Yemişim sizin basın özgürlüğünüzü...
Kanal A'da, Sözcü yazarlarından Nasuh Mahruki ile tarihçi Murat Özer'in konuk olduğu A Politik programındaki o kavga da basın özgürlüğü kapsamına girer mi?
GAZETECİLER.COM ÖZEL ANALİZ
YAKUP MURAT
Mustafa Kemal cumhurbaşkanı ama henüz "Atatürk" değil...
Dolmabahçe Sarayı'nda İstanbul'un ünlü gazeteci yazarları ve kanaat öderleriyle toplantı yapıyor...
Hilafetten yana olan yazarlar özgür olmadıklarını, hükümeti eleştirmeye korktuklarını söylüyorlar...
Mustafa Kemal "eleştirin" diyor. "Beni de eleştirin ve baskı görürseniz bana bildirin"...
Allah Allah...
Ertesi günden itibaren öyle bir eleştiri yağmuru başlıyor ki hükümete, İsmet İnönü'ye ve hatta Mustafa Kemal'e...
Felâket...
* * *
İsmet İnönü birkaç defa bu eleştiri özgürlüğünün önüne geçmek istediğinde Mustafa Kemal "Bırak, yazsınlar... Hakaret ve iftira etmeye başladıklarında müdahale edersin" diyor...
Ve bir süre sonra muhalefet tamamen belden aşağı vurmaya başlıyor...
Mustafa Kemal'e "Vatan haini... Yargılanmalı ve asılmalı" diyenler bile var...
Tabii ki ünlü "Takri'ri sükûn" kanunu çıkarılıyor...
Basına ağır cezalar getiriliyor...
Ve...
Basın susuyor...
* * *
Kanal A'da Mehmet Toprak'ın yönettiği, Sözcü yazarlarından Nasuh Mahruki ile tarihçi Murat Özer'in konuk oldukları tartışma programını izlerken bu anekdotu hatırladım...
Bizim gazeteci milletine "özgürsün" dendiğinde onlar bunu "dilediğin gibi küfür ve hakaret edebilirsin" ruhsatı olarak algılıyorlar...
Hele bir de "Çok sesli" görüntüsü vermek iseyen bir kanala çıkarılmışlarsa "vaauuvvv" yani...
Kanal A televizyonu "iktidara yakın" bir kanal olarak biliniyor...
İktidara yakın haber kanallar ise yine bilindiği gibi "tek ses" olmakla suçlanıyor...
Yani...
Ekranlarına sadece iktidara yakın konukları çıkardığı için muhalif medya tarafından "takaza" ediliyor...
Alın işte gördünüz...
Mehmet Toprak, "tek sesli demesinler. Muhalif bir konuk alayım programa da o da söylesin fikirlerini" diye düşünmüş belli ki ama "çok sesli" olmak hevesi kursağında kaldı...
Mahruki, ikidarı eleştirebilme özgürlüğünü "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tehdit etme özgürlüğü" olarak algılamış olmalı ki verdi veriştirdi...
"Devran dönecek, cumhurbaşkanı, başbakan ve genelkurmay başkanı vatana ihanetten yargılanacak" dedi...
Hem de "Vatana İhanetten" yargılanacakmış...
Nasıl ihanet etmiş vatana cumhurbaşkanı, başbakan ve genelkurmay başkanı?..
Mahruki'ye göre vatanı satmışlar...
Oysa...
Mahruki'nin yaptığı eleştiri değil iftira...
Ve iftira ceza hukukunda hakaretten çok daha ağır bir suç...
Ve haliyle ağır cezayı gerektiriyor...
Yani...
Mahruki eleştiri özgürlüğünden yola çıkıp, iftira çamurunu avuç avuç atan bir saldırgana dönüşüyor konuk olduğu kanalda...
* * *
İyi de arkadaş...,
Mahruki böyle edep ve ahlâk dışı iftiralar savururken programı yöneten Mehmet Toprak ne yapıyor?..
Mahruki'ye müdahale edip, "Lütfen susun... Bu yaptığınız müfterilik ve tehdit... Buna izin veremem lütfen programın olağan akışına dönün" mü diyor?..
Yooo...
O işi konuğu Murat Özer'e bırakıyor...
Yani...
"Kapışın da otalık şenlensin" moduna giriyor...
Gülümseyerek izliyor...
Ve...
Bu defa da Murat Özer alıyor iftira isimli sazı eline...
Daha bir ay önce Cumhurbaşkanı'nın "Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu senedi" diyerek övdüğü Lozan Sözleşmesi'ne "Paçavra" diyor...
Altında imzası olanların mezarlarında yargılanıp "vatana ihanet"ten mahkum olacaklarını söylüyor bağıra çağıra...
Onlar nasıl ihanet etmişler vatana?..
Onlar da 90 yıl önce Musul ve Kıbrıs'ı satmışlar...
İyi mi?..
* * *
Ve...
Oradaki haziruna sorarsanız "tartışıyorlar"...
Oysa çok çirkin bir kavga oluyor o anda ekranda...
Mide bulandırıcı...
İftira, tehdit ve hakaretlerin havada uçuştuğu, ve o sırada kahve dilinin kullanıldığı bir kavga...
Ve...
Bunun adına "basın özgürlüğü" diyor kimileri...
Yemişim sizin basın özgürlüğünüzü...
Yakup MURAT