Yılmaz Özdil'i isteyen genel yayın yönetmeni kim?..
Seni ne kadar çok severlerse sevsinler (Ya da öyle görünsünler), sen Çölaşan ve Coşkun’la aynı gazetede olamazsın…
ADNAN BERK OKAN
Bana çok kızdığını biliyorum Yılmaz (Özdil)…
Haklısın da…
İşi “Eleştiri” olan insanlar sevilmezler…
Senin işin de eleştirmek…
Unutma Yılmaz…
Taraflardan (İktidar ya da muhalefet) birinden yana tavır almış her yazarın seveni kadar da nefret edeni vardır…
Haliyle senin de çok sayıda düşmanın olduğundan kuşkum yok…
Çünkü sen de tek taraflı eleştiriyorsun…
Yani…
Sadece “Muhalefet” ediyorsun…
Haliyle, işlerine geldiği gibi yazdığın için bir taraf sana hayranlık duyarken, karşı taraf senden nefret ediyor…
O halde Yılmaz…
Sen, iktidar partisinden ve hükümetten bezmiş yüzbinlerce Hürriyet okuru için çok önemlisin…
Milyonlarca sevenin için önemlisin…
Yazmayarak, milyonlarca nefret edenin karşısında onları “kimsesiz” bıraktın…
Yılmaz kardeş;
Sözcü’de yazmak için istifa ettiğin iddia ediliyor…
İnanmak istemiyorum…
Olmaz Yılmaz…
Sen Sözcü’de yapamazsın…
Seni ne kadar çok severlerse sevsinler (Ya da öyle görünsünler), sen Çölaşan ve Coşkun’la aynı gazetede olamazsın…
Kaldı ki…
Sözcü’nün patronu Ertuğrul Akbay asla ve asla bir Vuslat Doğan Sabancı olamaz…
Aydın Doğan’ın ise “tırnağı” olamaz Ertuğrul Akbay…
Aydın Bey önce “işadamı” sonra “Medya Patronu”dur…
Söz verirse arkasında durur…
Ertuğrul Akbay ise “Önce Gazete Patronu”dur…
İşadamlığının ise yakınından bile geçemez…
İşinin olduğuna bakar yani…
Eğer verdiği sözden cayması gerekiyorsa işinin icabı, anında çark eder…
Bu konuda…
Yani Ertuğrul Akbay hakkında daha önce defalarca yazdığım için fazla uzatmayayım…
Bildiğim kadarıyla Hürriyet’ten kovulmadın...
Ve eminim ki gazetenin patronajı da genel yayın yönetimi de senin köşene dönmeni istiyorlar…
Yine, öğrenebildiğim kadarıyla (Yeni öğrendim), Vuslat Hanım “Geri dön ve başla” demiş ama kabul etmemişsin…
Ve...
Çok sağlam bir kaynaktan doğrulattığım için yazıyorum; Rıfat Ababay Posta'da yazman için büyük çaba harcıyor...
Vuslat Doğan Sabancı ve Aydın Bey de istiyorlar Posta'da yazmanı...
Ama o teklifi de yine sen kabul etmiyorsun...
Allah'ın var Yılmaz...
Sen de bugüne kadar bir kere bile "kovuldum ey halkım!" sömürüsü yapmadın...
Eski patronajın da senin aleyhinde tek kötü söz söylemedi, söylemiyor...
Ama...
Eski patronajın ve çalışma arkadaşların "Geri dön" deseler de kabul etmemekte haklı olabilirsin…
Bir köşe yazarı “vazgeçilemez” ise ve hele bir de ekonomik gücü yerindeyse, patronaja karşı çok büyük avantaj sahibidir…
Tıpkı senin şu anda sahip olduğun gibi…
Çünkü...
Hem “vazgeçilmezsin”…
Hem de kitapların sayesinde büyük bir ekonomik güce sahip oldun…
İyi de Yılmaz…
Bugün bulunduğun noktaya yükselinceye kadar her şeyi tek başına sen mi başardın?..
Yazdığın gazete Hürriyet değil de Star, Akşam, Birgün ya da Cumhuriyet olsaydı meselâ…
Seni kaç kişi tanırdı?..
Kitapların kaç satardı?..
Yani Yılmaz kardeş…
Biz köşe yazarlarının en büyük avantajlarından biri, tanınmamızı sağlayacak bir platformda yazmaktır…
Öyleleri var ki medya dünyamızda…
En az senin kadar ses getirebilecek kadar güçlü klavyeleri var…
Ama…
Bir: Arkalarında Aydın Doğan ve Vuslat Doğan Sabancı yok…
İki: Yazdıkları gazete Hürriyet değil…
Sakın ha kibir yapma…
Seni sen yapan…
Seni “vazgeçilmez” noktasına taşıyan…
Sahip olduğun ekonomik gücü ve tanınırlığı sağlayanlara vefa borcun olduğunu unutma…
Çok iyi yazar olan biri aynı zamanda “iyi insan” olmakla da taçlandırmazsa mesleğini, bir gün gelir “balon” gibi patlar…
Çünkü…
Bizlerin velinimeti; okurlarımız ya da şöyle söyleyeyim KAMUOYU’dur…