olması nedeniyle Yüksek Aytuğ’u “Günün Kazananı” seçtik…
Yüksel Aytuğ'un makalesini aşağıda sizlerle paylaşıyoruz:
PARAN KADAR KONUŞ TELEVİZYONU
Şu anda evde misiniz? Her zaman oturduğunuz televizyon koltuğunda mısınız? O zaman televizyonculara hiiiç yaramazsınız. Sektörde esameniz okunmaz. Yoksunuzdur. Görünmezsiniz.
Onların gözünde dikkate alınacak hiçbir özelliğiniz, karşılanacak hiçbir ciddi talebiniz bulunamaz.
Çünkü siz tatile bile çıkacak parası olmayan fukara takımındansınız. Öyleyse, bayram boyunca dizilerin kolaj ve tekrarlarını, yarışmaların, şovların aylar önce yayınlanmış bölümlerini, bilmem kaçıncı kez ekrana gelen, her sahnesi ezberinizdeki beylik filmleri izlemeye mahkumsunuz.
Peki siz ne zaman mı 'gerçekten' televizyon izlemeye başlayacaksınız? Cebinde parası olanlar, yani televizyon ve reklam sektörünün hedef kitlesinde bulunanlar, bayram tatilinden dönünce...
ASIL MESELE: KÖFTE
Geçen hafta FOX'un basın bürosundan bir bilgilendirme mesajı geldi; Bayram süresince şu, şu, şu dizilerimizin tekrar ve kolaj bölümleri yayınlanacaktır diye. Peki gerekçe? Yok...
Asıl sebebi ben size açık açık söyleyeyim:
Bir dizinin bölüm maliyeti 300-500 bin lira. Kanalın o diziyi yayınladığı sırada araya alacağı en az dört kuşak reklamla bu parayı çıkarması ve kara geçmesi gerekir. Peki reklamlar kimin için yayınlanır?
Cebinde parası, aklında ve yüreğinde harcama inisiyatifi olanlar için. Sektördeki sözde beyin takımlarının bakkal hesabına göre, bayramda herkes(!) tatile gider. Kimse televizyon filan izlemez.
Kimsenin izlemediği televizyona reklam da verilmez. Reklam verilmeyince, kanal dizinin bölüm parasını çıkartamaz... Öyleyse? Buyrun kolaj bölümüne... Diyeceğim o ki, şu sizin ayıla bayıla izlediğiniz dediğimiz şey, reyting mönüsündeki hamburgerin köftesini, yani reklam arasında tutmaya yarayan iki ekmek diliminden başka bir şey değil.
OLDU OLACAK..
Şimdi aranızda tatile çıkanlara soruyorum; hiç televizyon izlemiyor musunuz? Ben şu anda Kuzey Ege'nin turistik bir sahil beldesindeyim. Çevremdeki herkes en azından prime time kuşağında televizyon başında. Televizyon izlemek, bizde öyle bir alışkanlıktır ki, tatilde filan terk edilmez. Nerede olursanız olun, gözünüz o ekranı arar. Üstelik dijital teknoloji artık televizyon izlemeyi sadece ekrana bağımlı olmaktan çıkartmış durumda. Millet cep telefonundan, bilgisayarından istediği her yerde izliyor televizyonu. Ama eskilerde bir bilge(!) çıkıp Bayramda televizyon izlenmez buyurmuş, koca bir sektör de bu safsatanın peşine takılmış. Belki de böylesi daha kolaylarına gelip kendilerine de bir tatil molası çıkarmanın derdine düştükleri içindir.
Oldu olacak tüm kanalları bayram süresince kapatın, tıpkı bir zamanlar gazetelerin çıkmayıp sadece Bayram Gazetesi'nin yayınlandığı gibi, yalnızca TRT yayın yapsın. Toplanan reklam geliri de sektörün ihtiyaç sahiplerine dağıtılsın. Hiç olmazsa hayır işlemiş olursunuz...
NOT: Bizim dükkan -Allah'a çok şükür- her bayram olduğu gibi yine tatil süresince açık kalacak. Sizin için, sizlerle birlikte...
12 Eylül darbesinin genelkurmay başkanı ve silahların gölgesinde yapılan anayasa oylamasının seçilmiş(!) cumhurbaşkanı Kenan Evren’in görev süresi sona erince dönemin başbakanı Turgut Özal, başbakanlıktan istifa etti…
30 yıl aradan sonra ilk kez bir sivilin cumhurbaşkanı seçilme ihtimali belirdi…
Nitekim…
31 Ekim 1989 günü yapılan üçüncü oylamada Turgut Özal Türkiye Cumhuriyeti’nin 8.
Cumhurbaşkanı seçildi…
Emekli ya da darbeci generallerin silah zoruyla cumhurbaşkanı olmasına alışmış olanlar, meclis özgür iradesiyle kendi içinden ve hem de sivil birini cumhurbaşkanı seçince “alışamayacağız” falan gibi abuk laflar ettiler…
Turgut Özal gülümseyerek, “alışırsınız, alışırsınız” dedi…
Genç bir Teğmen olan Murat Şeref Baba 17 Şubat 1990 tarihinde Turgut Özal’a yolladığı bir telgrafta şöyle diyordu:
“Sizin Cumhurbaşkanı olmanıza alışamadım”…
Devlet de, bir yurttaşın (Devlet memuru da olsa.) bir cumhurbaşkanına “Sizin Cumhurbaşkanı olmanıza alışamadım” demesine alışık değildi…
Bir başka bahane bulundu ve teğmen ordudan uzaklaştırıldı…
Ama biliyor musunuz?..
O dönemlerde bir gazetecinin, köşe yazarının da kendi gazetesini (Özel kanallar henüz yoktu.) eleştirmesine henüz alışılmamıştı…
Halen de pek alışılmış değil…
Ama…
Turkuaz Medya (Sabah & atv) yönetimi belli ki bu konuda çok demokrat…
Çünkü…
Sabah yazarlarından Yüksel Altuğ 13.09.2016 tarihli Sabah’ta “Paran kadar konuş televizyonu” başlığı altında yayımlanan makalesinde kendi çalıştığı medya gurubunun televizyonunu (atv) de eleştirme yürekliliğini gösteriyor…
Ve…
Eleştirisinde çok da haklı…
Hem haklı ve hem de cesaretli olması nedeniyle Yüksek Aytuğ’u “Günün Kazananı” seçtik…
Yüksel Aytuğ'un makalesini aşağıda sizlerle paylaşıyoruz:
PARAN KADAR KONUŞ TELEVİZYONU
Şu anda evde misiniz? Her zaman oturduğunuz televizyon koltuğunda mısınız? O zaman televizyonculara hiiiç yaramazsınız. Sektörde esameniz okunmaz. Yoksunuzdur. Görünmezsiniz.
Onların gözünde dikkate alınacak hiçbir özelliğiniz, karşılanacak hiçbir ciddi talebiniz bulunamaz.
Çünkü siz tatile bile çıkacak parası olmayan fukara takımındansınız. Öyleyse, bayram boyunca dizilerin kolaj ve tekrarlarını, yarışmaların, şovların aylar önce yayınlanmış bölümlerini, bilmem kaçıncı kez ekrana gelen, her sahnesi ezberinizdeki beylik filmleri izlemeye mahkumsunuz.
Peki siz ne zaman mı 'gerçekten' televizyon izlemeye başlayacaksınız? Cebinde parası olanlar, yani televizyon ve reklam sektörünün hedef kitlesinde bulunanlar, bayram tatilinden dönünce...
ASIL MESELE: KÖFTE
Geçen hafta FOX'un basın bürosundan bir bilgilendirme mesajı geldi; Bayram süresince şu, şu, şu dizilerimizin tekrar ve kolaj bölümleri yayınlanacaktır diye. Peki gerekçe? Yok...
Asıl sebebi ben size açık açık söyleyeyim:
Bir dizinin bölüm maliyeti 300-500 bin lira. Kanalın o diziyi yayınladığı sırada araya alacağı en az dört kuşak reklamla bu parayı çıkarması ve kara geçmesi gerekir. Peki reklamlar kimin için yayınlanır?
Cebinde parası, aklında ve yüreğinde harcama inisiyatifi olanlar için. Sektördeki sözde beyin takımlarının bakkal hesabına göre, bayramda herkes(!) tatile gider. Kimse televizyon filan izlemez.
Kimsenin izlemediği televizyona reklam da verilmez. Reklam verilmeyince, kanal dizinin bölüm parasını çıkartamaz... Öyleyse? Buyrun kolaj bölümüne... Diyeceğim o ki, şu sizin ayıla bayıla izlediğiniz dediğimiz şey, reyting mönüsündeki hamburgerin köftesini, yani reklam arasında tutmaya yarayan iki ekmek diliminden başka bir şey değil.
OLDU OLACAK..
Şimdi aranızda tatile çıkanlara soruyorum; hiç televizyon izlemiyor musunuz? Ben şu anda Kuzey Ege'nin turistik bir sahil beldesindeyim. Çevremdeki herkes en azından prime time kuşağında televizyon başında. Televizyon izlemek, bizde öyle bir alışkanlıktır ki, tatilde filan terk edilmez. Nerede olursanız olun, gözünüz o ekranı arar. Üstelik dijital teknoloji artık televizyon izlemeyi sadece ekrana bağımlı olmaktan çıkartmış durumda. Millet cep telefonundan, bilgisayarından istediği her yerde izliyor televizyonu. Ama eskilerde bir bilge(!) çıkıp Bayramda televizyon izlenmez buyurmuş, koca bir sektör de bu safsatanın peşine takılmış. Belki de böylesi daha kolaylarına gelip kendilerine de bir tatil molası çıkarmanın derdine düştükleri içindir.
Oldu olacak tüm kanalları bayram süresince kapatın, tıpkı bir zamanlar gazetelerin çıkmayıp sadece Bayram Gazetesi'nin yayınlandığı gibi, yalnızca TRT yayın yapsın. Toplanan reklam geliri de sektörün ihtiyaç sahiplerine dağıtılsın. Hiç olmazsa hayır işlemiş olursunuz...
NOT: Bizim dükkan -Allah'a çok şükür- her bayram olduğu gibi yine tatil süresince açık kalacak. Sizin için, sizlerle birlikte...