Yeni Şafak'tan Ahmet Altan'a teessüf!
"...Üstüne kurulduğun hak, hukuk, özgürlük değerlerini alaşağı etmek, bizzat kendinin oturduğu sandalyeyi çekmek, kendi ayağına sıkmak anlamına gelir."
Yazıları neredeyse cümle cümle analiz eden Albayrak, Ahmet Altan için asıl problemin, Mavi Marmara Olayı'nın değil Mavi Marmara Raporu'nu izleyen günlerde Türkiye'nin açıkladığı İsrail'e uygulanacak yaptırım kararları olduğunu düşünüyor.
ASIL DERDİ İSRAİL'E YAPTIRIM KARARLARI
Çünkü Altan, Cumartesi günü (10 Eylül 2011) Taraf'ta yayınlanan yazısında "AKP'nin Gazze ambargosu üzerinden başlayan sertleşme sürecini Doğu Akdeniz'de egemenlik siyasetine eklemlediği"ni söylüyor; "hükümeti destekleyen medya cenahında yazılıp çizilenleri de emperyal bir gücün fütuhat hazırlığı" olarak niteliyordu.
Sivil toplum, sivil irade, sivil eylem kavramlarını pekala bilir yani Altan da; hükümetin İsrail'e karşı yaptırım kararları almasını, "Gazze ambargosu üzerinden başlayan sertleşme sürecini Doğu Akdeniz'de egemenlik siyasetine eklemlediği" varsayımına hangi verilerle gerekçe yaptı, bilemedim.
Keza, "hükümeti destekleyen medya cenahında yazılıp çizilenlerin de emperyal bir gücün fütuhat hazırlığı" olarak yorumlamak nasıl mümkün oldu, çözemedim.
ELBETTE DEMOKRATİKLEŞMEYE EMEĞİ VARDIR AMMA VELAKİN...
Altan elbette iyi bir kalemdir, sözü değerlidir, Türkiye'nin demokratikleşme sürecinde ciddi ve sıkı el emeği bulunan bir yazardır. Amma velakin, hayata dair referansları farklı olanların öncelikleri de farklı oluyor demek ki...
"Kolları bacakları taşlarla kırılan, evlerinden yağan misket bombalarıyla kendileriyle dünyanın gözü önünde misket oynanan Müslümanlara yardım götürelim, dikkati bu yöne çekelim" demek, "fütuhatçılık" oluyormuş.
Bunu, modern bir sivil toplum kuruluşu olarak, çokuluslu bir katılımı tercih ederek ve silahsız şekilde gerçekleştirmeye çalışmak da "cihatçılık".
Vatandaşını öldürene yaptırım kararı alan devlet de, "Osmanlı mirasçısı".
Hükümeti eleştirmeyi anlarım, eleştirilecek pek çok yönü de var. Da, bunu Mavi Marmara üzerinden yapmak üstüne kurulduğun hak, hukuk, özgürlük değerlerini alaşağı etmek, bizzat kendinin oturduğu sandalyeyi çekmek, kendi ayağına sıkmak anlamına gelir.
İnanan insanların hassasiyetlerini "cihatçılık" ve "fütuhat hazırlığı" olarak değersizleştirmek ve amacından saptırmak da seni eleştirdiğin ve uzak olduğunu sandığın Kemalistlerin elitist bakış açısına anında ışınlar. Fildişi kulenden baktığın toplumu, toplumun hassasiyetlerini, önceliklerini, ortak vicdanını anlamadığın anlamına gelir ki, fenadır.
Ahmet Altan'a koca bir teessüf gönderiyoruz.