Yüksel Aytuğ kaybetti çünkü...
Bazı arkadaşlar var ki onlar için "kaybetti" demek içimizden gelmiyor...
Bazı arkadaşlar var ki onlar için "kaybetti" demek içimizden gelmiyor...
Hatta (hadi samimi itiraf yapalım) her zaman genelin beğeneceği objektiflikte konular yazmalarını ve "alkışlamayı" veya "kazandı" demeyi istiyoruz...
Kaybettirmek istemediklerimizden biri de Yüksel Aytuğ...
Ama...
Bu kadar ayıp eder de "kaybettin Yüksel Aytuğ" demezsek, bu defa da kendi vicdanımızdan rahatsız olur, tarafsızlık duygumuzun yitip gitmek üzere olduğundan şüpheye kapılırız...
Çünkü bizim için esas olan "samimiyet"tir...
Söylemek istediğini korkmadan söylemek, nal - mıh aramadan çakmaktır...
Yüksel Aytuğ, Ezel'de (atv'de yayımlanıyor kendisi de SABAH'ta yazıyor) değil de bir başka kanalda eşzamanlı sahnelerde ancak farklı mekânlarda zaman farkı olduğunu görseydi, Ezel'de olduğu gibi hoşgörülü davranabilir miydi?..
Hayır... Davranamazdı...
O halde, Ezel'de birbiriyle eş zamanlı iki farklı mekânda çekilen sahnelerden birinde gece, diğerinde gündüz olmasını eleştirmekle kalmayacak senaryo yazarıyla birlikte yönetmeni de bir yerlere sokacaktı...
Bunu yapmayınca "kaybetti"...