Yılmaz Özdil, yüreğimi dağladı
Hasta bir yurttaşı ekrana çıkarmak "yasak" olmasa gerek ki televizyoncularımız bu işi rahatlıkla yapıyorlar...
ADNAN BERK OKAN
Saruhanlı, eski ve malulen emekli şoför Murat'ın trajediden beter hayat öyküsünü Yılmaz Özdil'in köşesinde yüreğim yanarak okudum...
Kayınpederi tarafından kurşunlanmış...
Ense köküne kırk saçma isabet etmiş...
Bir süre yoğun bakımda kalmış...
Sonunda ölümden kurtulmuş...
Ama gülmekten kurtulamamış...
Evet...
Aynen öyle...
"Gülmekten kurtulamamış" çünkü "Gülme" hastalığına yakalanmış...
Sonrasında yaşadıkları ise dediğim gibi tam bir trajedi...
Ama...
Murat'ın hastalığı medyamız tarafından keşfedilince, trajedi ayrıca bir de medya edepsizliğine dönüşmüş...
Ben izelemedim ama Özdil anlatıyor...
Televizyon gazetecileri(!) Murat'ı ekranlara çıkarıp güldürüyor, kendileri de gülüyorlarmış...
Bu arada tabii ki izleyenleri de eğlendirdiklerini düşünüyor olmalılar...
Öyle olmasa; bol miktarda izleyici bulduklarına inanmasalar neden ekrana çıkarsınlar Murat'ı?..
Selâm bile vermezler; "yardım olabilir" diye...
Malûmunuz "Reyting"..
Görüyorsunuz değil mi?..
"Hastalıkla eğlenen ve eğlendiren bir gazeteci milleti"...
Tam da bizim milletimize yakışır hani...
Hasta bir yurttaşı ekrana çıkarmak "yasak" olmasa gerek ki televizyoncularımız bu işi rahatlıkla yapıyorlar...
"Ayıp" olsa o milyonlarca izleyici hasta bir yurttaşın özürüyle kafa bulup eğlenmez...
Demek ki ayıp da değil...
Ama...
"Günah" olduğu kesin...
Kur'an öyle buyuruyor...
Özürlü biriyle alay edilmesinin günah olduğunu yazıyor...
(“İnsanların arkasından çekiştirip duran, kaş-göz hareketleriyle onlarla alay edenlere yazıklar olsun!” Hümeze Suresi, 1)
O halde bugüne kadar hiç yapmadığımı yapacağım...
Televizyoncuları "suç işledikleri için" yargıya; "ayıp ettikleri için" halka şikâyet edemeyeceğime göre...
Ben de Allah'a "dua" ederim...
Ama "beddua!"
Allah'ım; bu acımasız, edepsiz, arsız televizyoncu kullarını bildiğin gibi yap Ya Rabbim!...
[email protected]
Saruhanlı, eski ve malulen emekli şoför Murat'ın trajediden beter hayat öyküsünü Yılmaz Özdil'in köşesinde yüreğim yanarak okudum...
Kayınpederi tarafından kurşunlanmış...
Ense köküne kırk saçma isabet etmiş...
Bir süre yoğun bakımda kalmış...
Sonunda ölümden kurtulmuş...
Ama gülmekten kurtulamamış...
Evet...
Aynen öyle...
"Gülmekten kurtulamamış" çünkü "Gülme" hastalığına yakalanmış...
Sonrasında yaşadıkları ise dediğim gibi tam bir trajedi...
Ama...
Murat'ın hastalığı medyamız tarafından keşfedilince, trajedi ayrıca bir de medya edepsizliğine dönüşmüş...
Ben izelemedim ama Özdil anlatıyor...
Televizyon gazetecileri(!) Murat'ı ekranlara çıkarıp güldürüyor, kendileri de gülüyorlarmış...
Bu arada tabii ki izleyenleri de eğlendirdiklerini düşünüyor olmalılar...
Öyle olmasa; bol miktarda izleyici bulduklarına inanmasalar neden ekrana çıkarsınlar Murat'ı?..
Selâm bile vermezler; "yardım olabilir" diye...
Malûmunuz "Reyting"..
Görüyorsunuz değil mi?..
"Hastalıkla eğlenen ve eğlendiren bir gazeteci milleti"...
Tam da bizim milletimize yakışır hani...
Hasta bir yurttaşı ekrana çıkarmak "yasak" olmasa gerek ki televizyoncularımız bu işi rahatlıkla yapıyorlar...
"Ayıp" olsa o milyonlarca izleyici hasta bir yurttaşın özürüyle kafa bulup eğlenmez...
Demek ki ayıp da değil...
Ama...
"Günah" olduğu kesin...
Kur'an öyle buyuruyor...
Özürlü biriyle alay edilmesinin günah olduğunu yazıyor...
(“İnsanların arkasından çekiştirip duran, kaş-göz hareketleriyle onlarla alay edenlere yazıklar olsun!” Hümeze Suresi, 1)
O halde bugüne kadar hiç yapmadığımı yapacağım...
Televizyoncuları "suç işledikleri için" yargıya; "ayıp ettikleri için" halka şikâyet edemeyeceğime göre...
Ben de Allah'a "dua" ederim...
Ama "beddua!"
Allah'ım; bu acımasız, edepsiz, arsız televizyoncu kullarını bildiğin gibi yap Ya Rabbim!...
[email protected]