MEDYA KÖŞESİ

Yeni Şafak yazarı şaştıkaldı! Bize sahip çıkın Başbakanım

Başbakan'ın sanatçılarla buluştuğu toplantıda bir sanatçının ""Buraya geldiğimiz için sosyal medyada yuhlanıyoruz, bize sahip çıkın Başbakan'ım" demesi Yeni Şafak yazarını şaşırttı.

Yeni Şafak yazarı şaştıkaldı! Bize sahip çıkın Başbakanım

Başbakan Davutoğlu, "Dost Meclisi" buluşmasında sanatçı ve akademisyenlerle bir araya gelmişti. Yeni şafak yazarı Fatma Barbarosoğlu, bu buluşma ile ilgili ilginç detaylar anlattı köşesinden. 

Özellikle bir sanatçının "Buraya geldiğimiz için sosyal medyada yuhlanıyoruz, bize sahip çıkın Başbakan'ım" demesi Fatma Barbarosoğlu'nu çok şaşırtmış. Şimdi kulislerde bu sanatçının kim olduğu konuluşuyor. 

İŞTE FATMA BARBAROSOĞLU'NUN O YAZISI

Siyaset ve sanat buluşması "yarın tahayyülü" açısından son derece önemli.

Nitekim Sayın Başbakan'ın akademisyenlerin tahayyül gücünün eksikliğine dair anlattığı şu anekdot çok önemli:
Sayın Davutoğlu akademik bir jüride bulunuyor. Sözlü sınavda akademisyen adayının sahası ile ilgili olarak bilmesi gereken hiçbir klasik metinden haberdar olmadığını görüyor ve kendisine öncelikle okuması gereken metinlerin listesini veriyor.

Bir kaç ay sonra sınav tekrarlanıyor. Sayın Davutoğlu'nun ifadesi ile "tipik bir Türk öğrenci olarak aday kendisine tavsiye edilmiş olan bütün kitapları okumuş, sular seller gibi cevap vermektedir. Söz konusu aday bu defa sınavını geçebilmiş mi? Hayır. Çünkü Davutoğlu, akademisyen adayının bilgisini güncel bir olay üzerinden sınamak üzere, o sıra (15-20 Kasım 2003 HSBC saldırısı) İstanbul'un dört farklı noktasında bomba yüklü ikişer kamyonetin infilak ettirilmesiyle gerçekleştirilmiş olan intihar eylemlerinin sosyo-ekonomik boyutunu ve küresel ölçekteki etkilerini değerlendirmesini istemiştir. Tahmin edeceğiniz gibi namzet, klasik metinlerden elde ettiği birikimi günlük hayatın sorunlarını yorumlayacak boyutta yaşanılan zamana transfer edememiş, arka arkaya üç cümle kuramamıştır.

Bu bizi şaşırtıyor mu? Acıdır ki şaşırtmıyor. Mesela bir kaç yıl önce Batman'da genç kızların art arda intihar etmesiyle ilgili olarak ekranlarda konuk edilen profesörler, konuşmalarına Durkheim'ın dediği gibi diye başlayıp bir türlü günümüze gelememişti. Bizde akademinin dili ya fazla didaktik ya da fazla eskimiş.

Soru şu: Nasıl oluyor da Batı'nın doksan yaşındaki sosyologları günümüzü derinden kavrayan metinler ortaya koyabilirken bizde "bilimsel, akademik, hakemli dergi" dili 19. Yüzyıldan günümüze gelemiyor?

Cevabı Sayın Ahmet Davutoğlu verdi: " Adaya son okuduğu romanı sordum. Sevdiği şiirleri sordum. Son seyrettiği filmi sordum. Sevdiği şarkıları sordum."

Tahmin edeceğiniz gibi soruların cevap hanesi boş.

Akademisyenlerde durum böyle de peki geceye katılan sanatçılarda durum nasıldı?

Edebi metin okuyanlar, ilk cümleleri ile derhal fark ediliyordu. Diksiyon, cümlelerde anlam bütünlüğü ve konuşmayı hülasa edecek bir önerme vardı konuşmalarında.

Diğer taraftan üniversite mezunu, ihtisas sahibi ve yıllardır sahnelerde olan "bazı sanatçılar" uzun uzun konuştu, lakin söylediklerinden bir önerme çıkarmak mümkün değildi.

Sanatçıların Sayın Başbakan'dan telif haklarının ve hayvan haklarının ötesinde bir talepte bulunmamış olması çok acı.

Akademinin tahayyül gücü yok kabul. Lakin sanatçıların da kendi menfaatlerinin dışında istikbal kaygısı taşıdıklarına tanık olmuyoruz.

O akşam benim şöyle bir hayalim vardı. Bekliyordum ki sanatçılar tek tek ama aynı ruh ile şunu söyleyeceklerdi: "Türkiye çok zor bir zamandan geçiyor. Bu zor zamanda biz sanatçılar olarak üzerimize düşeni yapmayı arzuluyor, çocukların ve gençlerin eğitimi için düzenli olarak katkı sunmak istiyoruz."

Sanıyordum ki biri çıkıp şairin frekansından "taşınacak suyu göster, kırılacak odunu/kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde" diyecek...

"Buraya geldiğimiz için sosyal medyada yuhlanıyoruz, bize sahip çıkın Başbakan'ım" cümlesini duyduğum an yaşadığım şaşkınlığı anlatmam mümkün değil.

Bu cümle şaka amaçlı kurulduysa hiç komik değil. Ciddiyetle kurulmuşsa cümlenin sahibinin henüz birey sorumluluğu alacak kıvama gelememiş olduğunu göstermesinin dışında bir anlamı yok.

Velhasıl bendeniz için muazzam bir gözlem akşamıydı. Dilerim bundan sonra yapılacak olan "Dost Meclis"leri Türkiye'yi bütünleyecek hayallere tanık olur.

Lakin bu tip toplantılarının verimli olması için katılanların kendilerini aşırı önemseyerek korsan konferans vermekten kaçınmaları gerekiyor. Unutmayalım ki düşüncesini berraklaştırmış kişiler için bir dakika bile çok uzun bir süredir. Uzun konuşmalar ya diğerlerini kaale almayan kibrin göstergesidir ya da zihni hazırlığını tamamlayamamış bilincin sayıklamalarıdır.

ÇOK OKUNANLAR