Vay Atakan vay! Yaşananları 10 maddede özetledi
Sosyal medyada yayınlanan video sonrası bir anda Türkiye'nin gündemine oturan Atakan, Türkiye yazarı Salih Uyan'ın da dikkatinden kaçmamış. On yaşındaki bir çocuğun yaşından büyük laflar edince, sosyal medyada önce biraz şaşkınlık yaşandığını ve sonrasında bu şaşkınlığın yerini abartılı hayranlığa bıraktığını söyleyen Uyan, yaşananları 10 maddede sıraladı.
Tavırları, açıklamaları ile herkes 10 yaşındaki Atakan'ı konuştu. "Geçen hafta ülkede bir Atakan krizi yaşadık." diyen Salih Uyan da neler yaşandığını özetledi ve Atakan’ın bir proje olduğuna inanmadığını söyledi.
Uyan, "Üç gün içinde 10 yaşındaki bir çocukla ilgili milyonlarca insanın senkronize bir şekilde fikir değiştirmesi, hayranlıktan normalliğe, normallikten ayıplamaya, oradan hep birlikte lince ve felaket senaryolarına geçiş yapması size normal geliyor mu?" diye sordu.
Vay Atakan vay!
Geçen hafta ülkede bir Atakan krizi yaşadık. Önce size 10 maddede neler yaşandığını özetleyeyim. Sonra asıl konumuza geçelim.
1- On yaşındaki bir çocuk yaşından büyük laflar edince, sosyal medyada önce biraz şaşkınlık yaşandı. Sonra bu şaşkınlık yerini abartılı bir hayranlığa bıraktı.
2- Hayranlığın dozunu mukayese yoluyla artırmak için ekranlar ikiye bölündü. Üst tarafta Atakan Eflatun’dan bahsederken, ekranın altında varoşların çocukları hakarete uğrayıp, aşağılandı.
3- Ayran gönüllü hayranların tezahüratları dinmeye başlayınca, Atakan birden “çocukluğunu yaşayamayan mağdur” oluverdi.
4- Şaşkınlık, hayranlık, hakaret ve mağdura empati doyumu sağlandıktan sonra da “Abartılacak bir şey yok!” sloganıyla ifrattan tefrite sert bir geçiş yapıldı. Kendi çocuğunu Atakan’la kıyaslayan ebeveynler “Çocuk ezberlediklerini okuyor. Ne var bunda!” diye birbirini teselli ettiler.
5- Ama bu da uzun sürmedi ve “Edep yahu!” çığlıkları eşliğinde linç başladı. “Annesine saygısı olmayanın ilmi yere batsın!” cümleleri ortalığı inletti.
6- Linç de doyuma ulaştıktan sonra sıra alaycılığa geldi. Nasıl bir okul istediğini açıklayan Atakan “Çatıya helikopter pisti de ister misin ufaklık?” türünden müstehzi suçlamaların hedefi hâline geldi.
7- Linç ve alaycı tavır vicdanları rahatsız etmeye başlayınca da eleştiri okları bu sefer sosyal medyaya çevrildi. Ve Atakan medya kurbanı masum bir çocuğa dönüşüverdi.
8- Konu gündemden düşer gibi olacakken birden Atakan’ın bir proje olduğu duyuruldu. Hele çocuk anarşiden bahsedince konu FETÖ’ye bağlanacak kıvama geldi. Yeni bir darbe bekleyenler “Bu bir işaret! Devran sona erdi. Bu geçiş sert mi olacak, yumuşak mı? Atakanlı mı olacak, Atakansız mı?” diye düşünmeye başladılar.
9- Bu arada indigo çocuklar bağlantılı bir Siyonizm planından bahsedildi. Kitapçıda poz verirken eline aldığı “Hayvanlar Çiftliği” kitabının kapağındaki domuz resmi, subliminal mesaj kapsamında gözaltına alındı. Komplo teorilerinin bini bir paraya ortalığa salındı.
10- Şu anda da “Bir çocuk ülkeyi amma karıştırdı ha! Ne acayip milletiz!” itirafıyla bir olgunluk dönemi yaşıyoruz.
Ben anlatırken yoruldum. Bütün bu duygusal değişimleri yaşarken millet olarak nasıl yorulduğumuzu varın siz düşünün artık!
***
Atakan’ın bir proje olduğuna falan inanmıyorum. Ama çocuk ortada büyük bir projenin olduğunu bize net bir şekilde bir kez daha gösterdi.
O projenin adı da zihin mühendisliği.
Üç gün içinde 10 yaşındaki bir çocukla ilgili milyonlarca insanın senkronize bir şekilde fikir değiştirmesi, hayranlıktan normalliğe, normallikten ayıplamaya, oradan hep birlikte lince ve felaket senaryolarına geçiş yapması size normal geliyor mu?
Her ne kadar manipülasyonlar olsa da sosyal medya bir ülkedeki tüm insanların ortak bilinci olma özelliğini gösteriyor. Sosyal medyayı bir insana ölçeklersek, öfke, sevgi, kınama, hayranlık gibi onlarca farklı duygu bir araya geliyor ve koskoca bir ülkenin karakteri oluşuyor ekranlarda.
İşin kötüsü doğal olmayan ve müdahale edilebilir bir karakter oluşumu bu.
Transhümanizm akımı, insan-makine birleşimine dair teoriler üretmeye devam ediyor. Bilim adamları düşüncelerimizi bir bulut üzerinden gerçek zamanlı olarak birleştirebilmemiz için 20-30 yıl kaldığını söylüyorlar.
İyi güzel de bütün bunlar zaten olmuş! Beyinler bulutta birleşmiş. İstenen düşünceler, zihinlere birkaç tıkla upload edilebiliyor. Atakan olayı, kitlelerin zihinlerini kontrol ederek neler yapılabileceğinin ipuçlarını bize apaçık gösterdi.
İnsanlığın aklını başına toplaması da artık mümkün değil. Çünkü akıllar zaten büyük veri markasıyla toplanmış durumda. Eskiden işgal için bir ülkenin sınırlarını aşmak gerekiyordu. Şimdi işgaller, zihnin sınırlarını aşıp düşünceyi yöneterek gerçekleşiyor.
Farkında değiliz ama önce bilim-kurgu olarak sunulan senaryonun, büyük bir dram filmine dönüşmesinin eşiğindeyiz. Resmen yaşanacak felaket senaryolarının prova çekimleri yapılıyor.
Dünya tarihinde birçok sosyolojik kırılım oldu.
Ama inanın, kırılımın kralı asıl şimdi geliyor!