Yılmaz Özdil ekranların Safiye Ayla'sı mı?..
Gülmeyen, gülümsemeyen, sürekli gergin, hep tersleyen, Eşrefpaşa ağzıyla konuşan bir "klavye ustası"...
ADNAN BERK OKAN
Çocukluğumda çok dinlediğim bir "dedikodu" idi...
Safiye Ayla'nın, sesinin muhteşemliği ile pek uyumlu olmayan yüz güzelliği(!)ni tarif edebilmek için; "Atatürk ona, 'şarkılarını arkasını dönüp de söylemesini emredermiş" derlerdi...
İlerleyen yıllarda o anlatılanların uyduruk birer dedikodu olduğunu o günleri yaşayan tarihçilerin seslerinden dinlemiş, yazdıklarından okumuştum...
Gerekçeleri hep aynıydı...
"Atatürk o kadar zarif bir adamdı ki safiye Ayla anlatıldığı kadar çirkin bile olsa öyle bir şey istemezdi"...
Yani...
Atatürk'ün Safiye Ayla için "yüzünü dön de şarkı söyle" emrini verdiği yalandı...
Ama...
Ben Atatürk kadar zarif bir adam olmadığım gibi kazmanın biriyim...
Buradan Yılmaz Özdil'e bir çağrıda bulunacağım:
"Sen sakın ekrana çıkma koçum... Sadece yaz"...
Neden mi?..
Dün gece Özdil'i ekranda ilk kez izledim...
CNNTÜRK'te Enver Aysever'in konuğu idi...
Yahu arkadaş...
O ne öyle?..
Gülmeyen, gülümsemeyen, sürekli gergin, hep tersleyen, Eşrefpaşa ağzıyla konuşan bir "klavye ustası"...
Evet gerçekten de bilgisayar (eğer kalemle yazmıyorsa) klavyede usta...
Ama...
Ekranda "hasta"...
Hani yazılarındaki gibi gülümsetirken aynı zamanda acı acı düşündürten birkaç espri, birkaç anekdot, birkaç hüküm cümlesi...
Yok arkadaş, yok...
Sürekli bir "Konuşma lan!.. Kafamı bozma... Bi bok bildiğin yok... Okuduklarını da anlamamışsın, psikopat sen de!.." tarzı, tavrı, söylemi, bakışları...
Aman aman aman...
Yılmaz Özdil'e yapılacak en büyük iyilik "sen ekrana çıkma tosunum" demektir...
Çıkarsa akşamki gibi rezil olur zira...
[email protected]
Çocukluğumda çok dinlediğim bir "dedikodu" idi...
Safiye Ayla'nın, sesinin muhteşemliği ile pek uyumlu olmayan yüz güzelliği(!)ni tarif edebilmek için; "Atatürk ona, 'şarkılarını arkasını dönüp de söylemesini emredermiş" derlerdi...
İlerleyen yıllarda o anlatılanların uyduruk birer dedikodu olduğunu o günleri yaşayan tarihçilerin seslerinden dinlemiş, yazdıklarından okumuştum...
Gerekçeleri hep aynıydı...
"Atatürk o kadar zarif bir adamdı ki safiye Ayla anlatıldığı kadar çirkin bile olsa öyle bir şey istemezdi"...
Yani...
Atatürk'ün Safiye Ayla için "yüzünü dön de şarkı söyle" emrini verdiği yalandı...
Ama...
Ben Atatürk kadar zarif bir adam olmadığım gibi kazmanın biriyim...
Buradan Yılmaz Özdil'e bir çağrıda bulunacağım:
"Sen sakın ekrana çıkma koçum... Sadece yaz"...
Neden mi?..
Dün gece Özdil'i ekranda ilk kez izledim...
CNNTÜRK'te Enver Aysever'in konuğu idi...
Yahu arkadaş...
O ne öyle?..
Gülmeyen, gülümsemeyen, sürekli gergin, hep tersleyen, Eşrefpaşa ağzıyla konuşan bir "klavye ustası"...
Evet gerçekten de bilgisayar (eğer kalemle yazmıyorsa) klavyede usta...
Ama...
Ekranda "hasta"...
Hani yazılarındaki gibi gülümsetirken aynı zamanda acı acı düşündürten birkaç espri, birkaç anekdot, birkaç hüküm cümlesi...
Yok arkadaş, yok...
Sürekli bir "Konuşma lan!.. Kafamı bozma... Bi bok bildiğin yok... Okuduklarını da anlamamışsın, psikopat sen de!.." tarzı, tavrı, söylemi, bakışları...
Aman aman aman...
Yılmaz Özdil'e yapılacak en büyük iyilik "sen ekrana çıkma tosunum" demektir...
Çıkarsa akşamki gibi rezil olur zira...
[email protected]