POLEMİK

Yiğit Bulut'tan yalılara kazık!

İstanbul’da “bütün dünyanın gözleri” önünde “Boğaz şeridimiz” halkın ulaşamayacağı bir şekilde “yalılar ve tekneler” tarafından gasp edilmiş,

Yiğit Bulut'tan yalılara kazık!
ADNAN BERK OKAN - POLEMİK 

Yiğit Bulut
bu defa da boğazdaki yalı sahiplerine taktı...
Elbette haksız değil ama yalı ahiplerinin ne günahı var?.
Asıl günahkârlar o yapılara "iskân" veren siysetçiler ve bürokratlar değil mi?..
Yalı sahipleri siyasetçilere, siyasal iktidarlara ve onların "kapıkulu" gibi çalışan bürokratlara "rüşvet" vermiş olabiirle ama silâh çekmiş olabileceklerini sanmıyoruz...
Bu ülkede "rüşvet vermek - almak" suç değil ki?..
Ha garsona bahşiş vermişsiniz, ha bir başbakan, bakan veya bürokratına "bahşiş"...

Yahu bu memleketin başbakanının oğlunu bir işadamı okutuyor...
Peki, siz şimdiye kadar "başbakan'ın rüşvet aldığı hakkında kesin delil var. İktidardan düşmeden de kaçabilir, tutuklansn ve yargılansın... Hukuka teslim olsun" diyen bir yazı okudunuz mu?..
Ben okumadım da...
Okuyanlar bana da bildirsinler lütfen!..

Hem zaten, mahkemede "ben rüşvet almadım, hani belgesi?" diye sual eden bir kamu bankası genel müdürüne karşı yöneltilen; "rüşvetin belgesi mi olur ulan pezevenk?" karşı sorusu da aslında belgesi olmayan bir alışverişin "rüşvet" sayılmayacağının yerel mahkeme tarafından "tescili" değil mi?..
Yani...
"Yalıların önünden kazıklı yol geçsin" demek yalı sahiplerine "kazık" atmak, rüşvet karşılığı o yalılara oturma izni veren siyasetçileri aklamak değil mi?..
12 Eylül'ün zalim paşaları bile, Bağdat Caddesi paralelindeki yalıların önünden yol geçirdiler de; iki bölgenin önünden yol geçiremediler: Fenerbahçe Orduevi ve Boğazdaki yalıların...
Hele, boğazdaki yalıları birer birer kendi yarattıkları yeşil zenginler alırken Yiğit'in o dediğini asla yapmazlar...

Peki o kazık atılırsa fena mı olur?..
Tadından yenmez ama bu hükümet döneminde asla...
Komünistler iktidar olamayacağına, Evren ve arkadaşlarından bile daha zalim paşalar da gelemeyeceğine göre...

Bakın Yiğit Bulut ne istiyor...


İstanbul Boğazı'nın tamamından kazıklı 'yürüyüş' yolu geçmeli!

İstanbul’da ilginç bir manzara: Deniz  kıyısını işgal etmiş yalılar arasında bir
açık alan ve buradan denize girmeye çalışan yüzlerce vatandaş! Tam bir kaos,
kalabalık, sağlıksız ortam! Yanda koca bir alan, sere serpe uzanmış bir ağa ve  denize girmeye çağırdığı arkadaşları! Aslında kıyı onun değil, olması da mümkün değil. Kıyı, hemen yanda üst üste sefalet çekenlerin ama “ağadan alıp halka
verecek” bir hukuk düzeni yok! “Benim” demiş, gasp etmiş, üstüne yatmış onun olmuş! Bir ülkede cumhurbaşkanı “verdiysem, ben verdim” derse, halk ne yapar?
Değerli dostlar, İstanbul’da “bütün dünyanın gözleri” önünde “Boğaz şeridimiz” halkın ulaşamayacağı bir şekilde “yalılar ve tekneler” tarafından gasp edilmiş,
edilmeye de devam ediyor! Ama sağ olsunlar “halka da birkaç metrelik delik” kalmış. Oradan denize ulaşıp, derin bir “oh” çekiyorlar. Şaka gibi! Ama değil! Ve işin en “korkunç” kısmı; kimse çıkıp sormuyor “sahil ve deniz” nasıl birinin “malı
olabiliyor”? Onlara sorarsanız; oluyor, her şey kanunlara uygun! Değerli dostlar, İstanbul Boğaz şeridi “bir baştan bir başa” halka açık ve en önemlisi “yürünebilir”
olmalı! Beşiktaş’tan çocuğunu eline alıp yola çıkan bir sade vatandaş Sarıyer sahiline kadar “kesintisiz” deniz kıyısından ayrılmadan yürüyebilmeli... Bu bir
hak, bu bir devlette olması gereken... Bunun çözümü de çok zor değil! Madem “kıyılar” gaspçıların kontrolünde “yapılacak iş” çok kolay ve net; Boğaz boyunca “iki
yakaya da” kazıklı bir “alan açmak”! Kazıkları çakmak ve kesintisiz “dolgu”yla bir
“HALK ALANI” yaratmak. Aynen Kadıköy’den Bostancı’ya yapıldığı gibi. Diyeceksiniz
ki; teknik olarak mümkün mü? Kesinlikle “yapılabilir”. Neden yapılmıyor? Sahillerde
“ağır abiler” oturuyor da ondan! Onlardan “ikisiüçü” tartınca milyonlarca “yurdum insanından” ağır çekiyor! O sahilde yürüyemeyen halkım insanının, o ağa rahat
güneşlensin diye sınır karakolunda askerlik yapması, o da ayrı bir garabet! Asla
yürüyemediğin, kavuşamadığın denizini savunmak için; denizden binlerce km. uzakta can ver! Sonuç: Konuyu dağılmaması için fazla uzatmayacağım. İstanbul’daki bu “durum” devletin atacağı bir adımla “yeni bir kazıklı alan” yaratılarak kolaylıkla çözülebilir ve halk denize kavuşur, ortaya da muheşem bir proje çıkar! Boydan boya her iki kıyıda da yürünebilen bir İstanbul Boğazı...
Son söz: Başbakan Erdoğan‘ın “halktan yana  bir adım atarak bu projeyi bir an önce başlatacağını” düşünüyor ve “sosyal bir hukuk devleti olma yolunda” çok önemli bir
adım olduğunun altını çiziyorum... Bu ülke dağıyla, taşıyla, boğazlarıyla, sahilleriyle
hepimizin; bir zümrenin, bir avuç adamın değil! Yaşasın hakça bölüşen; çetelerin, zümrelerin, yerleşiklerin, ağır abilerin olmadığı Büyük Türkiye...
ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar