ANALİZ

Yavuz Semerci beni nerelere götürdü...

"Ya savaş köleliği kaldıran kanun teklifinin kabulünden önce biterse?" sorusunun cevabı ise riyakârlık kokuyordu:

Yavuz Semerci beni nerelere götürdü...

ADNAN BERK OKAN

Hem Amerikalı ve hem de Cumhuriyetçiydi Amerikan yönetimiyle de çok sıkı ilişkileri olan dostum...

İstanbul’da yediğimiz bir yemekte:

“Eğer gücün yetiyorsa bütün liderlerin aynı anda tartışacakları bir TV programı yaptır” demişti...

2002 genel seçimlerine gidilen süreçteydik…

Liderler meydan meydan dolaşıyorlar ama ekranda birbirleriyle tartışacak imkân bulamıyorlardı…

Bendeniz de o günlerde eski bir başbakana danışmanlık yapıyordum.

Eski başbakana Amerikalı dostumun yaptığı öneriyi aktardım, “ben varım” dedi…


Kendisine güveniyordu...


Çünkü İktisatçıydı…

Dönemin Hükümeti çok büyük bir ekonomik krizden çıkış yapmak için uğraşıyordu.

O günün GÖZCÜ Gazetesi genel yayın yönetmeni Ufuk Büyükçelebi’ye açtım konuyu…

Diğer gazetelerin danışmanlık yaptığım eski başbakanı göresi gözleri yoktu.

Gözcü bir gün sonra “Çiller’den hodri meydan!” gibi bir başlıkla çıktı…

Bütün liderleri ekrana davet ediyordu Tansu Hanım…

Haberin çıktığı gün Amerikalı dostumu aradım ve kendisine söyledim:

“O halde şimdi iyi takip et” deyip küçük bir kahkaha attı…

“Yani büyük televizyonlar bu tartışmayı yaptıracaklar mı?” diye sordum…

“Hayır” dedi; “sadece biri yapacak bunu ama sadece Bay Baykal ile Bay Erdoğan’ı tartıştıracak…”


İçim "cızzz!" etti...

"Dostum" diyordum ve en az 15 yıldır arkadaştık ama yoksa beni kullanmış mıydı ne?..

Aradan iki gün geçmedi ki Amerikalı dostumun dediği oldu…

Kanal D’de Uğur Dündar diğer genel başkanları (Ecevit, Çiller, Bahçeli, Yılmaz) görmezden gelip sadece Baykal ile Erdoğan’ı konuk etti…

Amerikalı dostumun daha önce söylediği ama bir türlü inanmadığım, inanmak istemediğim kehaneti gerçek mi oluyordu ne?..

Kehanet ne miydi?..

“Seçimlerden sonra sadece AKP ve CHP mecliste olacaklar”…

O ikili tartışmadan sonra program yaptığım TV ekranına çıkıp “AKP ve CHP dışında kalan diğer bütün partilerin barajın altında kalacağını, oyunun ABD'de tezgâhlandığını” söyledim…

Birileri, canlı yayında yaptığım o iddiamı Tansu Hanım’a aktarmışlar..

Diğer parti liderleri de bizzat patrona telefon edip; "toplum mühendisliği yaptığımı" şikâyet etmişler...

Oysa benim amacım oynanan oyunu ortaya sermekti...

Bu arada Tansu Hanım'la da tabii ki tartıştık…

Tansu Hanım çok kızmıştı söylediklerime…
 

Çünkü…

Kesinlikle inanıyordu ki DYP iktidar olacaktı…

ABD öyle istiyordu…

DYP iktidar olacak ve ABD Irak’a yapacağı askeri operasyonda askerlerinin önemli bir bölümünü Türkiye üzerinden taşıyacaktı Irak’a…

Oysa her şey çoktan ayarlanmıştı…

Cüneyt Zapsu’nun müthiş zekâsı her şeyi çoktan bitirmiş; (muhtemel) Ak Parti iktidarında hem IMF, hem Dünya Bankası ile uyum içinde çalışılacağı, Kemal Derviş’in “Güçlü Ekonomiye Geçiş” programının aksamadan sürdürüleceği ve en önemlisi Irak’a yapılacak askeri operasyonda Amerika ile birlikte hareket edileceğinin sözü verilmişti…

Peki neden DYP değil de Ak Parti?..

DYP, seçime giderken Kemal Derviş’in uyguladığı ve giderek başarıya ulaşan ekonomi programıyla en çok kavga eden partiydi…

DYP seçime giderken Kürt hareketini nasıl yok ettiğini, Kürtlerin taleplerini kabul etmemek için nasıl da başarıyla(!) mücadele ettiğini anlatan tek partiydi…

Oysa seçimlerden sonra bilhassa Kuzey Irak’taki Kürtlerle (Barzani) çok sıkı dostluk kurabilecek bir hükümete ihtiyaç vardı…

Seçimlerden sonra, İmralı'da yatan Öcalan üzerinden yapılacak görüşmelerle terörün bitirilmesi, daha 1918'de Wilson Prensipleri'ne giren "Bağımsız Kürdistan"ın kurulması için yasal düzenlemeler yapılacaktı...

Tansu Çiller’in başbakanlığında bütün bunların olmasına imkân yoktu...


Ve…

Irak’a yapılacak operasyon sırasında çok Müslüman ölecekti…

Ölen Müslümanlar için Türkiye’de ağıt yakacak, halkı sokaklara dökecek değil; susacak, hükümetin selâmeti için bağrına taş basacak ama sokaklara dökülmeyecek Müslümanlara ihtiyaç vardı…

Bunu ise ancak Ak Parti Hükümeti ve o hükümeti kuracak siyasi kadrolar başarabilirdi…

Nitekim seçimlerden sonra aynen öyle oldu…

Ve her şey 2002 seçimleri öncesinde plânlandığı gibi oldu...

Ne var ki...

Son 4 yıldır çok şey değişti...

Hükümet ABD'li dostumun dediğine göre "mızıkçılık" ediyor...

Meselâ, Barış Sürecinden önce, örgüt üyelerinin kazasız belâsız(!) çekilmelerini sağlayacak yasal düzenlemeler halen yapılmadı...

Örgütün silahlı militanları "yakalanma" ve hatta "ödürülme" korkusu yaşadıkları için sınır dışına çıkamıyorlar...

Hükümet de zaten çıkmalarını istemiyor...

Çünkü sürecin yürümesini istemiyor...

Temcit pilâvı gibi, "örgütün sadece % 20'si çekildi" denilmesinin sebebi süreci örgütün bozduğuna kamuoyunu ve dünyayı ikna etmek...

"Öcalan'ın örgüt üstündeki etkisi sadece % 20" diyerek Apo'yu taca çıkarmak...

Çünkü...

Yapılan kamuoyu araştırmaları halkın sürece destek verdiğini ama desteğinin Kürtlerin talepleri yerine getirilsin diye değil; terör bitsin diye olduğunu gösteriyor...


Yani...

Halk; hem Kürtlerin taleplerinin yerine getirilmesini istemiyor ama hem de terör bitsin istiyor...

Yani...

"Hem canını cennette, hem elini günahta istiyor" halk...

Lincoln filminin bir sahnesinde olduğu gibi...

Orada da bir Kuzeyli aile, köleliğin kaldırılmasını savaşı bitirecek diye istiyordu...

"Ya savaş köleliği kaldıran kanun teklifinin kabulünden önce biterse?" sorusunun cevabı ise riyakârlık kokuyordu:

"O halde köleliği kaldıran kanunun kabul edilmesini istemeyiz tabii"...


Şu anda Kürtlere oynanan oyun bu:

"Terör nasıl olsa bitti... Bundan sonra yeniden yapılanması için finansman da bulamaz genç de... O halde neden isteklerini kabul edip de seçimi zora sokalım"...


Bütün bunları niçin mi hatırladım?..

Yavuz Semerci’nin dünkü (27.08.2013) Gazete HT’de  başlığı altında yayımlanan makalesini okudum da…

Liderlerin televizyonda mutlaka karşılıklı olarak tartışmaları gerektiğini yazıyordu Yavuz…

Keşke tartışsalar ama imkânsız…

Hele bu defa tamamen imkânsız…

Hele terör konusunda bu noktaya gelinmişken...

Hele Afyon'da CHP'lilerle Ak Partililer de birbirlerine girişmişken...

Hele; ABD ve müttefikleri; "Ilımlı İslâm"dan bile korkar hale gelmişlerken... 

Hele....

Hele....

Hele....

[email protected] 
ÇOK OKUNANLAR