Yiğit Bulut Çölaşan, MNG'nin ödünü kopardı!..
Nazif Bey'e gelince... Yiğit'ten ve kendi abdestinden korkusundan bugün Tolga Candaş Işık'ı kovan bir patron,
ADNAN BERK OKAN
Az sonra okuyacaklarınız; MNG (Mehmet Nazif Günal) Holding Avukatlarından Ayhan Yılmaz'ın yaptığı açıklamalardan alıntıdır…
Buyurun okuyun lütfen…
"Candaş Tolga Işık, 27.01.2011 tarihli Posta Gazetesi'ndeki menfur yazısında; tasvibi asla mümkün olmayan ifadeler kullanmıştır. Bunun üzerine TV 8 Yönetim Kurulu acil bir toplantı yapmış ve adı geçenin TV 8 bünyesinde sürdürdüğü tüm görevlere son vermiştir."
Pardon Ayhan Bey…
Bu açıklamayı siz mi yaptınız?..
Yoksa patronunuz yazıp elinize verdi de “al oku bunu” mu dedi?..
Yahu arkadaş?..
Bu milletin alnında "geri zekâlı" yazıyor ve fakat kimse göremediği için okuyamıyor da bir siz mi görüp okuyorsunuz?..
Pes vallahi!..
Neymiş?..
Candaş Tolga Işık, 27.01.2011 tarihli Posta Gazetesi'nde “menfur” (iğrenç, tiksindirici) bir yazı yazmışmış...
Eeee...
Ne olmuş yazmış da?..
Size ne Bay Avukat?..
Patronunuz Mehmet Nazif’e ne?..
Sizi ne ilgilendiriyor?..
Yazıyı yayımlayan gazete Mehmet Nazif’in de biz mi bilmiyoruz?..
Yooo...
POSTA'nın sahibi Aydın Doğan...
O yazı için Aydın Bey "menfur" deyip Candaş Tolga Işık'ı kovmayı akıl edemiyor(!) da sizler mi akıl ediyorsunuz?..
Vay anasını be!..
Hem de yazı yayımlandıktan 15 gün sonra!...
Babababa...
Yoksa durun bakayım!..
Sakın Çölaşan'dan boşalan “muhbirliği” doldurmaya çalışan Yiğit Bulut'tan korkmuş olmayasınız!..
Bilirim...
Mehmet Nazif’te korku dağları bekler...
Korkusundan sattığı bankayla ilgili de bir sürü dedikodu(!) çıkmıştı yanlış hatırlamıyorsam…
Dedikoduları(!) çıkaranlar da eskinin hazinecileriydi…
Ne o?..
Yiğit'in eski defterlerinizi kurcalayıp bir şeyler bulduğundan mı korktunuz yoksa?..
Öyle ya...
Korkmasanız, abdestinizden şüpheniz olmasa yazının yayımlandığından 15 gün, Yiğit'in Gazete HT'de başlığı altında yayımlanan ve içinde:
“Aynı mektup içinde, yıllar önce Ankara’daki MNG Holding binasının ‘en üst yani yönetim katında’ çıkan yangınla ilgili bazı iddialar ve belgeler var ki, bunlar şimdilik beni ilgilendirmiyor. İddialar kanıtlanırsa ‘haber’ değeri olabilir,“ yazısından sadece 2 gün sonra neden kovasınız Candaş Tolga Işık'ı?..
Mehmet Nazif kardeş…
Avukatınız "kamuoyunu bilgilendirme"(!) notunun bir yerinde diyor ki;
"... 30.01.2011 tarihinde, kesin bir kararlılıkla adı geçenin tüm görevlerine son vermiştir".
Yani...
Candaş Tolga Işık, 14 gün önce kovulmuş(muş)...
Yahu insaf...
Yiğit Bulut'a mektup (e-mail) gönderip hem sizin başınızdan geçen yangın olayıyla ve hem de Candaş Tolga Işık'la ilgili konularda bilgi veren (halen görevde) üst düzey yöneticiniz şöyle yazıyor şikâyet mektubunda.
“...Yiğit Bey, bahsettiğiniz bu şahıs TV 8’in şu anda danışma ve icra kurulu üyesi, yani bu kanalın tüzel kişiliğini de temsil ediyor!..”
Mektubun tarihi ne zaman mı?..
Söyleyeyim: 10 Şubat 2011...
Yani siz adamı 30 Ocak'ta kovduğunuzu açıklıyorsunuz; en tepe yöneticilerinizden biri ise mektubu gönderirken Candaş T. ışık'ın TV 8’in danışma ve icra kurulu üyesi olarak odasında oturduğunu yazıyor.
Pes yani...
Amman ha!..
Sakın ola hiç kimse kalkıp da "Candaş Tolga Işık'ı mı savunuyorsun?" diye sormasın...
Hiç kimseyi savunduğum da yok (Hele dünya ve siyasi görüşlerimiz yüz seksen derece ters Candaş Tolga Işık'ı asla), kimseyi suçladığım da...
Daha önce de yazmıştım...
Yiğit Bulut, Zülfü Livaneli'nin "Ensest ilişki"yi haklı olarak eleştiren “Mutluluk” isimli romanı yayımlandığında ve filme çekilip sinemalarda gösterildiğinde Livaneli ile aynı gazetede (VATAN) yazıyordu...
Dönüp bakın arşive, Yiğit Bulut'un eniştesi Aydın Doğan'a yönelik tek bir cümlelik tehdit göremezsiniz...
Yani, "Aydın enişte, Zülfü Lİvaneli son romanında Doğu ve Güneydoğu’daki kardeşlerimiz için 'ensest' yakıştırması yapıyor, onu bu gazeteden hemen kovmazsan; Maliye Bakanlığı Hesap Uzmanları Kuruluna başvurup, vergi kaçırdığını ihbar edeceğim" demedi...
Diyeceksiniz ki...
O zaman akrabalık hatırına öyle yazmamıştır belki ama Aydın Bey'in başına gelenlerle onun ilgisi olup olmadığını nereden biliyorsun?..
Orasını bilemem tabii…
Ama…
Bir gazeteci/yazar/yönetici, sevmediği bir yazarı işinden kovdurmak için bildiği ama kamuoyuna açıklamadığı, ilgili kurumlara da bildirmediği bir durumu kendi çıkarı için kullanıyorsa o adamdan her şey beklenir...
Nazif Bey'e gelince...
Yiğit'ten ve kendi abdestinden korkusundan bugün Candaş Tolga Işık'ı kovan bir patron, diğer gizli sandığı günahlarını ortaya çıkaracağını köşesinde yazan birilerinden korkup televizyonun içini bile boşaltabilir...
Hâsılı...
Yiğit'in yaptığı şantajdır, tehdittir ve hele bir gazeteciye asla yakışmaz...
Mehmet Günal'ın korkaklığı ise Yiğit'in sözünü ettiği yangında bazı dalaverelerin döndüğünün karinesidir...
Şimdi Yiğit'e düşen şudur:
Nazif Günal'ı başını yakacak kadar korkutan belgeleri hemen açıklamak..
Açıklamazsa, “benim şartım Tolga’yı kovmasıydı, kovdu. O belgeler benimle mezara kadar gider” demiş olur ki bu durumda milyonlarca yetimin, fukaranın haklarını çalmış olur…