Yeni Şafak'ta Nazlı Ilıcak bombardımanı sürüyor
Yeni Şafak yazarı Cem Küçük, Nazlı Ilıcak'a yönelik yazılarına devam ediyor.
HAFTA SONLARI EVİNDE AĞIRLIYOR
Küçük, Nazlı Ilıcak'ın kızağa alınmış bir emniyet bürokratı ile ilişkisi olduğunu ima ettiği geçen haftaki yazısında Ilıcak'ın yazdığı kitabın da o bürokrat tarafından yazıldığını ileri sürmüştü.
"Nazlı Hanım bir dönem etkili konumda bulunan bir güvenlik bürokratıyla son birkaç yıldır çok sık görüşüyor. Hatta bu kişiyi her hafta sonu evinde ağırlıyor. Bu güvenlik bürokratı Başbakan Erdoğan'ın kızağa çektiği biri. Ama Nazlı Hanım'ın yazdığı yazılar ve kitaplarının kaynağı bu bürokrat. (...)
Mustafa Balbay ya da Tuncay Özkan gibi isimler benzer operasyonlarda böyle kullanıldılar. Şimdi bunun bedelini ödüyorlar."
KÜÇÜK DİYE KÜÇÜMSEMEYELİM BÜYÜMESİNİ BEKLEYELİM
Ilıcak ise hafta içinde Cem Küçük'ün yazısına "alay" dolu bir yazı ile yanıt vermiş, "kitabı ben yazdım sanıyordum demek ki yazmamışım, Cem Küçük'ten daha iyi bilecek değilim ya..." demiş ve eklemişti:
"Meğer Ali Fuat Yılmazer her hafta sonu evime geliyor, beni AK Parti iktidarı aleyhine şartlandırıyormuş. Hayret! Hafta sonlarını çocuklarımla, torunlarımla, arkadaşlarımla geçirdiğimi sanıyordum. Bu hususta da yanılmışım.
Her şeyi biliyor Cem Küçük... Sakın "Cemaatçi" olan kendisi olmasın. Kerameti, belki bu mensubiyetten kaynaklanıyor. Benim adıma düşünüyor; benim bilmediğimi biliyor; fark etmediğimi fark ediyor. Her şeyi çözmüş zihninde. Dost kuvvetler, düşman kuvvetler, Zello çetesi, Faiz Lobisi... Kerameti kendinden menkul demeyelim.
Adı "Küçük" diye, küçümsemeyelim. Ya büyümesini bekleyelim; ya da "Küçük" adamlar da büyük düşünebilir diye, -Orhan Baba gibi- bir teselli verelim."
YAZMA SIRASI YİNE CEM KÜÇÜK'TE
Cem Küçük bugün usta polemikçi Nazlı Ilıcak'a eleştiri yüklü bir yazı kaleme aldı: "Bazı insanların hayatları yalanlar üstüne kuruludur. Yalandan çıkamadıkları için düzenlerini çıkarlarına göre kurarlar." diyerek başladığı yazısında Küçük şunları yazdı:
DÜN TÜKÜRDÜKLERİNİ BUGÜN YALARLAR
"Bazıları gelip geçse de o isimler hep vardır. Çünkü ne yapar ederler zeytinyağı gibi üste çıkarlar. İtiraz edecek olursunuz ya da 'Ama siz eskiden böyle konuşmuyordunuz' dersiniz, sizi bile bastırırlar. Dün tükürdüklerini bugün yalamakta hiç beis görmezler. Hep hancıdır onlar.
BENİ TANIMADIĞINI SÖYLEMİŞ, YAŞLILIKTAN HATIRLAMIYORDUR
'Yeni Şafak'ta Cem Küçük diye biri yazıyormuş ve geçenlerde benden söz etmiş.' Nazlı Ilıcak böyle buyurmuş. Yani beni tanımadığını, umursamadığını söylemiş. Ama yalan yazmış. 27 Temmuz 2012 tarihli Sabah Gazetesi'nde yazdığı 'Kürt Devleti' yazısında halbuki benden bahsediyordu. Komplo Teorisi programının Ecevit'e yönelik Troyka Komplosu bölümünde seve seve konuk olan oydu.
Olabilir, yaşlılıktan hatırlamıyordur. (...)
MERDİ KIPTİ ŞECAAT ARZ EDERKEN SİRKATİN SÖYLERMİŞ
Bir önceki yazımda Nazlı Ilıcak'ın bazı yazı ve kitaplarının kaynağının bir güvenlik bürokratı olduğunu yazmıştım. İsim vermediğim ve cemaatten hiç bahsetmediğim halde Nazlı Hanım nedense bülbül gibi dökülmüş. Hem bürokratın adını vermiş ve işi gelmiş Cemaat'e bağlamış. Halbuki benim kastım Cemaat filan değildi. Merdi kıpti şecaat arzederken sirkatin söylermiş. Nazlı Hanım'ın durumu tam da bu olmuş. O güvenlik bürokratının adını vermiş. O güvenlik bürokratının cemaatçi olup olmadığını bilmiyorum. Hiçbir bilgim yok. Ama Nazlı Hanım'ın o ismi böyle koruyup kollamasını pek hayra yormadım.
BELGELERİ TELEKİNEZİ YÖNTEMİYLE ALDIYSA BAŞKA
Nazlı Hanım'ın bazı yazı ve Her Taşın Altında Cemaat mi Var? kitabını kendisinin yazdığını söylüyor. Peki o bilgi ve belgeleri ona uzaylılar mı getirdi? Çok gizli ve ancak Emniyet'te olabilecek o belgeleri Nazlı Hanım telekinezi yöntemiyle aldıysa bilemem. Ayrıca o güvenlik bürokratıyla ilgili olarak, 'Tanıdığım kadarıyla ne kendisi ne de ailesinin fertleri Gülen camiasındaki insanlara pek benzemiyor' diye yazması da zaten o kişiyi tanıdığının kanıtı.
Ayrıca istihbarat savaşlarında birinin tarafı olursanız er ya da geç harcanırsınız. Emniyet içinde yakın geçmişte taraf tutan gazeteciler oldu. İstihbaratçıların verdiği bilgileri toplayıp kendi adını koyan gazetecilerin başına pek de iyi şeyler gelmedi.
(...)
BAŞBAKAN İLE GÜLEN'İN ARASINI AÇMAYA ÇALIŞAN BİRİSİNİZ
Nazlı hanım ne yazık ki siz Başbakan'la Fethullah Hoca'nın arasını açmak isteyen birisiniz. 7 Şubat olayı patlak verdiğinde Hüseyin Gülerce bile savcıları en sert şekilde eleştirmişti. Ama siz o olayda nedense hep savcılara arka çıktınız. Bir ayağı İsrail'e dayanan bu olayda Başbakan'ın yanında yer almak varken, onu suçladınız.
14 Haziran 2012'de Dört Bir Taraf programında Nagehan Alçı, 'Başbakan, yarım saat sonra Hocaefendi'yi yurda davet edecek' dediğinde ona gülmüştünüz. Sonra Başbakan çağrıyı yapınca yüzünüzdeki donuk ve bitik ifadeyi unutamıyorum. Siz Başbakan'la Fethullah Hoca'nın arasının gerilmesinden memnunsunuz. Buna delil olacak çok ama çok bir olay daha yaşadınız ama onu sonra yazarım. Herhalde onu da inkar etmezsiniz.
BAŞBAKAN SİZİ UMURSAMIYOR DİYE KIZGINSINIZ
Başbakan sizi son 5-6 yıldır ciddiye almadığı için, umursamadığı için ona kızgınsınız. Gezi dahil bulduğunuz her fırsatı Başbakan aleyhine kullanıyorsunuz. Meşru hükümeti adeta sorguluyorsunuz. Benim derdim bununla. Seçimle gelen seçimle gider Nazlı hanım, istihbaratçılarla değil.
Cem Küçük'ün yazısının tamamını okuyabilirsiniz.