MEDYA KÖŞESİ

Yaşa be Hıncal Usta!..

“Hep böyle kal” melodisinin sözlerini değiştirip “hep böyle yazzz!” diyesimiz geldi…

Yaşa be Hıncal Usta!..
GAZETECİLER.COM
 
Efendim, hep üstüne gidecek değiliz ya büyük üstadın…
bazen de alkışlayacağız elbette...
Bugün öyle bir “Tiyatro” yazmış ki; bayıldık…
Nefis…
Muhteşem…
“Hep böyle kal” melodisinin sözlerini değiştirip “hep böyle yazzz!” diyesimiz geldi…
Bu ülkede “öksüz” kalmış sanatımızı Uluç gibi yazarak destekleyen yazarlara, medyaya ve sanatımıza, sanatçılarımıza “sponsor” olarak can veren, kan veren(Uluç, Mustafa Taviloğlu örneğini vermiş)çok ihtiyacımız var…
Lütfen okuyunuz…
 
 
Oyun değil.. Oyuncu..
 
Üniversite yıllarımdan unutamadığım bir kovboy filmi vardır.. The Singer, But not the Song.. Şarkı değil.. Şarkıcı.. Dirk Bogarde, kasabaya kan ağlatan kötü ruhlu kovboy.. John Mills, tanrının yolunu seçmiş çocuk arkadaşı, rahip..
Bogarde asıp keserken, Mills onu doğru yola, tanrı inancına getirmeye savaşır..
Final tahmin ettiğiniz gibi.. Su testisi su yolunda kırılır.. Bogarde vurulur.. Ölümcül.. Sokakta kanlar içinde yatarken, rahip koşar gelir.. Baş ucuna oturur.. İlahi okumaya başlar.. Bogarde son gücüyle elini yakalar rahibin.. İlahiyi huşu içinde dinler.. Mills "Nihayet" der, arkadaşının öbür dünyaya inançlı gideceğini düşünerek.. Bogarde ölürken güler, dostuna..
"Şarkı değil" der.. "Şarkıcı.."
O sahneyi hiç unutmadım.. O sahneden aldığım dersi de.. İnsanın, insan olmanın önemini anladım.. İnsanın her şeyin önüne geçebileceğini, insanın, olaylar, koşullar ne olursa olsun, güzellikler yaratabileceğini öğrendim..
"Bu da Benim Ailem"den çıkarken, aklıma yıllar içinde yaşam sloganlarımdan birine dönen film adı geldi, yeniden..
"Şarkı değil.. Şarkıcı" diye mırıldandım kendi kendime..
Oyun bildiğimiz aile komedilerinden biri.. Yıllanmış ailelerin hemen hepsinde görülen sorunlar ve hep bildik çözümler..
O zaman niye bu kadar mutlu, niye bu kadar neşeliyim, Profilo'dan ayrılırken?.. Niye gene benzersiz bir tiyatro keyfi yaşadığımı düşünüyorum?.
Cevap işte bu..
Oyun değil.. Oyuncu..
Öyle bir Metin Serezli izledim ki.. Oyunun öyle ötesinde, öyle üstünde ki.. Sırf onu seyretmek öyle güzel ki.. Gerisini düşünmedim bile..
Suna Keskin, bir başka eski kurt.. O da müthişti.. Yani böylesi bir Metin'le oyunu baştan sona baş başa götürmek kolay iş değil.. Suna bunu başardı asıl.. Oya İnci de çok çok iyiydi.. Ve de ikisini de ilk defa izlediğim iki genç.. Sinemis Candemir ve Soydan Soydaş.. Bu devlerin arasında, nasıl yakışıyorlardı sahneye..
Oyunu bizim Hakan ile Utku gibi, Sandberg ve Firner adlı Alman İkilisi yazmış. Ama bana sorarsanız, bu ülkenin en önde gelen tiyatro çevirmenlerinden Hale Kuntay yeniden yazmış.. Nedim Saban, Metin'e ve Suna'ya büyük bir rahatlık bırakarak sahnelemiş oyunu.. İyi de etmiş.. Oyun, salonun kahkahaları arasında su gibi akıp gidiyor.
Zuhal Soy'un dekoru hoş.. Burada bir parantez açıp, Sevgili Dostum Mudo'ya, Mustafa Taviloğlu'na bir selam yollamak isterim.. Mudo, Concept mağazasını sanata açtı..
Ali Kocatepe Konserine gidiyorum. Dekor Mudo'dan gelmiş. Yaşamdan Dakikalar dekoru..
Nebil "Mudo" diyor.. Tiyatro Kare'nin dekoru Mudo'dan..
Sanatın gönüllü sponsoru, Mudo.. Tiyatro yapmanın giderek zorlaştığı günümüzde, bu destek unutulmaz.. Unutulmamalı..
Tiyatro adına teşekkürler Mudo..
Hoş, keyifli, neşeli bir gece geçirmek istiyorsanız, Bu da Benim Ailem'e gidin.. Ne zaman ve nasıl mı?..
www.tiyatrokare.com.tr
ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar