MEDYA KÖŞESİ

Yılmaz Özdil'den 'rakı manifestosu' gibi yazı!

Yılmaz Özdil bugün unutulmayacak bir rakı yazısı kaleme almış. Hatta bir 'rakı manifestosu' dersek daha doğru olacak.

Yılmaz Özdil'den 'rakı manifestosu' gibi yazı!
GAZETECİLER.COM
Başbakan Erdoğan alkol tüketimini sık sık eleştiri konusu yaparken son olarak 'Alkol yerine meyve tüketin' demiş ve internette yeni bir geyik konusu baş göstermişti. Yılmaz Özdil de konuya balıklma dalmış ve unutulmayacak bir rakı yazısı kaleme almış. Hatta bir 'rakı manifestosu' dersek daha doğru olacak.

İşte Özdil'in rakı manifestosu:

Dönülmez akşamın ufkundayız azizim (2)

Arap aklıyla bize akıl vermeye kalkıyorlar ama “alkol” kelimesinin kökeni Arapça.

Kullanmamak lazım.
Hatta, yasaklansın.

Rakı ise, özbeöz Türk.

“Ne malum?” derseniz.
Nerede, ne zaman ve kim tarafından icat edildiği bilinmiyor. Oradan malum. Eğer, biz Türklerden başka bi milletin icadı olsaydı, yazılı tarihi olurdu, şeceresini bilirdik!

Şampanyanın mucidi Fransız keşiş, Dom Perignon, 1638’de dünyaya gelmiş mesela. Evliya Çelebi’nin 1635 tarihli seyahatnamesinde “rakı” geçtiğine göre, şampanyadan eski demek ki.

Yani?
Şampanyayı icat eden Dom Perignon, kundakta ana sütü içerken, biz aslan
sütü içiyorduk!

Başka “aydınlatıcı” veri var mı. Var.

Memleketi “ampul” yönetiyor ama, elektriğin ampulden önce rakıya faydası olmuştu. Çünkü, elektriğin icadıyla birlikte “buz” üretildi. Buz üretilince, “rakıya niye buz koymuyoruz azizim?” keşfi yapıldı. Bu tarihi keşif neticesinde, rakının üstüne buz koymak için daha uzun bardağa ihtiyaç oldu. Zahmet edip özel bardak icat etmek zor geldiği için, pratik Türk zekâsı devreye girdi, “limonata bardağı ne güne duruyor muhterem” keşfi yapıldı.

“Asil”dir rakı...

Bakın, 1900’lü yıllardan bir davetiye aktarayım size: “Muhterem efendim, teşrin’i saninin 21’inci gününe müsadif Cuma akşamı, Hristo’nun Meyhanesi’nde taam eylemek ve hususi bir eğlence tertip ederek vakit geçirmek istiyoruz. Sizi pek seven cümle dostlarımız teşrif edeceklerdir. Binaenaleyh, icabetiniz bizim içün mücib-i şeref olacaktır. Bu lütfu bizden esirgemeyeceğiniz ümidi ile takdim-i ihtiram eyleriz efendim. Pera sahaflarından Şener Efendi.”

Nezakettir, zarafettir.
Adab-ı muaşerettir.

“Milli”dir.

Üstelik, AKP’nin “milli”sidir.

Bu arkadaşların döneminde “milli” oldu. Rakıyı “milli içki” olarak tescilleyen Türk Patent Enstitüsü Başkanı, o makama, AKP tarafından atandı... Eşi de, AKP milletvekili. Ki o milletvekili, Suudi Arabistan Riyad Eğitim Fakültesi İslami İlimler mezunudur iyi mi...

Dolayısıyla, “rakı balık Ayvalık” gibi, zincirleme reaksiyonla, AKP’nin “milli”sidir!

“Rakı içeceğinize meyve yiyin, kavunun yanına 35’lik salkım açın”
filan gibi gayriciddi yaklaşılamaz ona.
Ciddiyet ister. Fava, pilaki, şakşuka,
memleket “meze”lesidir.

Yurtseverdir. İki tek attın mı “n’olacak bu memleketin hali?” diye endişelenmezdin aksi olsa.

Evrim Teorisi’nin kanıtıdır, fazla kaçırırsan, özüne dönersin, maymun olursun. Bilimdir.

Maymun değilsek bile; ne anlamı var onsuz, rakida’nın cibes’in turpotu’nun, inek miyiz biz? Madem gıcıksın rakıya, niye balık avlıyorsun boşu boşuna? Şerbetle mi yiyeceksin lüferi?

“Fevkalade”dir.
“Aliyül’ala”dır.
1926’da üretime başladığında, rakılarına bu isimleri koymuştu Tekel.

Kadındır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında “Sevim, Elif, Hanım, Denizkızı, Üzümkızı, Jale” isimlerini taşırlardı. Botoks’tur aynı zamanda. Çirkin kadın yoktur, az rakı vardır, en kaknemi bile bir başka görünür gözüne, içilir, güzelleşilir.

Hayatın anahtarıdır. Büst gibi oturan adamın bile çenesini açar. “çilingir”
sofrası denmesi, ondan. Kontörsüz muhabbettir. Kahkahadır."

Özdil'in rakıya yüklediği anlamalar bu kadar değil elbette. Devamını da köşesinden

Yorumlar