Yavuz Semerci için...
"Alo Fatih (Saraç)" hattıyla yapılan “telefonla medya yönetimi” yüzünden son günlerde tiraj kaybettiği iddia olunan Gazete HT...
Bu köşelerin sürekli takipçileri "Pazar" günlerini boş geçtiğimi bilirler...
Neden?..
Haftanın altı günü en "gıcık", en "yalancı", en "yalaka" v.s. yazarları bile işim gereği okumak zorunda olduğum için yorulan beynimi ve ruhumu dinlendirmek amacıyla gazete okumam...
Hadi bu arada bir de itiraf...
Fiziki olarak Gazete HT hariç...
Bugün, daha ikinci sayfadan itibaren okuduğum köşe yazarlarının hangisini alkışlasam, hangisini "günün köşe yazarı" seçsem, hangisi için "kazandı" diye düşündüm...
Diğerlerinin hepsinden özür dileyip üçünü "Günün Köşe Yazarı, Alkışlananı ve Kazananı" seçmeye karar verdim...
Kimler mi?..
Söyleyeyim:
Günün Köşe Yazarı: Serdar Turgut…
Gerekçelerini o köşede açıklayacağım...
Fatih Altaylı: Günün Kazananı...
Onun gerekçelerini de o köşede açıklayacağım...
Ve...
Alkışlar: Yavuz Semerci...
Onun gerekçelerini bu köşede anlatacağım çünkü şu anda "Alkışlar Yavuz Semerci" için köşesindesiniz...
Neden mi?..
"Alo Fatih (Saraç)" hattıyla yapılan “telefonla medya yönetimi” yüzünden son günlerde tiraj kaybettiği iddia olunan Gazete HT benim halen favorim...
Çünkü...
"Alo Fatih" hattına…
Ciner Medya Gurubu’nun telefonla yönetilmek istenilmesine rağmen gazete ve yazarları bu kadar özgür ve cesaretle yazabiliyorlarsa; bir de Alo Fatih hattına ulaşılamadığını düşünebiliyor musunuz?..
Herhalde Başbakan'ın uykuları kaçar; gazeteyi bizzat kendisi yönetmek bile isteyebilirdi...
Evet...
Alkışlar Yavuz Semerci için...
Çünkü...
Bakın neleri yazmaya cesaret edebiliyor...
Buyurun okuyun lütfen:
Sandıktan çıkan her kimse saygı duydum.
Ceketimi ilikledim. Milyonlarca insanın oyunu almış birini, fikri ne olursa olsun bu ülkeyi yönetme hakkı vardır diye düşündüm. İyi olanı, bu halk için doğru olanı hep alkışladım.
Kimliğine, meşrebine, siyasi düşüncesine bakmadım...
İster Devlet Bahçeli ülkeyi yönetsin, ister Abdullah Gül, ister Bülent Arınç, ister Kemal KıIıçdaroğlu, ister Ali Babacan, ister Mehmet Şimşek.
Beni herkes yönetir ama bir tek kişi yönetemez...
Yolsuzluk yapan yönetemez...
Babamın oğlu olsa bile tek kuruşluk saygı duymam, duyamam...
O yüzden diyorum ki, hakkındaki yolsuzluk kayıtlarının yalan olduğunu ispatlayamayan Tayyip Erdoğan'a artık saygı duyamıyorum.
Söylediği şeylere kulaklarımı tıkıyorum. Sesini duymaktan rahatsız oluyorum. Sandığı işaret etmesini hiç önemsemiyorum.
Sandıktan değil yüzde 50, yüzde 80 oy bile alsa görüşüm değişmez...
Benim için Erdoğan, artık doğru şeyleri seslendirse bile yanlış kişidir...
Yok hükmündedir...
Ne dersiniz?..
Bu yazı nedeniyle Yavuz’un başına bir şey gelir mi?..
Gelecek olsaydı “Alo Fatih” hattı çalışır yazı gazeteye girmezdi…
Demek ki gazetenin patronajı da yönetimi de Yavuz’un ve diğer bütün yazarlarının özgürlüğünden yana…
Bakınız…
Belki bundan sonra kısa vadede yapılacak her seçimi Erdoğan’ın liderliğindeki Ak Parti kazanabilir…
Ama…
Kabul edin/edelim ki; Erdoğan’a oy verecek olanların bile en az yarısı (Yani seçmenlerin % 75’i) artık kendisine inanmamakta, güvenmemektedirler…
Peki neden oy vere/bile/cekler?..
Turist Ömer rolündeki Sadri Alışık’ın filmin bir sahnesinde açlıktan guruldayan midesine, “Sus be sus, guruldama… Sanki var da mı yemiyoruz” dediği sebepten…
Yani…
Yokluktan…
Yani…
Seçeneksizlikten…
Evet…
Bir kere daha ve bu defa önce ayağa kalkıp alkışlıyor, sonra da klavyemin gerekli tuşlarına basıyorum:
“Alkışlar Yavuz Semerci için”…