Yılmaz Özdil
Ama o kadar az doğrusu olmalıydı ki; alkışladığım gün sayısı bir yılda bir elin parmaklarını geçmiyordu...
Adamın adı çıkmış dokuza, inmezmiş sekize...
Kasabada bir toplu iğne çalınsa; onun adını verip "çalmıştır" derlermiş...
İki kişi kavga etse, "mutalaka o aralarına nifak sokmuştur" diyerek suçu üzerine atarlarmış...
Bir gün hamama gitmiş...
Kabinine döndüğünde ayakkabıları yokmuş...
"Ayakkabısız geldin, âlemi suçlama" demişler...
Bir başka gün yine hamama gitmiş...
Ayakkabıları çalındığı için yalınayak tabii ki...
Yıkanıp paklandıktan sonra dönmüş...
Bu defa ceket yok...
"Ceketsiz gelmiştin; numara yapma" demişler...
Bir başka gün hamama gidmiş yine...
Tabii ki ne ayakkabı var ayaklarında, ne sırtında ceket...
Ama...
Yıkanıp paklandıktan sonra kabine döndüğünde ne görsün...
Pantolon da yok...
Yine suçlamışlar onu...
Ellerini kaldırıp sormuş:
"Yahu dininize imanınıza; sahiden de ben bu hamama böyle don atlet mi geldim?"
Yılmaz Özdil'i son üç yılda o kadar eleştirdim ki; hayranlarının "en nefret ettiği" adamdım herhalde...
Oysa "doğru" yaptığında alkışlıyordum da...
Ama o kadar az doğrusu olmalıydı ki; alkışladığım gün sayısı bir yılda bir elin parmaklarını geçmiyordu...
Kaybettirişim veya eleştirişim ise bazen iyi niyetli olsa bile yazısı ya "ırkçılık" kokuyordu makaleleri ya da "şiddeti özendiriyordu"...
Bazen kendini "yargıç" yerine koyup hüküm veriyordu; kimi zaman da cumhuriyet savcısı oluyordu...
Uzatmayayım...
Bugün "Yılmaz Özdil kazandı" diyeceğim...
Ve yazısını okumanızı tavsiye edip soracağım:
"Allah aşkınıza sösler misiniz?.. O yazdıklarının herhangi birisine 'yalan' diyecek olanınız çıkar mı?.. Türkiye'de Özdil'in yazdıkları olmadı da 'yalan' mı yazıyor yani?.."
Tabii ki yazdıklarının hepsi doğru olduğu için kazanıyor ya...
Kasabada bir toplu iğne çalınsa; onun adını verip "çalmıştır" derlermiş...
İki kişi kavga etse, "mutalaka o aralarına nifak sokmuştur" diyerek suçu üzerine atarlarmış...
Bir gün hamama gitmiş...
Kabinine döndüğünde ayakkabıları yokmuş...
"Ayakkabısız geldin, âlemi suçlama" demişler...
Bir başka gün yine hamama gitmiş...
Ayakkabıları çalındığı için yalınayak tabii ki...
Yıkanıp paklandıktan sonra dönmüş...
Bu defa ceket yok...
"Ceketsiz gelmiştin; numara yapma" demişler...
Bir başka gün hamama gidmiş yine...
Tabii ki ne ayakkabı var ayaklarında, ne sırtında ceket...
Ama...
Yıkanıp paklandıktan sonra kabine döndüğünde ne görsün...
Pantolon da yok...
Yine suçlamışlar onu...
Ellerini kaldırıp sormuş:
"Yahu dininize imanınıza; sahiden de ben bu hamama böyle don atlet mi geldim?"
Yılmaz Özdil'i son üç yılda o kadar eleştirdim ki; hayranlarının "en nefret ettiği" adamdım herhalde...
Oysa "doğru" yaptığında alkışlıyordum da...
Ama o kadar az doğrusu olmalıydı ki; alkışladığım gün sayısı bir yılda bir elin parmaklarını geçmiyordu...
Kaybettirişim veya eleştirişim ise bazen iyi niyetli olsa bile yazısı ya "ırkçılık" kokuyordu makaleleri ya da "şiddeti özendiriyordu"...
Bazen kendini "yargıç" yerine koyup hüküm veriyordu; kimi zaman da cumhuriyet savcısı oluyordu...
Uzatmayayım...
Bugün "Yılmaz Özdil kazandı" diyeceğim...
Ve yazısını okumanızı tavsiye edip soracağım:
"Allah aşkınıza sösler misiniz?.. O yazdıklarının herhangi birisine 'yalan' diyecek olanınız çıkar mı?.. Türkiye'de Özdil'in yazdıkları olmadı da 'yalan' mı yazıyor yani?.."
Tabii ki yazdıklarının hepsi doğru olduğu için kazanıyor ya...