KAYBETTİ

Yılmaz Özdil

Çünkü kendisi de medyamızın “en çok okunan” yazarlarından biri…

Yılmaz Özdil

Yılmaz Özdil belli ki “çok okunma şehveti” ile yazmış bugünkü makalesini…

Çok okunma ihtirası işte böyle bir şey…

“Çok tıklasınlar, çok okusunlar… ‘Helâl beee!. Amma geçirmiş şu yoz yobazlara’ diye mesaj atsınlar”…

İşte o şehvet yüzünden Yılmaz Özdil bugün kendi kalesine gol atıyor…

Okurlarını “siz bir boktan anlamayan, zevksiz, kaliteyi değil avamı seçen, sıradan zevatsınız” diye aşağılıyor…

Nereden mi çıkardım?..

Söyleyeyim…

Yılmaz Özdil bugünkü Hürriyet’te “Nazar etme ne olur, küfret senin de olur” başlığı altında yayımlanan makalesinde öyle şeyler yazıyor ki gözlerime inanamadım…

Çünkü…

Yılmaz, medyamızın “en çok okunan” yazarlarının önde gidenlerinden…

Ama bugünkü makalesinde; en çok izlenen dizi film seyircilerinin geri zekâlı, gusto fukarası olduklarını ima ediyor…

En çok dinlenen müziğin dinleyicilerinin müzikten anlamayan, kulak yerine tencere taşıyan zavallılar olduğuna inanıyor olmalı Yılmaz…

Bütün bunları yazarken, “az okunan” meslektaşlarına; “küfür edin, önünüze geleni aşağılayın, kafalarına huni takın bakın o zaman nasıl siz benim gibi çok müşterisi olan bir yazar sınıfına yükseleceksiniz” demeye getiriyor…

Yani bir bakıma sevgili Serdar Turgut’un “vasıfsızların yükseldiği bir medya” olduğumuz tezini kabul ediyor…

Yani, hem Serdar’ı hem beni doğruluyor aslında ama kendisine yazık ediyor…

Çünkü kendisi de medyamızın “en çok okunan” yazarlarından biri…

Ve…

Okunmadıkları(!) veya Yılmaz’ın tezine göre “iyi küfür ve hakaret edemedikleri” için ulusal çok satan gazetelerde köşe sahibi olmayanların bolca bulunduğu bir ülkenin “en çok okunan” yazarı olarak “Medyanın Amiral Gemisi”nde köşe sahibi olduğu gerçeğini nereye koyacağız?..

Ey güzel insanlar!..

Lütfen benim çalışmayan kafama vura vura anlatın ki; “haksız olmuş olayım”…

Yılmaz’ın “çok müşteri, çok izleyici, çok okuyucu, çok dinleyici” sahibi olunmasının aslında “berbat” bir şey olduğunu çünkü “çokluk” demenin aslında “bokluk” demek olduğunu, hiçbir şeyden anlamadıklarını savunurken kendi okurlarına da hakaret etmiş olmuyor mu?..

Ve haliyle bunun adı “Kendi kalesine gol atmak” değil mi?..

Ve kendi kalesine gol atan kaybetmez mi?..

Not:

Aslına bakarsanız Yılmaz’ın bu makalesi en çok benim gibi sıradan, okuru olmayan, altısı roman 16 kitabı yayımlanan ama hiç satmayan bir yazarın teselli olmasını sağladı.

Neden mi?.

Dedim ya; altısı roman onaltı kitabı yayımlanan ve hiçbirisinin içinde bir tek köşe yazısı olmayan ben yıllardır gazetelerde (Herhalde okuyucum olmadığı için) kendime köşe bulamazken Yılmaz daha önce Hürriyet’te yayımlanmış köşe yazılarını kitap niyetine bastırıyor ve bir milyon satıyor ya, işte ondan…

Yani evet Yılmaz kaybediyor ama beni ve olmayan (Ya da çok az sayıda) okurumu da onurlandırıyor…

ÇOK OKUNANLAR