ANALİZ

Yalakalık yapmak, müfteri olmaktan yeğdir Özlem Hanım...

Bu ayıp ve suçun günahının Özlem Hanım'ın boynunda "Deve Çanı" gibi sürekli asılı duracağının ilânen tebligatıdır...

Yalakalık yapmak, müfteri olmaktan yeğdir Özlem Hanım...
ADNAN BERK OKAN

Özlem Albayrak, Yeni Şafak Gazetesi'nde başlığı altında yayımlanan makalesine şöyle başlıyor:
"Sabık Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner"...

Evet...
Albayrak Hanımefendi'nin makalesi aynen böyle başlıyor...
"Sabık Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner"...

Mecburi açıklama...

Bazı okurlar mutlaka "iyi niyetle" ama bizlerin hiçbir şey bilmediğimizi düşünerek sürekli "yanlış" düzeltir...
Kimisi bu yanlışlar(!) için beni uyarır; bazısı ise doğrudan yönetime "şikâyet" eder...
Ve...
Bendeniz sadece şahsi mailime gelen eleştirileri (mutlaka) cevaplarım...
Ama...
Bu defa köşemde açıklama yapmak farz oldu...
Evet...
Birçoğunuzun da fark ettiğiniz gibi bu makale bu siteden bir süreliğine kaldırıldı...
Haberim olmadan kaldırıldı hem de...
Çünkü beni bana şikâyet edenler tatmin olmayıp, benim "yanlış yaptığıma" editörlerimi de ikna ettiler...
Sevgili kardeşlerim de benim yanlış yapmış olduğum kanaatine varmış olmalılar ki (bana da ulaşamayınca) makalemi bir süreliğine de olsa yayından çekmişler....
O halde lütfen okuyunuz...

Türk Dil Kurumu "galatımeşhur"u
"Genelleştiği için yanlışlığına önem verilmeden kullanılagelen söz, deyim, terim, yaygın yanlış" diye tarif ediyor.
"Sabık" o tür kelimelerden biridir ve eski Osmanlıca sözlükte sadece "eski" olarak tarif edildiği gibi "eski suç" olarak da tanımlanır...
Ve...
"A" eki aldığında "eski suçlu" olarak anlaşılır halk arasında...

Bu yüz yıllardır böyledir...
Savcılıktan da "sabıka kaydı" isteriz ve bunun "mahkumiyetimizin olup olmadığını gösteren belge" olduğunu hepimiz biliriz...
Yani...

"Eski" kelimesinin yerine "sabık" kelimesinin kullanıldığı alışık olduğumuz bir "ifade" biçimi değildir...
"Eski ayakkabı" denir ama "Sabık Ayakkabı" denmez...
"Eski" Cumhurbaşkanımız vardır...
Ama eski CHP'liler Celâl Bayar Merhum'dan
"Sabık Cumhurbaşkanı" diye söz etmekten "haz" duyarlar...
Yani...
Birinin adının önüne "Sabık" sıfatı getirildiğinde biliriz ki o kişi "sabıka" sahibidir...
Adnan Menderes'i idam edenler ve yandaşları da Merhum için asla "Eski Başbakan" dememiş her daim, "Sabık Başbakan" diye telâffuz etmişlerdir.

Ondan maksat rahmetlinin "mahkûm" olduğunu, hafızalara kazımak merhumun "hüküm giymiş bir suçlu" olduğunu anlatmaktır.
O günlerde Menderes'e "masum" demek "suç" olduğu için sevenleriyse "sâkıt" sıfatını uygun görmüşlerdir...
Yani, "düşen, düşmüş"...
Bütün bunları görmezden gelip; bütün makalelerinde (örneğin "Sabık Başbakan Erbakan" veya Sabık Başbakan Gül" dediğini hatırlamıyorum) her zaman "eski" kelimesini kullanan bir yazarın, "Genelkurmay eski Başkanı" demek varken galatı meşhura sapıp, "sabık" demesi, o kişiye "iftira" atmak, onu okurlara "hakir" göstermektir...
Bilmem şimdi anlatabildim mi?..

Adnan Berk Okan



Yani "Sabıkalı"..
Yani bir suçtan "hüküm" giymiş...
"Mahkûm" olmuş...
Yani...
Türkiye Cumhuriyeti Devleti HÜkümeti, (Özlem Hanım'a göre) bu "Sabıkalı" (hangi suçtan hüküm giydiğini ise nedense yazmamış Hanımefendi) orgenerali; Ordu Komutanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı olarak görevlendirmiş...
Yani...
Ak Parti Hükümeti Türk Silâhlı Kuvvetleri'nin emir ve komutasını hangi suçtan mahkûm olduğu bilinmeyen, "sabıkalı" bir orgenerale teslim etmiş...
Bir Hükümet için az ayıp mı bu?..

Bir dakika bir dakika...
Bana ne kızıyorsunuz?..
"Sabık Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner" diye yazan ben değilim ki...
Açın bakın Yeni Şafak Gazetesi'ni ve okuyun...
Göreceksiniz ki aynan öyle yazıyor:
"Sabık Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner"...

Peki...
Işık Koşaner gerçekten de herhangi bir suçtan hüküm giydi de kamuoyunun ve hükümetin bundan haberi mi yok?..
YAŞ hüküm giymiş, sabıkalı bir orgenerali genelkurmay başkanlığı için önerirken durumu bilmiyor muydu?..
Madem bilmiyordu Özlem Hanımefendi'ye niçin sormadı?..

Hâsılı dostlar...
"Yeni Merkez Medya'nın Çölaşanları" diye yazdığım o eski makalelerimde Özlem Albayrak adı geçmemişse özür diler şimdi o isimlerin arasına Hanımefendi'yi de yerleştirdiğimi ilân ederim...

Hâsılı dostlar...
Henüz yargılama aşamasında olan Deniz Feneri Şüphelileri Zekeriya Karaman, Zait Akman ve Mustafa Çelik için "Suçlu" muamelesi çeken vicdansızlar ne kadar "zalimseler"; bırakın "mahkûm - sabık" olmayı, "Şüpheli" konumunda bile olmamış emekli orgeneral ve genelkurmay eski başkanı Işık Koşaner'i "mahkûm" edenler de en az onlar kadar zalimdirler...

Çünkü...
Biliyorum ki...
Biliyoruz ki...
Biliyorlar ki Işık Koşaner sabık değildir...
Hatta "sakıt" bile değildir...
"Müstafi"dir...
Müstafiliği de kendi rızasıyla istediği emekliliğinden kaynaklanmaktadır...

Yani...
Bu analizim: hayatında tek günlük bir mahkûmiyeti bile olmayan; hüküm giymemiş bir Genelkurmay Eski Başkanı'na "Sabık"  diyebilen, ona "Hükümlü" muamelesi çekebilen Özlem Albayrak Hanımefendi'yi takdimimdir...
Bu ayıp ve suçun günahının Özlem Hanım'ın boynunda "Deve Çanı" gibi sürekli asılı duracağının ilânen tebligatıdır...

Not: Bu makale "Ordu Yalakası" sıfatı takmaya hazır kişilerin alesta bekledikleri bilinerek ve büyük bir cesaretle yazılmıştır...
Çünkü...
İftiraya uğramış insanların "yalakası" olarak tanımlanmayı; Allah'ın gözünde "günahkâr dedikoducu bir müfteri" olmaya tercih ederim...

[email protected]
Özlem Albayrak, Yeni Şafak Gazetesi'nde "Işık Koşaner'e bir soru" başlığı altında yayımlanan makalesine şöyle başlıyor:
"Sabık Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner"...

Evet...
Albayrak Hanımefendi'nin makalesi aynen böyle başlıyor...
"Sabık Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner"...

"Sabık"...
Yani "Sabıkalı"..
Yani bir suçtan "hüküm" giymiş...
"Mahkûm" olmuş...
Yani...
Türkiye Cumhuriyeti Devleti HÜkümeti, (Özlem Hanım'a göre) bu "Sabıkalı" (hangi suçtan hüküm giydiğini ise nedense yazmamış Hanımefendi) orgenerali; Ordu Komutanı, Kara Kuvvetleri Komutanı ve Genelkurmay Başkanı olarak görevlendirmiş...
Yani...
Ak Parti Hükümeti Türk Silâhlı Kuvvetlerinin emir ve komutasını hangi suçtan mahkûm olduğu bilinmeyen, "sabıkalı" bir orgenerale teslim etmiş...
Bu az ayıp mı?..

Bir dakika bir dakika...
Bana ne kızıyorsunuz?..
"Sabık Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner" diye yazan ben değilim ki...
Açın bakın Yeni Şafak Gazetesi'ni ve okuyun...
Göreceksiniz ki aynan öyle yazıyor:
"Sabık Genelkurmay Başkanı Işık Koşaner"...

Peki...
Işık Koşaner gerçekten de herhangi bir suçtan hüküm giydi de kamuoyunun ve hükümetin bundan haberi mi yok?..
YAŞ, hüküm giymiş, sabıkalı bir oegenerali genelkurmay başkanlığı için önerirken durumu bilmiyor muydu?..
Madem bilmiyordu Özlem Hanımefendi'ye niçin sormadı?..

Hâsılı dostlar...
Yeni Merkez Medya'nın "Çölaşanları" diye yazdığım o eski makalelerimde Özlem Albayrak adı geçmemişse özür diler şimdi o isimlerin arasına hanımefendi'yi de yerleştirdiğimi ilân ederim...

Çünkü...
Biliyorum ki...
Biliyoruz ki...
Biliyolar ki Işık KOşaner Sabık değildir...
Hatta "sakıt" bile değildir...
"Müstafi"dir...
Hüküm giymemişse bir Genelkurmay Eski Başkanı'na "Sabık"  diyebilen...
Bu analizim: hayatında tek günlük bir mahkûmiyeti bile olmayan bir Genelkurmay Eski Başkanı'na "Hükümlü" muamelesi çekebilen Özlem Albayrak hanımefendi'yi takdimimdir...
Bu ayıp ve suçun günahının Özlem Hanım'ın boynunda "Deve çanı" gibi sürekli asılı duracağının ilânen tebligatıdır...

Not: Bu makale "Ordu Yalakası" sıfatı takmaya hazır kişilerin alesta bekledikleri bilinerek ve büyük bir cesaretle yazılmıştır çünkü...
Mazlum duruma düşürülmüş masum insanların "yalakası" olarak tanımlanmayı; "Dedikoducu bir müfteri" olarak Allah'ın gözünde günahkâr olmaya tercih ederim...

ÇOK OKUNANLAR