MEDYA KÖŞESİ

'Yandaş' ve 'Muhalif'ler nerede uzlaştı?

Ahmet Altan bugün hayli sarsıcı bir medya analiziyle gündemde. Medyadaki kamplaşma aslında ne kadar gerçek?

'Yandaş' ve 'Muhalif'ler nerede uzlaştı?

GAZETECİLER.COM - Taraf'ın tepe ismi Ahmet Altan bugün hayli sarsıcı bir medya analiziyle gündemde. Normalde medya üstüne pek yazmayan Altan bugünü medyaya ayırmış. Altan basındaki kamplaşmanın aslında ne kadar sahte ve çıkar ilişkilerine dayalı bir konumlanma olduğunu vurgulamış. Adeta bir 'kayıkçı kavgası' olan bu kamplaşmanın ne kadar sahte olduğunu ortaya koyan bir örnek veriyor Altan. 12 yaşında bir Kürt kız çocuğunun askerlerin roketiyle parçalanması karşısında medyanın 'yandaş' ya da 'muhalif' farkı gözetmeden nasıl da sus pus olduğunu, nasıl da uzlaştığını görünce Altan'a hak vermemek mümükün değil.

Sahiden uçan kuştan dolayı bile hükümeti eleştiren Hürriyet, Vatan, Milliyet  yazarları mesela, bu kadar sarsıcı ve önemli bir konuda neden bir satır eleştiri kaleme almaz? Ya da her fırsatta ordu eleştirisi yapan onca Yeni Şafak, Star ,Bugün, Zaman yazarı neden bu konuda orduya tek bir satır eleştiri yazmaz? Ahmet Altan bugün bunun cevabını vermiş.

"Göbeğini kaşıyan gazeteci...

Biz, “kimse devlet ve rejimi korumak için hukuk dışına çıkamaz” diyen bir cumhurbaşkanına cevaben “konuşması yüreğimi kararttı” diyen bir ana muhalefet lideriyle, “konuşmasında hiç Türk kelimesi geçmedi” diyen bir başka muhalefet partisinin bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz.

Bu düzeydeki bir muhalefet bir toplum için utanç vericidir bence.

Bazıları, muhalefetin eleştirilmesine, “muhalefete muhalefet edilir mi” diyerek karşı çıkıyor.

Eğer, hükümetin “demokrasi ve hukuk” dediği bir yerde muhalefet “ne demokrasisi, ne hukuku” diyorsa, evet, muhalefete muhalefet edilir.

Bugünkü hükümet Avrupa Birliği yolunda adımlarını yavaşlattığı, ihale yasasını savsakladığı, anayasayı değiştirmeyi bir türlü beceremediği için eleştirilir, demokrasiyi genişletme çabalarında ve Kürt açılımı konusunda da alkışlanır.

Avrupa Birliği’ne, ihale yasasına, 12 Eylül anayasasının varlığına ses çıkarmayıp, demokrasiyle hukukun sağlamlaştırılmasına karşı çıkan muhalefete muhalefet edilir.

Tabii demokrasiden ve hukuktan yanaysan böyledir bu.

Ama Ergenekon soruşturmasının üstünün kapatılmasını istiyorsan, JİTEM’in araştırılmasına karşıysan, türbanın özgür bırakılmasını, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılmasını istemiyorsan, sen muhalefete muhalefet etmezsin.

Hükümetin yaptığı “gerçek hataları” görmezden gelir, demokrasi yolundaki açılımlarına karşı çıkmayı da “gerçek muhalefet” diye yutturmaya kalkarsın.

Sonra da 12 yaşındaki bir kız çocuğu roketle vurulup parçalandığında sesini bile çıkarmazsın.

Bunun da “gazetecilik” olduğuna inandırmaya çalışırsın insanları.

Bekir Coşkun, AKP’ye oy veren insanları tarif ederken “göbeğini kaşıyanlar” demişti.

Daha sonra Sanem Altan’la yaptığı konuşmada böyle yazdığı için pişman olduğunu da söylemişti.

Bence talihsiz bir yazıydı.

Ama derdim Bekir’in yazısını tartışmak değil.

Onun, “gerçekleri” çok da yansıtmayan bu kavramını ödünç alıp, başka bir gerçeği daha iyi anlatabilmek için kullanmak.

Bu ülkede “göbeğini kaşıyan adamlar” sanıldığı kadar çok değil ama “göbeğini kaşıyan gazeteciler” tahminlerden çok fazla.

Bu gazeteciler toplumun çok gerisindeler.

Bu sistemin asıl yüzünü gösteren gerçek bir olayla karşılaşıldığında başlarını öbür yana çevirip “göbeklerini kaşımaya” koyuluyorlar.

On iki yaşında bir çocuk bir roketle parçalandı.

Üç gün önce oldu bu.

Taraf
gazetesi dışında tek bir gazete bu olaya değinmedi.

CNNTürk
dışında tek bir televizyon bu olayı haberlerinde görmedi.

Başka gazetelerde sadece bir yazar bu olay hakkında yazı yazdı.

Bir çocuğun öldürülmesi hiçbirinin ilgisini çekmedi.

Üstelik bu gazeteciler “birbirlerinden” farklı kampları destekliyorlar, birbirleriyle çatışıyorlar.

Ama iş, Güneydoğu’da vurulan bir çocuğa geldiğinde ağız birliğiyle susuyorlar.

Çocukların öldürülebilir olmasından rahatsız değiller, vurulan sahipsiz bir Kürt kızı, niye başlarına dert alsınlar, birbirleriyle dalaşırlar, birbirlerine isimler takarlar, karşılıklı göbeklerini kaşırlar.

Hükümetin bu konuda sesi bile çıkmıyor.

Ne oldu peki muhalif gazetecilere, niye hükümeti eleştirmiyorlar, niye göbeklerini kaşıyıp duruyorlar?

Cumhurbaşkanının konuşmasını “içinde Türk sözü yok” diye eleştiren Devlet Bahçeli, vurulan çocuk Kürt olduğu için mi böyle sessiz?

“Demokrasi ve hukuk” laflarını duyunca “yüreği kararan” Baykal’ın, vurulan bir Kürt çocuğu için kararacak bir yüreği olmadığı zaten bu lafından belli.

Peki, muhalif gazeteciler hükümeti bu konuda eleştirmedi de, hükümet yanlısı gazeteciler muhalefeti bu konuda eleştirdi mi?

Yoo, hep birlikte göbeklerini kaşıdılar.

Biz onların bu “göbek kaşıma” seanslarına daha önce de şahit olmuştuk.

Küçücük bir kız çocuğunu vurup öldürdüler.

Olay yerine savcı yerine imam gönderildi, otopsisi karakol bahçesinde yapıldı, bu trajedinin her adımı haber...

Tabii sen gerçekten gazeteciysen.

Umuyorum ki bu “göbeğini kaşıyan” gazeteciler kalabalığından dürüst ve yürekli birileri çıkıp Ceylan’ın hesabını geç de olsa soracak.

Bu medya, “yandaş medya” ve “Doğan medyası” diye ikiye ayrılmıyor, bu medya “vicdanlılar” ve “vicdansızlar” diye ikiye ayrılıyor.

Vicdanlı insanlar iki gruptan da çıkacaktır, göbeğini kaşıyan gazetecilerin iki gruptan da çıkacağı gibi.

Ceylan’ın annesi o vicdanın sesini duymayı bekliyor.

Çok uzakta, ıssız bir mezrada bekliyor.

Sesinizi duyurmanız için yüksek sesle bağırmanız gerekiyor."

ÇOK OKUNANLAR
Yorumlar 1 yorum